Îd

İrfan Sarı

Millî ve dini açıdan önemi olan sevinç ve eğlenceyi içeren günlere bayram denmiştir.

Önümüz böylesi bir durağa (bayram) sahne olacak.

Covid-19 diye adlandırılan, dünya çaplı bir virüsün kol gezdiği ve ölümlerin rakamsal izah edildiği bir dönemde böylesi bir bayram ile buluşacağız.

Çin kökenli virüs, doğduğu kıtayı aşıp dünyayı etkisi altına almakta gecikmedi. Hem yaygın hem çok sayıda insanın hayatına mal olduğu gibi hem de bulaşıcı olma özelliği sebebiyle WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından salgından korunma ve aşı geliştirme ile ilgili direksiyonun başına geçti. Koronavirüsü, pandemi olarak ilan etti.

Kara veba, kolera, tifo, yakın zamanda tanıdığımız domuz gribi gibi salgınların dünya üzerinde varlık gösterdiğini ve korkulara neden olduğunu, insanlığı kasıp kavurduğunu tarih kitaplarının takvimine göre biliyoruz.

6 ila 7 milyar insan popülasyonunun olduğu yaşlı dünyamızın, özellikle kapitalizmin çarkları içinde can çekişirken tutulduğu bu virüs, en gelişik ülkeleri ters düz etti.

Görünmez maskeli olan dünya, bu kez maskesini görünür bir şekilde taktı bazı yerlerde. Bazı kıtalarda bu maske takılmadı yine eski görünmez maskeyle yoluna devam etti.

Maskeli ya da maskesiz de olsa, apaçık görünen yerlerde kriz-kaos sürüyor yaşam.

Bu gelişme dünyada kendi namına uygun bir değişiklik yaratacaktır. Bilinen ya da bilinmeyen değişikliklere karşı pozisyon alıp, geleceğini planlayan ülkelerin yanı sıra, bu durumu akışına göre lehe çevirme içinde olan yönetimlerin var olduğunu da söylemekte fayda var.

Göze çarpan en önemli durum ise, dünya ülkeleri sağlık sistemlerinin böylesi bir virüse karşı yetersizliğiydi.

Her şeye rağmen, ülke ekonomilerinin kara gün akçesi olarak ayrılan bölümleri pandemiyle mücadeleye açıldı, ayrıca bütçeden paylar ayrıldı.

Önlemlerin en belirgini ise, evde kalma oldu.

Türkiye’de iktidar, dünyadaki gelişmelere karşın kendine mahsus yöntemler uyguladı. Evde kal çağrıları kısmen tuttu.

Koronalı günleri evde geçirmek istemeyenler, sokağa inip hem kendi hayatını hem de başkalarının hayatını tehlike soktu. Toplu hayvan kesimleriyle kan akıtıp, virüsten kurtulmak isteyenler oldu. Aç kalmamak için dışarıda çalışmak zorunda kalanlar oldu...

İktidar ise; para cezası keserek, telefonu olanlardan 10 ₺ bağış isteyerek, durumu, dayanışma sahasına çekip, kurtarmaya çalıştı.

Maske mevzusunu açmaya gerek yok!

İnfaz yasasından, düşünce suçluları ile gazeteciler yararlandırılmadı. Hırsızlar, çeteler, tecavüzcüler, katiller istifade ettirildi.

Kayyım gaspları hız kaybetmeden devam etti. Eş başkanlar gözaltına alındı, tutuklandı.

Baskı iklimi Nirvana yaptı.

Korku, yediden yetmiş yediye hüküm sürmeye başladı.

Çöplerden ekmek toplayanlar bariz bir şekilde görünür oldu.

İnandırıcı ve şeffaf olmasa da, günübirlik virüsün seyri ile ölümler istatistiksel olarak ilan edildi.

Sağlık personelinin insanüstü çabası görülmedi.

Yardımlar yurttaşa değil yandaşa göre hareketlendirildi.

Kadına karşı şiddet arttı.

Mezar taşları parçalandı.

Basın özgürlüğü yoktu, var olan da yok edildi.

Pratikte STK diye bir kavram kalmadı. Belediyelerin yardımları tarihe geçecek şekilde yasaklandı.

Kuzu postuna girmiş kurt misali, Covid-19 krizi zamanlarında demokrasi söylem oldu.

Ceza evlerinde görüşler yasaklandı. Mahkûmların dış dünyaya bağlantıları kesildi. Adeta virüsle baş başa bırakıldı.

Siyasi operasyonlar sudan sebep bahanelerle devam etti.

Tedbir adı altında insan özgürlüğünü kısıtlayan ama toplum sağlığına önem vermeyen tutum sergisi gözlendi daha çok.

Ve insanların sevinç belirtisi yok oldu. Eğlence imkânı hayal oldu.

Böylesi bir tabloda bayram, dört günlük sokağa çıkma yasağı ile Covid-19 tedbiri kapsamına alındı.

Yüzü gözü gülen insanların bayrama çevirdiği gelecek umudu ile iyi bayramlar.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.