Kadın

İrfan Sarı
Kimine göre; kardelen olur Vezirava’da ilkbaharla usul usul gülümser yeni bir mevsime. Susén olur Reşko’nun yamaçlarında. Beri yolunda deste deste kır çiçeğidir, Berivan’ın tokası olur yer yer. Şıvan’ın burnundan girer yüreğinde tomurcuklanır dağ çiçeği gibi.

Nérgéz olur Meydanbelek’te yele kapılır.

Kelebek olur, mezarlık mahallesinde nice yitip giden sevdaya inat. Keklik olur sürü sürü Sat’ta göle iner, yaban çiçeği olur rengarenk, Cilo buzullarına dost olur. Mor Dağın'da eflatun eflatun mor menekşe olur. iner ovada dolanır kaynak ağızlarında Reyhan olur. Nehil’de patlar nehil çiçeği gibi, sonra kıvrım kıvrım dudakları gül olur. Ela gözlü dilber olur Karacaoğlan’ın dizelerine. Kışla tepesine çıkar seyr olur, dinler yüreğinin sesini. İki damla yaş olur göz pınarcıklarında yiğidin.

Sonra bir şairin sözünde;

“oy dilsizim oy gülmezim yağmur yüreklim,
oy çiçek bakışlı yarim rüzgarım benim” olur.

Bir uçum gider Şemdinli ormanında dolanır, Tusi’den öz alır, bal dudaklı, gerçek kara kovan balı olur.

Hakkari’de Zap’a uzanır, bir sıla türküsü olur.

Hasretinde Şemdinli tütünü tüter. Çukurca’da ham meyva olur, yarin gül kokulu sabah kahvaltılarında, mis kokulu otlu peynir ya da koyun yoğurdunun kaymağı olur.

Sümbül’ün başında bulut, gökte aşk,  Depin’de alabalık ve bir duble rakı, yanı başında çeltik tarlası, şarıl şarıl dinletiler, taştan taşa çarpar Mozart olur, Depin çayında.

Monalisa'dır, Pikasso tablolarında.

Bir yaz günü Nehil bataklığında nilüfer, seher vaktinde yasemin kokusu olup yayılır ovaya, yağmur tıpırtısından sonra ki gök kuşağı olur. Feraşin yaylasında çobanın kavalına üflediği nefesteki ses olur. Sonra günün orta yerinde güneş, gecede mehtap, ilkbaharda filizlenen ilk çimene düşen çiy tanesi olur. İlk yaz esintisi ve rüzgarda fısıldaşan sır olur.

Dökülür ahmed ARİF’in dizelerine şiir olur. 

                                       “içmek 
                                         gözlerinde içmek ay ışığını 
                                         varmak, 
                                         gözlerinde varmak can tılsımına 
                                         gözlerin hani?”

Vargenéman’da kaçakçı bir sevdadır katır sırtında. Soğuk kış gecelerinde soba, şömine, tandır oldu. Döndü dolandı sevdanın son demi gelin oldu. Fırtınalı bir gece kızak sırtında hastaneye giderken anne oldu.

Doğdu, güne ciyak derken kız kardeş oldu.

Büyüdü abla oldu. Evlenince gelin, gelinken yenge oldu, görümce oldu. Gün geldi yatalak oldu, hala, teyze o da yetmez gibi bir baktı kaynana ardından da nene oldu.

Hiç beyaz elbisesi olmadı, evlenince de, ölünce kefen yoldaşı oldu. Bir gün Fatma, Elif, Ayşe, Revnek, Kejé, Diyana, Meri oldu. Kimine göre Leyla Mecnun'una, Aslı Kerem'ine, Zin Mem'ine, Havva Adem'ine, Şirin Ferhad'ına ve hatta Meryem bütün mucizelere inat. Sonra Necati CUMALİ’nin Emine'si oldu. 

                                          Abanozdaki emine 
                                          On yedisinde düştü 
                                           Afro nun eline 
                                          Şimdi yaşı yirmi bir 
                                          Eridi gitti dört senede 
                                          İpek saçlar vücudu bozuldu 
                                          Ela gözlerinin ateşi söndü 
                                          Kalmadı eski neşesi 
                                          Alıştı zamanla küfre,tütüne 
                                          Zamanla etrafına uydu 
                                          Isındı evin adetlerine 
                                          O içimizden birinin kızı 
                                                    Birinin kardeşi 
                                                       Aşık birine....

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.