Esnaf Olmak

İrfan Sarı

Bizim memleketimizde esnaf olmak elbette ki en kolay işti.

Bu deyimi 1960-70 yılları için söylediğimi belirtmek isterim. O yıllarda köylü köyünde üretip doğadan beslendiği ürününün kazanımını paraya çeviriyor ve Gever’e alış veriş için geliyordu. Parmak sayısı kadar az olan esnaf ise ticaretin hem medeni ve hem de vicdani hesabını yapıyor, dürüstlüğü ile hak ettiği konumu koruyordu. Esnaf, yaptığı bezirganlıktan çoluk/çocuğuna gelecek yaratıyor, elde ettiği (kar) parayla da gerçekten Yüksekova’nın geleceğine oynuyordu. Bu memlekete yapılacak olan yatırımların eğitimle başlayacağını o günün koşullarında düşünüyordu. Bununla birlikte şehircilik anlayışını da o yıllardan benimsemiş olacaklar ki hala bu gün o yıllardan kalma şehir isale hattıyla çeşmelerimize su geliyor. Öngörüsü olan ve “batı”dedikleri yere ulaşmak için çabaları vardı. Çabaları onları başarıya götürecekken sistemin kendi eliyle ülkeye yaydığı kargaşadan kendi kalıplarına çekilip etrafı dinlemeye başladıkları yetmişli yılların sonuna doğru artık esnafın geriye gidişi başlamış oldu.

O yıllar da esnafın, bir tek dokuzuncu ayda yapmış olduğu alış veriş ve dolayısıyla ondan elde ettiği kar onu bir sezon boyu tatmin etmeye yetiyordu.

Yetmişli yılların sağ-sol çatışması ve o yılların aşiret kavgaları hep esnafın dükkanının önünde oldu. Gün boyu kazandığı parayla kırılan camını takarken, evde ekmek bekleyenlere sermayesinden çekiyordu. Bu yıllarca sürecekti. Esnafın kendi dükkanını işletmesi neredeyse işkenceye döndüğü o yıllarda değişen ve gelişen ekonomi pazarlarına geri kaldı. Hızla gelişen kapital dengeye uyum sağlaması olanaksızlaştı ve sermayesini koruyamaz hale geldi. Gün geçtikçe iflasın eşiğine gitmeler bu yıllarda kendini açığa çıkardı. İflasın, sayısız örneği vardır. Yürekten, onurlu, dürüst esnaf, hazır giyim ve küçülen gıda paketlerine karşı kendini koruyamadı. Böylece işyerlerinin siftahsız günlerine kepenk kapamalar damgasını vuracaktı.

Memur ve işçi maaşlarının piyasaya girmesi oldukça istikrarlı bir sirkülasyonu beraberinde getirdiyse de devamı olmadı. Küçük sermayesiyle esnaf  bu pazardan borca yani taksite giden yolu uyguladı. Bu yol onun kendisi için kazıdığı en büyük çukur olma özelliği idi. Ahbap çavuş ilişkileri hatırına bu yol istismar edildi ve esnaf iş gücünün yanı sıra sermayesini de yitirdi.

Bu aşamadan sonra esnafın ayakta durması artık neredeyse imkansız hale geldi. Çünkü ; köyler boşaltıldı Yüksekova 50 Yılda alacağı mesafeyi neredeyse beş yılda aldı. Büyüme hızı orantısız kendi başına oldu. Ne yerel yönetimler nede devlet bu büyümedeki pozisyonunu belirleyebildi.

Kendi başına büyürken şehir. İnsanlar kendi kanunlarını kor gibi başına buyruk davranıp üç keçisini beş koyununu satıp barakalarda işporta tezgahlarında boş buldukları dükkanlarda aklınıza gelebilecek her türlü alış verişi yaptılar. Bunu için zemin vardı. Çünkü belediyeler bu yıllarda önlenemez göçe karşı plan ve programsız yakalandılar ve insanlar ticari alanlara, tarım alanlarına rasgele dükkan, dükkanın üstüne de evini dikti. Sayısı giderek çoğalan dükkanlara rağbet işsizlikten ötürü çoktu. Marjinal meslek gruplarının oluşumu ve ikinci iş olarak görülen esnaflık artık en saygınsız konumuna geldi. Bu arada esnaflık yapan insanlara karşı haksız rekabetler cinsleriyle çoğalmış, yıllarca saygın durumda olan esnaf ve sanatkar ile tüccar kredilere başvurmuş çeklerle ayakta durmaya çalışmıştı. Bu da beraberinde icraları, iflasları ve giderek itibarsız bir kitleyi getirmiş olmuştu.

Üretimden düşürülen köylü, ve çiftçi ise bu önlenemez olumsuz gidişin boşalan frenleriydi. Yıllarca ses vermeye çalıştığımız sınır ticareti ise bu itibarla isim değiştirecek ve “sinir” ticareti olarak insanların beyinlerinde yer edecekti.

Bu da yetmeyecek sınır kaçakçılığı mevcut piyasa koşullarını o kadar zedeleyecek ki; artık yerli üretimden alınacak mal ve hizmetlerin adı bile anılmayacaktı. Ekmekten tutun ilaca kadar olan bu kaçakçılığın önlenemez büyümesinden de en çok esnaf zarar görecek ve bu kesim artık günlük politikalar hatta eşe dosta karşı bende varım mücadelesine getirilecekti. Ailesine karşı boynu bükük, ticari geçmişine hasret ve geleceği yok olmuş esnafın, hak etmediği bu tutumların bertaraf edilmesine karşın tek dostu yoktu. Kendini bu girdapta dengelemesi için gösterdiği çaba ise siyasi yelpazenin kandırmacalırında yok olup gidiyordu.


Her kes ve kesim tarafından kandırılan esnaf, bu gün dahi iyi niyet ve onur koruma davasındaysa o da onun  büyüklüğündendir.

Karşısında haksız rekabet sergileyen büyük   alış veriş merkezlerinin de zaman içinde küçüldüğünü görmek ise su serpmedi yüreğine, çünkü, orda eriyen aslında kendisiydi.

Yanı sıra gerek askeri ve gerekse okul kantinlerinin de kayıt dışı oluşu bu olumsuz gidişin tetikleyicileri olmuştu. Yine var olan köylerin bakkallarının da önlenemez çoğalması köylü kitlesinin de bu pazardan uzaklaşması ve Yüksekova esnafının kıskacının güçlenmesinin en bariz örneklerinden oldu.

Hele ihalelerde hayatında ticaret yapmayan ve esnafı hakir gören anlayışların baş rol oynaması iyice çileden çıkarıyordu.

Sonra gayrimenkul sahiplerinin kira artışını kendi keyfiyeti doğrultusunda dayatması tahammül sınırlarını zorluyordu. Artık esnaf yanında çalışana maaşı veremiyor, sigortasını yapamıyor, elektrik parasını ödeyemiyor vergisini geciktiriyor en önemlisi kendi güvencesi olan bağ-kur primlerini bile ödemekte zorlanıyordu.

Açık kepenginin önünde borçlara gömülen ve buradan çıkmak için çareler üretmeye yeltenen esnafın haline gidişine bir dur demek lazım.

Sayıları ile ilçemizde önemli bir büyüklüğe sahip bulunulan ve ekonomide ,üretim, hizmet ve ticaret sektöründe yarattıkları istihdam ve sağladıkları katma değer açısından önemli bir kesimi oluşturan esna f ve sanatkar özellikle Piyasa ve Pazar ekonomisi içindeki yerinin iyi değerlendirilmesi, mevcut sorunlarının çözülmesi, kredi ve teşvik sistemlerinden etkin bir şekilde yararlanmaları, bu kesimin gelişip güçlenmeleri için oldukça önem taşımaktadır.

Bu anlamda; esnafın korunması ve desteklenmesi amaçlanmalıdır.

- Hem ülkede hem de ilçemizde hiper ve gros marketler ile ilgili yasal düzenlenme hayata geçirilmelidir. Bu yönlü T.B.M.M’ ye verilmiş öneriler güncelleştirilip yasal güvence altına alınmalıdır. Kent merkezinde kurulmaları önlenmelidir.

- Bankalara olan borçları yasal takiplerden alınmalı, iyileştirmeler sağlanmalıdır. Gerek halk bankası ve gerekse diğer bankalarla protokoller yenilenmeli. Kredi kefalet kooperatiflerine plasman sağlanmalıdır.

- BAĞ-KUR primleri yaptığı iş getirisi kadar sigortalanmalıdır. Aradaki haksız durum kaldırılmalıdır. Yüksekova’da ki bir terzi ile Kocaeli’ndeki bir fabrikatörle aynı primi vermesi haksızlığın kendisidir.

- Bu bağlamda çarşı merkezi işporta tezgahlarına yeni çarşılar yapılmalı ve derhal çarşı merkezinden çıkarılmalıdır.

- Diğer illerden gelen tekerlekli alış veriş dükkanlara kesinlikle izin verilmemeli şehre sokulmamalıdır.

- Ticari alanların dışında işyeri yapımı engellenmelidir.

- Bu anlamda meslek odalarının görüşlerine başvurulmalıdır.

- Kiralar kanun kapsamında tutulmalı ve denetimi sağlanmalıdır.

- İşçi sigorta primleri işletme büyüklüğü hesabına göre düzenlenmelidir.

Buna rağmen;
Esnaf olmak zordur şimdi Yüksekova’da. Ama zoru başarmakta esnafın unutulan gayretinde saklıdır. Bunu başaracaktır. Er ya da geç.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.