Kurban, Kavurma ve Biz

Enver Özkahraman

Bir bayram daha geçti, tüm okurlarımın geçmiş bayramını kutluyorum.

Bu bayram da Hisar Anadolu Destek Derneği ailesinden en genci otuzuna basmamış Harun ile Kerim kardeşimiz gibi yirmi dört has insan, Van’da çevremizdeki ihtiyaç sahibi aileler için Kilim atölyesinde yirmi dört kurban kestirdi.

Hayırları kabul ola.

Kesicilerle Birlikte öğlen yemeğinde kurban ciğeri kavurması yedik.

* * *

Kurban derken anıları depreşmez mi insanın?

Yıllar öncesiydi, biz de her komşu gibi altta kalmamak için kurbanımızı kesiyor bizim apartman ve yan apartmandaki komşulara dağıtma işini hanım üstleniyordu, öyle ya etin etlisi kemiklisi hanımın işi.

Huyumdur, ben hanımın mutfağına pek karışmam ve buzdolabına da hiç bakmam. İşte o kurban bayramı sonrasıydı, bana bir ilaç gerekli olduğundan hanımdan getirmesini istemiştim.

Hanım; “Elimde işim var. Buzdolabının en alt gözünden al” demişti.

Buzdolabının kapağını açtım ve gördüklerime inanamadım.

Buzdolabının rafları et poşetleri ile doluydu adeta. Dayanamayıp yan odadaki hanıma seslenmiştim.

 - Hanım bu dolaptaki etler ne?

 - Bey onlar kurban etleri kurban.

Şaşkınlığım iyice artmıştı.

 - Aşk olsun hanım, kurban etlerini dağıtmamışsın günaha girdik.

- Bey ne diyorsun sen, kurban etlerini nasıl dağıtmam? Komşulara da verdim, yan apartmana da. Bunlar da komşulardan bize gelen etler, ama bu yıl bize biraz fazla kemiklisinden göndermişler.

Dayanamamıştım.

- Yahuu hanım demek ki yıllardır biz komşularla kurban etlerini değiş tokuş ediyoruz değil mi?  Yani biz onlara onlar bize… Öyle ya herkes kesiyor ve komşuluk hakkı.

- Evet öyle! Kaç yıldır yediğin kavurmaların nerden geldiğini sanıyordun bey? İşte bu etlerden kavurma yapıyordum ben.

Hemen ertesi gün iki apartmanın sakinlerini, toplamış ve durumu anlatmıştım.

Meğerse jetonu en geç düşen benmişim, komşularım yaptıklarının farkındalığı içerisinde hallerinden gayet memnun görünüyorlardı.  Ama ben yeni farkına varmışım bu absürt durumun. Üstüne üstlük benim bu konuya girmem bazı komşuları rahatsız bile etmişti. Yine de direttim fakir fukara edebiyatıyla. Fakir mahallelere dağıtalım sırayla. Diretenlerden biri Xaçort’ta Kürtler var ben onlara dağıtmam, ötekisi Norşin’de Ecemler var ben oraya adım atmam, bir diğeri İskelede Laz’lar var ben onlara et vermem bahaneleriyle ipe un sermeye başladılar sırayla.

Alt kat komşumuz söz aldı;

-“Arkadaşlar yıllardır kurban kesiyoruz, etini ben sana gönderiyorum sen de bana gönderiyorsun, bundan sonra böyle olmasın, kurban etlerini birbirimizle değiş tokuş yapmayalım, ne gereği var. Herkesin eti kendine kalsın, herkes kendi kurbanını evinde kavurma yapsın, birimizin koyunu yaşlı diğeri genç veya biri koyun diğeri keçi eti. İki et birlikte iyi pişmiyor, kavurmaların kalitesi düşüyor, onun için her kes kendi kurbanını kendi bildiği gibi kavurma yapsın.”demesin mi?

Bu öneri herkese mantıklı geldi, zaten başka da seçenekte yoktu onlar için.

Her yıl kesiyoruz kurbanı, etler doğranıyor ve kuyruk yağında kavurma oluyor ileriki günler için. 1400 yıl önce Araplar etleri derin dondurucu ve buzluklara koymayı akıl edememişler ya, o sıcak iklimde kokmasın ertesi günler et yiyebilsinler diye kavurma yapmışlar. Hala bizim Âlim ve ulemalar da buzluk ve derin donduruculardan bi haber ağızlarını şapırdata şapırdata “kurban kavurma”larının nasıl yapılacağını o kanal senin bu kanal benim dolaşarak ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Sanırsınız hepsi birer Mengen aşçısı. Neredeyse kavurmayı koşulsuz farz sayacaklar herkese.

İşte yıllardır sürdürdüğümüz bu alışkanlığımızı sağ olsun(!) izlediğimiz televizyon kanalları bozdu.

Malum bayram gelen giden olur diye evden çıkmıyorum ya. Bu kanal senin diğeri benim kurbanla ilgili yeni yeni gelişmeleri öğrenmeğe çalıştım.

Bu yıl da kanallarda sakallısı sakalsızı, sarıklısı sarıksızı, cüppelisi cüppesizi, kolunda marka saatlisi kösteklisi Kurbanın lezzetli faziletlerini anlata anlata bitiremediler.

Bir bilseniz neler öğrendim neler? Meğerse ne kadar cahilmişiz bu konularda. Biri Kurban kavurmasını anlata anlata bitiremedi, diğeri kurbanlığın muhtelif yerlerinden yapılabilecek ağızlara layık yemek türlerini. İnanın kırk yıllık aşçı bile böyle ballandıra ballandıra anlatamaz.

Fırsatı kaçırır mıyız? Hanımla hemen koştuk kavurmanın yarısını tarif üzere parçaladık ve nazikçe tencereye bastık. Ağzınıza layık bir kavurma yaptık derken öğleden sonra diğer kanalda bonfileyi bir anlattı bir anlattı yıllarca çıkmaz aklımdan inanın. Tv Kanallarının Pirzola, çöp şiş, kapama tarifleri derken bi baktık ne görelim bizim kurbanlık koçun gövdesi bitmek üzere, ama daha bayramın bitmesine iki gün var.

Bizim kurban bitti bitecek lakin TV kanallarının verdiği leziz kurban tarifleri bitmek bilmiyor. Kaburga dolmaları, haşlama, kızartma, kipaye, doğaba, zımbılok tarifleri derken, dün öğlen bir kanalda KOKOREÇ tarifi görmeyeyim mi? Üstüne de IZGARADA MÜHÜRLÜ KIZARTMA’nın kokusu dumanıyla nerdeyse televizyon ekranından salona yayılacaktı inanın.

Neyse, çok şükür bayramımız bitti ama kurbanımızdan azcık kalan etimize uygun bi yemek tarifi bulamadığımız için üzülmedim desem yalan olur inanın. Acaba diyorum bu artan eti de genç kardeşimiz Harun’la Kerim beyin yaptığı gibi götürüp fakir fukaraya mı dağıtsam diye aklımdan geçirdim bir ara. Yok yok aklıma geldi, buzluğa koyayım da seneye belki kurban etinden Turşu, salça, ketçap tariflerini de veren bir TV kanalımız olur elbette.

*  *  *

Ülkemizde üçte biri büyükbaş olmak üzere yılda üç milyon baş hayvan kurban edilmektedir ama bu kurban bayramında da etin girmediği binlerce ailenin olduğunu bilenimiz var mı acaba? 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.