Kira sarmalı Yüksekova’yı kuşatıyor: Vatandaş da Esnaf da zorda

Cihan Canan

Türkiye’de 2018’de başlayan ekonomik krizle beraber kurda ani yükselişler başladı. Ve bu kurdaki yükselişler, daha sonra yaşanacak bazı politik sebeplerden dolayı devam etmiştir. Bunun üzerine Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), kurda yaşanan ani yükseliş karşısında faiz artırımına gitti. Kurdaki beklenmedik ani yükseliş ekonomideki dengeleri etkiledi ve enflasyon yıllar sonra ilk kez TÜİK verilerine göre %20’nin üzerine çıktı.

Faizlerin artırımıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” sözleriyle faize karşı tavrını ortaya koymasıyla Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), enflasyondaki yükselişe rağmen Erdoğan’ın isteği üzerine 2021 Eylül ayında 100 baz puanla başladı ve daha sonra sırasıyla 200 ve 100 baz puanlık birer faiz indirimi yaptı. Yanlış ekonomik politikaları yüzünden enflasyon artık durdurulamaz noktaya gelmiş ve halk en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanmıştır. Sürekli artan enflasyon yüzünden kiralar kontrolsüz bir şekilde artıyor, gıda fiyatları ise borsa endeksi gibi anlık fiyat değişikliğine uğruyordu.

Ülkenin artık bu ekonomi politikasıyla yol alınamayacağı anlaşılması üzerine hükümet, ekonomi programını bir kez daha gözden geçirerek değişikliğe gitme kararı almıştır. Değişen ekonomi programıyla beraber, Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası başkanlığına getirilmiş ve onun başkanlığında ilk kez toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), 23 Haziran 2023 tarihinde faiz artışına giderek, faizi 6,5 puan artışla yüzde 15’e yükseltti. Merkez Bankası böylece 27 ay sonra ilk kez faiz artırmış oldu. Daha sonra faiz artışları Mart 2024 itibarıyla yüzde 50’ye çıktı ve bu düzey yıl boyunca sabit kaldı. Ve ardından tekrar faiz indirimi, 24 Temmuz 2025 tarihli Para Politikası Kurulu kararıyla faiz yüzde 43 seviyelerine çekildi.

Ve tabi ki bir diğer önemli konu da faizin servet dağılımında yol açtığı eşitsizliktir. Gelir dağılımı Türkiye geneline enflasyonla birlikte ciddi bir erozyona uğradı. Yüksek faizin yüklenmesiyle beraber bu bozulma daha da derinleşti. Yüksek faiz sürecinde dar gelirli olanlar tasarruf sağlamadıkları için, yani bir diğer ifadeyle kazandıkları para sadece kendi en temel ihtiyaçlarına yettiğinden, faizin yaratmış olduğu fırsatlardan faydalanmamışlardır. Bunun yerine yüksek gelirli gruplar, fazladan tasarruf sahibi olmalarından dolayı faizin yaratmış olduğu bütün fırsatlardan en iyi şekilde faydalanmış ve servetlerine servet katmışlardır. Özetle, politika faizi ile mevduat faizleri, klasik deyimle zengini daha zengin, fakiri ise daha fakir hale getiriyor.

Evet, ülke ekonomisi ciddi bir krizden geçerken bunu fırsata çevirenler de yok değil. Mesela enflasyonu bahane ederek fahiş fiyatlar uygulayan işletmeler, yapı sahipleri ve üreticiden ucuza alınan malları yüksek bir fiyatla piyasa süren pazarlamacılar ve benzerleri tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Tüketiciler de bu duruma karşı devletten en azından denetimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasını talep ediyor. Belki bu denetimler fahiş fiyatları bir nebze de olsa durdurabilir.

Bu fahiş fiyatlara karşı Yüksekova ilçesinde yaşayan vatandaş ve esnaf zor durumda. Esnaf ve vatandaş bu duruma karşı çözüm arayışı içine girmişler fakat en ufak bir yol kat etmemişler. Mal sahipleri büyük şehirlere bakarak kira artışlarını yapmaya başlayınca vatandaşı ve esnafı artık isyan etme noktasına getirdiler. Mal sahipleri, vatandaşın ve esnafın kazancına ortak olmaya başladılar.

Kiraların yüzde 100’e kadar ulaştığını belirten esnaflar, geçimlerini sağlayamaz hâle geldiklerini ve artık kepenk kapatma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını ifade ediyorlar. Mal sahipleri ise bu çağrılara karşı adeta sağır rolüne bürünmüşler. Mal sahipleri bu haklı taleplere karşı daha ne kadar duyarsız olacaklar merak ediyorum.

Sanki mal sahipleri, Yüksekova’da değil de Mars’ta yaşıyorlar.

Siz dışarı çıktığınızda evinizi yüksek bir fiyatla kiraya verdiğiniz vatandaşlarla oturup çay içiyor, sohbet ediyorsunuz. Siz eve akşam döndüğünüzde ise o yüksek bir fiyatla kiraya verdiğiniz esnaftan alışveriş yapıyorsunuz. Yani siz Yüksekova’da yaşayanlardan bağımsız değilsiniz. İlçenin ekonomik sıkıntılarını bizzat yaşayan ve şahitlerisiniz. Bazılarınızın tek gelir kaynağı kiranız olabilir ama bu yine de kira artış oranları, resmi enflasyon verileri ve sözleşmede belirlenen kurallar dışına çıkmanıza haklı bir gerekçe olamaz.

Yani yasal sınırlamalar var; TÜFE oranının üzerine bir artış yapılamaz.

Kiracınız ya akrabanız, ya arkadaşınız, ya da komşunuz. Siz bu yasal sınırlamaları aşacak kira artışları yapınca onlar da sizinle ters düşmemek için ya çaresiz bir şekilde kabul ediyor ya da bu karşılanamaz talebinizi geri çekmek için büyükleri araya sokarak çözüm bulmaya çalışıyorlar. Kimse size bedava oturalım, size düşük bir kira ödeyelim demiyor; sadece Yüksekova’nın ekonomik şartlarını dikkate alarak makul bir kira artışı yapmanızı bekliyor.

Geçen gün bir haber sitesine röportaj veren ve 25 yıldır esnaflık yapan Fikret Karaman, “Bu gidişat hiç iyi değil. Bazı dükkânlarda yüzde 70, bazılarında yüzde 100 artış söz konusu. Benim kiram 40 binden 120 bine çıkarıldı. Mülk sahiplerinden ricamız, zam oranları enflasyonu geçmesin, biz de ödeyebilelim. Dükkanımızı eksiyle açıyor, eksiyle kapatıyoruz. Bizim de bir dayanma gücümüz var. Bu artışlar neye göre yapılıyor? Devletin belirlediği oranlar var” şeklinde durumunu ifade etmiş.

40 binden 120 bine kira çıkarmak nedir? Nasıl bir artış?

Resmen esnafa “Ben senin kazancına ortağım” demiş, hatta daha fazlasına. Şimdi bu esnaf nasıl ayakta kalacak? İlçe ekonomisine nasıl katkı sağlayabilir bu esnaf? Çünkü bütün kazancını mal sahibine veriyor.

Buna benzer yüzlercesi var.

Elbette mal sahipleri de zamanında bu yapıları alarak yatırım yapmış ve bu yatırımdan gelir elde etmek istemişlerdir. Bu gayet doğal bir şeydir. Ama her ilin, hatta her ilçenin ekonomik durumu farklıdır.

Mesela TÜİK verilerine göre 2023 itibarıyla İstanbul, Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) toplamından %30,4 alarak en yüksek katkıyı sağlamıştır. Yani bu, İstanbul’un toplam GSYH’sinin 8 trilyon 60 milyar 358 milyon TL olduğu anlamına gelmektedir. Aynı şekilde Soyoekonomik Analiz Raporuna göre, Hakkâri ili, 2022 yılında Türkiye’nin toplam GSYH’sinin yaklaşık %0,16’sını üretmiştir.

E şimdi kalkıp Hakkâri ekonomisini değil de İstanbul ekonomisini dikkate alarak kira artışı yaparsan hem esnafı hem de vatandaşı büyük bir sıkıntıya sokmuş olursun. Zaten sıkıntıda olan ilçe ekonomisini esnaf ayakta tutuyor; onu da kira yüküyle bertaraf edersen hepten yok olur.

Benim buradaki mal sahiplerine çağrım şu: Kiralarınızı makul bir seviyeye çekin, yani yasal sınır olan TÜFE oranlarını uygulayın; o bile ilçe şartlarını dikkate alındığında fazla ama en azından esnaf ve vatandaş biraz rahat etmiş olur. Çünkü siz de bu halkın kaderinden ayrı değil, aynı kaderin bir parçasısınız.

Ve vatandaş ve esnaf da şunu belirtmek isterim: Bütün ricalarınıza rağmen TÜFE oranları üzerinde kira artışı yapan mal sahiplerine karşı hukuki haklarınızı sonuna kadar kullanın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.