Gönlü Zengin, Özyeğin

Şeyhmus Diken

Başarı Öykülerini izleyip, inceleyip okuduğumda farklı örneklerle tanışırım. Kimileri bireysel hikâyeleri ile öne çıkar. Kimileri de örgütlü yapısallıkları ile ilgi çeker. Ama bir başka kimileri de var ki her ikisini de kucaklar ve yetmez, sahiden farklı modeller de önümüze sunar.

Yazılış serüveninden son iki yıl içinde değerli arkadaşım Ayla Göksel aracılığıyla haberdar olduğum hatta incelik gösterip taslak halini şöyle bir görmemi sağladığı “Hüsnü Özyeğin’in Yaşam Öyküsü” kitap olarak yakın günlerde elime ulaştı.

Rıdvan Akar’ın “Bir Dünya Kurmak” adını koyduğu Özyeğin Üniversitesi yayını kitabın serüveni alışıldık değil. Kitap, önce bir prodüksiyon firmasınca “kişi belgeseli” olarak düşünülmüş, kitap olarak düşünülmemiş! Sonra işin devasa boyutu giderek netleşince kitap yapılmasına karar verilmiş.

Görünürde biyografik bir derinlemesine mülakatın iz sürücülüğü gibi yansısa da, aslında bir romansı hayat edebi manzumesi tadında olmuş; Bir Dünya Kurmak! Ve hazırlığı dokuz koca yıl sürmüş kitabın…

Yüz küsur sene evvel Osmanlı Girit’indeki baharatçı dükkânını adanın Yunanlı sakinlerine "iyi bir paraya" satıp Anadolu’ya göç eden bir dededen; modern zamanlarda iş insanı kimliğiyle tümüyle kendi zekâsı ve becerisi ile yarattığı devasa markayı hayli iyi paraya yine Yunanlılara satan bir torunun hikâyesi…

Hüsnü Özyeğin’in Yaşam Öyküsü’nü 537 sayfalık kitapta okuduğumuzda fark ediyoruz ki, sadece kurumsal olarak marka olmak değil, isim olarak da marka olmak zor iş. Büyük uğraşılar, kıvrak zekâ, yaratıcı beceri ve ilişki kurmak bütünselliğinin ürünü.

Amerika Birleşik Devletleri'nde başarılı bir öğrenci iken günde iki işte birden çalışıp okul parasını biriktiren bir öğrenci tipi ile tanışıyoruz. Öte yandan öğrenciliğinin ikinci yılında bir yaz tatilinde ülkeye gelmeye karar verirken kara, deniz ve hava yollarını kullanarak seyahatin ekonomik olanının becerisinin sunumu var bir anlatı fotoğrafında!

Diğer taraftan da artık adından haklı gururla söz ettiren bir iş insanının aynı takım elbisenin iki ceketi ile gün içinde nasıl “iş” yapılabileceğinin çarpıcı örneği! Toplantı esnasında koltuğunun arkasında asılı duran ceketle her an toplantıya “müdahil” olunabilecek bir kararlılık dururken, diğer yandan öbür ceketle hızlı ve sonuç alınabilen görüşmeler gerçekleştiren bir profil!

Bir Dünya Kurmak; Hüsnü Özyeğin ve Rıdvan Akar’ın sunuş yazıları ile Giriş bölümlerinden sonra altı başlık halinde kurgulanmış.

Girit’ten Anadolu’ya göç eden bir eski nesille, Anadolu’dan mübadele ile Yunanistan’a göç eden bir yeni neslin uzun yıllar sonra buluşulan hikâyesi…

“Hayatın Kıyısında” başlığını taşıyan 70 sayfalık ilk bölüm aslında kitabın varoluş hikmeti gibi. Her biri içinde farklı hikâyeler taşıyan bir gençlik romanı gibi okunacak değerde bu bölüm.

Bu bölümü okuduktan sonra Hüsnü Özyeğin’in bizzat kendisinin onca zenginlikten sonra parayı pulu adeta “bir yana” bırakarak “Özyeğin Üniversitesi” ile gurur duyması ve dahi zengin bir iş insanı olmaktansa “gönlü zengin”likle gurur duymaklığını dillendirmesi anlamlı oluyor.

Sonraki üç bölüm “Bankacılık ve İş Dünyası” yaşamı ile ilgili çarpıcı başarı örnekleri! Bu bölümlerde anlatılanlar, yazılanlar büyük ölçüde kamuoyunun da bilgisi dâhilinde olanların ayrıntılı ve birinci ağızdan paylaşılanları…

Bir Dünya Kurmak’ın “Hayatın Kıyısında” bölümünün hemen tamamlayıcısı olarak düşündüğüm beni etkileyen bölümleri ise; “Paylaşmak” ve “İmbikten Süzülenler” bölümleri…

Belki de benim Özyeğin ailesi ile tanışmama vesile olan demeliyim.

Yaklaşık 15 yıl kadar önce AÇEV’den (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) olduğunu ifade eden biri aramış ve “kabul edersem” bir konu hakkında görüşmek istediklerini dile getirmişti. Sonra görüşmüştük.

AÇEV’in bölgede okul öncesi eğitim, ebeveyn eğitimi ve benzer konularda çalışmaları vardı. Ve bu çalışmalar ekseninde bir Bölge Danışma Kurulu oluşturmak istiyorlardı. Özeti buydu.

İlk günkü buluşmamızda şunları söylediğimi hatırlıyorum. “Buraya İstanbul merkezli sivil toplum kuruluşları sıkça geliyor. Çeşitli işler yapıyorlar. Projelerinin bölge ayağını tamamlayıp gidiyorlar. Sonra da bir başka projeye kadar bir daha da hiçbir şeyi anımsamıyorlar. Eğer siz de böyle iseniz! Hiç birbirimizi yormayalım. Yok, eğer sahiden “danışacak” ve danışıp dinlediklerinizi dikkate alacaksanız tabi ki varım” demiştim.

Doğrusu zaman içinde bu aktif karşılıklı etkileşim gücü yüksek ilişkinin hiç eksilmeden sürdüğüne tanık oldum. Bunda elbette AÇEV’in yaratıcısı değerli Ayşen Özyeğin’in sihirli performansının altını mutlaka çizmek gerek.

İşte sanırım kitaba asıl ruh katan ve kendisine sorulan “dünyanın en zenginleri” listesinde olmak duygusu sorusuna! Bence “dünyanın, gönlü zenginler” listesine ihtiyaç var dedirten meselesi bu koca kitabın bam teli olmalı.

Çünkü bir yanıyla “AÇEV”  gibi ciddi bir prestij toplum yararlı sivil toplum kuruluşuna destek sunmak, diğer yanıyla Kilis ve Tatvan’da kendi işini kurma kadın öncülüklerine muhteşem destekler sunmak işte zenginliğin “dışa vurumu”nun ya da “toplumla buluşması”nın göstergeleri olarak okunmalı kanımca.

Sanki örnek alınacaksa bir işinsanının örnek alınması gereken yönü budur diye düşünüyorum. Zaten Hüsnü Özyeğin modelinden çıkan da budur kanımca. Banka, finans dünyası, devasa alışveriş ve iş merkezleri yaratılır, marka olur, alınır, satılır belki de hep kazanılır. Bunlar olağan şeylerdir.

Aslolan toplum yararı için yapılanlardır. İşte benim “artım” ve “Hüsnü Özyeğin’in Yaşam Öyküsü” adıyla “Bir Dünya Kurmak” kitabı üzerinden öğrendiklerim bunlar.

Sonsöz olarak belki de demeliyim ki; iyi ki “AÇEV” ile tanışıp ailenin de hikâyesine vakıf olmuşum.

Çok sağolsun kadim ve kıymetli Ayşen Özyeğin bizi buluşturduğu için bu güzel başarı örneğine…

Ve tabi Sayın Hüsnü Özyeğin çok sağolsun Rıdvan Akar’la buluşup bu güzel öyküden ilgili kamuoyunu haberdar ettikleri için…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.