Yazık... Yaro Ölmüş

Enver Özkahraman

Yüksekova Haber Gazetesi"nin kuruluş töreninde duydum, Yaro"nun öldüğünü... Çok üzülmüştüm. Kimseye yük olmamış, kimseyi bezdirmemiş, iki gün yatmış. Zaten ona da bu yakışırdı. Öyle duydum..

30 yıl önce tanıdım onu. Hem de kışın zemheri günlerinin ayaz bir sabahında. Tavşan mahallesindeki Hacı Sait camisinin tuvaletlerinde hemde.

Ocak veya şubat aylarından soğuk ama çok soğuk günlerinden birinin ilk saatleri  tavşan mahallesindeki evimden  çıktım, Kıran mahallesindeki YSE tesislerindeki işyerine gideceğim. Hacı Sait camisinin önünden geçerken tuvalet ihtiyacımın farkına varıp Hacı Sait camisin tuvaletlerine girdim. İçerisi daha soğuktu sanki, tavanda bir karış kırağı, yerler yeşil buzla kaplı, daha ileriki  kısımda buz yoktu. O zamanlar, tuvaletin tahta kapılarının içi ve dışı D-H harfleri kazına kazına bir hal olmuştu. Tahta kapılardan birini zorlayıp içeri girdim ihtiyacımı gördüm çıkıyorum, dipteki tuvaletin birinden bağrışma sesi geldi. Gayri ihtiyari oraya yöneldim neler oluyor diye. Birilerinin kavga ettiğini sanmıştım, biri bağırıyordu içerden,

- Min berdin, mind……. (Beni bırakın….)
Yüksek sesle bağırdım.
-Çıkın dışarı, içerde kavge etmeyin..

Ama içerden hep bir kişinin sesi geliyordu, kapıyı takırdadıp duruyordu. Bende kapıyı zorlayıp araladım, kafamı içeri soktum. Gördüklerime inanmazsınız ama... Bir genç, tuvaletin zeminine biraktığı karton üzerine uzanmış, tuvalin köşesine yaslanmış.. Anladım ki geceden kalmadır burada. Kırık musluktan sıçrayan sular gencin üzerindeki gri kabanını ayazlın etkisiyle duvarda kalın bir buz oluşturmuş ve gece boyu orada uyuyan genci adeta duvara yapıştırmıştı.

Önce onu kabanından kurtardım sonra kabanını zorla buzdan kurtardım ve tekrar kendisine giydirdim. Çok çok acımıştım ona.

-“Senin gidecek yerin yok mu? Sen burada uyuyorsun donar kalırsın”demiştim.

O da bana;

- Netırse yaro çi liwi nayê… (Korkma dost, ona bir şey olmaz demişti.)

Sonra da benim adımı sormuştu. Nereden dilime geldiyse,

- Benim adım (Ahmet efendi)demiştim… (ki o da uzun yıllar adeta alay edercesine hep bana “Ahmet efendi” dedi durdu)

Ona bir sigara verdim tuvaletten çıktım. Kayacan caddesinin yokuşundan çıkıyordum ki arkamdan bir ıslık geriye döndüm. Bizim greyderci Taci, “bekle” diye elle işaret ediyor. O da bizim yan sokakta oturuyordu. Bekledim... O sırada yolun öteki ucunda, tuvaletteki o gençte göründü. Taci yanıma geldi, genci göstererek “-Kimdir” dedim.

-Ha o mu, o deli Nasır"dır. İyi devrimciydi, ama sıyırmış, okuldayken faşistler dövmüş, kafasına darbeyi alınca öyle olmuş dedi.

Birlikte yürüdük caddeye çıktık Taci"nin neşesi yoktu.

-Neyin var hastamısın? Niye neşen yok? demiştim Taci"ye..

O da bana dönerek,

-Enver abê Allah aşkına sen dün akşam eve, saat kaçta gittin?

Şaşırmıştım..

-Sekiz, sekizbuçuk sularıydı.
-Allahını seversen sen her akşam, bu saatlerde eve gitmiyor musun?
- Taci vallahi her akşam en geç saat 9 da evde olurum.

O da ciddi ciddi ve sinirli bir şekilde,

-“Yaho ben ne yapsam yengene yaranamıyorum”deyince dayanamayıp sormuştum.
- Ne oldu, niye yengeye yaranamıyorsun?
- Yahoo abê bak, siz her akşam saat sekizde dokuzda eve gidiyorsunuz. Ben gariban ise hepinizden ve herkesten önce, hemde, her sabah saat dörtte, bazen gecikiyorum saat beşte eve gidiyorum yine de hanıma yaranamıyorum.

Diyerek tilki gibi sırıtmıştı. Önce ne dediğini anlamamıştım, ama kahveyi gösterince, ben de kahkahayı basmıştım. O gün, cin gibi zeki greyderci Taci ile deli Nasır"ı düşünmüştüm akşama kadar...

Daha sonraları ŞİRİK"le (Nasır"la), YAR olduk, bazen dama oynadığımız olurdu, bir iki hamlede beni darmadağın ettiği olur, bazen de elinin tersi ile pulları bozarak,

- “Oynamamı istemiyorlar Ahmet efendi”derdi. Türkçesi ve ses tonu çok güzeldi. Hiç kimseye karıştığı görülmemiştir, yalnız yüksek sesle konuştuğu zaman acıktığı bilinirdi.

Herkes gibi ben de çok sevmiştim ŞİRİKO"yu. O, hiç kimseden para istemezdi, ama yinede o yıllar biz verirdik arasıra. Bazen de arkadaşlarla hamama götürür, keseletir, yıkatır, üstünü başını değiştirirdik. Zaten Derya lokantası ondan yemek parası almazdı ama bazen de biz verirdik.

Sesi de çok çok güzeldi. Doğal olarak çok güzel bir Çukurca"lı gırtlağına sahipti, ŞAHİNO"yu detonesiz ve tam makamında hatta diyebilirim ki İsa Berwari"den de iyi yorumlardı... Hele hele o gırtlakla  ŞERE ŞERE"yi Güzereşlileri bile kıskandıracak güzellikte söylüyordu.

Mermilerin havada tokuştuğu günlerde bile, elini arkasına bağlar, Altay caddesinden heykele söylene söylene voltalardı. Merkez Jandarma Karakolu önündeki nöbetçi erlere içmeleri için sigara tutuyor, erler sigarasını almayınca da sitemli bir şekilde,

- Yahu iyilik ediyoruz filitreli gavur sigara tutuyoruz adamlara, nazlanıp almıyorlar, iyilikte yaramıyor bu zamanda diye, kendi kendine yüksek sesle söylenip gidiyordu… Son yıllarda biraya alıştırılmış ve çökmüş olduğunu duymuştum…

Size Şirik Nasır"ın Tiyardaki köyüne giderken, “terörist” diye yakalanıp şehre getirilip, tanınınca da, serbest bırakıldığı sırada, nasıl elini cebine atıp:

"-Şirik, qerê min çende?" (Ortak borcum ne kadardır) dediğini anlatmıyacağım.

Yağmurdan korunmak için girdiği tabuttan kafasını çıkarıp pikaptaki yolculardan,
“-Şirik hêj baran tetin an ne?” (Ortak hala yağmur yağıyormu.?)diye sorup, adamların korkudan nasıl araçtan atladıklarını yazmıyacağım.

Ama onun “sıcaktandır” (ji germêye) deyimi ve konuşmalarındaki hitaplarında çok sık kullandığı, ”Ortak ve dost”, (ŞÎRÎK ve YARO ) kelimelerinin, yıllardır Hakkari"de günlük yaşamdaki literatürde yerini aldığını söyleyebilirim....

***

Kıştır, tükürsen havada donacak... Derya lokantasında öğlen yemeğindeyiz, lokantanın yaylı kapısında buharlar içinde flu bir görüntüyle süzülüp, buharlı camekan içindeki yemeklere bakıyordu ki, aşçı Şişko Memet sordu ona:

-Nasıro, yaro, eva çi sire, seqeme?  (Dost Nasır bu ne soğuktur, ayazdır?) diye.

Nasır hemen cevabı yapıştırdı.
- Şirîk, ji germêye, ji germeye..(-Ortak, sıcaktandır, sıcaktan.)

Hepimiz gülüşmüştük o gün. Ama o gün bu gündür de, ters veya zıt bir olumsuzluğu dile getirmek isteyen Hakkarililerin dilindedir “Ji germêye”deyimi.. Zaten “Şiriko” ve “Yaro” kelimelerini yıllardır kullanıyor herkes. Şiriko ve Yaro dendiğinde de Nasır"dan söz edildiği biliniyordu. Bundan sonrada rahmet diler gibi kullanılacak eminim bu kelimeler. Ailesine baş sağlığı diliyorum.

* Foto: Enver Özkahraman - Hüseyin Erdemir
* Tasarım: Erkan Çapraz

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (31)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.