Savaş kuyrukları

İrfan Sarı

Galatasaray şampiyon olmazdan önce, görüntülere bilet kuyrukları takılıyor. 300 liraya bilet satılıyormuş, buna rağmen kuyruklar 12 Eylül darbesi öncesi neft ve tüp kuyruklarına çok benziyor. Karaborsası, adamcılığı, güç dengeleri bir bir çıkıyor ön plana.

Şimdi Galatasaray şampiyon oldu diye kuyruklar bitecek tabiî ki; ama başka bir sezona kadar, fakat futbol kaldığı yerden devam edecek; insanları sistemin istediği şekilde törpülemek için.

Ancak ülkedeki petrol fiyatlarının dünyada tavan yaptığını düşünürsek kuyruklar futboldan düşüp yaşamsal gıdalara yönelecek. Yani Anadolulular bir buğday başağına ve ayçiçeğine hasret günler geçirecek.

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği elden gidiyor gidecek. Çünkü yüksek yerlere, yani yaylalara yasaklar konuldu diğer bölgelerde ise üretici hayvana verecek yemi bulmakta zorlanıyor. Yasaklar ve kolaylıklar sağlansa bile bu hayvanları satacak firma bulunamayacak çünkü ülkeye dışarıdan kesilmiş hayvan gerek legal ve gerekse illegal yollardan geliyor. Yani et ve et ürünleri için kuyruğa girmeye gerek yok, önemli bir kesim et satın alamıyor diğer bir kesimse elinin altında her zaman istediği kalitede et ve et ürünü bulabilmektedir.

300 liraya saatlerce kuyruğa girip doksan dakika zevk için bilet alanlar ile bu paraya en az 12 saat ağır işte çalışan hatta bu ağır işte çalışmak için saatlerce kuyruğa giren insanımızın manzarasına hep birlikte şahit oluşumuz vardır.

Trafik keşmekeşinde cam silen çocukların yoğun kalabalıklarda mendil satanların ve kuytularda bali çekenlerin manzaralarına iyiden iyiye alışıp artık onlardan konuşmadığımız bu süreçte dağlarda çarpışan çocukların haberlerine de içimiz burkularak şahit oluyoruz.

Futbolun bu hafif sevgisine kapılıp kendini kaptıran insanlarımızın stat-sahalardan ayrıldıktan sonra da sayısız TV programlarında kuyruğa girercesine tekrarları izlemeleri ve ağzı bozuk yorumları dinlemeleri de aklımıza sorular getirmiyor değil.

Maaş artırımını artık umursamayan emek kesiminin, aldığı parayla yetindiği ancak insanca yaşama taleplerine; düşman kuvvetlerine saldırırcasına hücum eden, tazyikli suyla ıslatılan, gaz bombasıyla zehirlenen ve tekme tokatla darp edilen işçinin ve emekçinin bayramını yasaklayan anlayışın tutumu da ortadayken.

Elbette düşünmek suç olmalı…

Yönetim anlayışının kendi halkına karşı sürdürdüğü bu acımasız davranışlar sonucu ülkenin kuyruklara mahkûm olması elbette ki umulur ve beklenir bir durumdan öteye gidemez.

Düşünmenin suç olduğu ortamlardan taciz ve tecavüzlerin önüne de geçilemeyeceği gerçeği vardır. Bu hususta “barış gelini” ile başlayan tecavüz ve hunharca öldürmelerin yanı sıra ensest ilişkilerinde artığını görebiliyor ve izliyoruz. Artık giderek hayat bulan bu ilişkilerin yaş ortalamasının giderek çocuk yaşa düştüğü de bilinmektedir.

Sıraladığımız bu ilişki ve kuyruk meseleleri ilk bakışta aklımıza takılanlardır. Bunun yanı sıra yazı akışına düşmeyen onlarca aksaklığın varlığına da kanaat ediyoruz.
Bu meseleler kendi kök ağacına düşen kurt gibi çoğalırken, çözüm konusunda bir refleks göstermeyen siyasi partilerin düştüğü durum da ortadadır.

Anayasal bir darbeyle karşı karşıya kalmış ülkenin en büyük partisi, cumhuriyetle birlikte var olan ve ülkeye dair bir tek çözümü olmamış yine milliyetçilikten beslenen aktörlerin çözümü askeri tedbirlerle kapatmaya çalışmaları da aklı ve hayali zorluyor.

Halka sorunun sadece adam öldürmeyle çözülebileceği yönünde fikir aşılayan bu siyasi duruşların kuyruğa düşürdüğü askeri konvoylardan haberleri var elbette.

Var ki; savaşı olmazsa olmaz kabul ediyorlar.

Ve ister istemez futbolla halkın hafızasının gerçek yönünü değiştiren otorite mekanizmasını savaştan yana döndürecektir.

Halk kuyruklarda çile doldurup evlatlarını yitirirken…

Akıl kurcalayan ise pastanın dilimi oluyor.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.