Cumhurbaşkanlığı seçimi için resmen aday gösterme süreci başladı. Ama Değerli Başbakan Erdoğan’ın kararı henüz net değil. Kendileri kendi değerleri ile mutlu yaşayan ama aynı zamanda başkalarının değerlerine de saygılı olmayı başaran bir insan. Zatı alileri halkın içinden çıkmış, milletin değerlerini örf ve adetlerini kucaklayan, dindar bir siyaset, gönül ve devlet adamı... bu ülkeye hizmet için varız diyor. Cumhurbaşkanı oldukları takdirde, aynen rahmetli Özal gibi bu ülkeye hizmet edecek ve milletin çok sevdiği Cumhurbaşkanı olacaklardır. Adaylık süreci zaten başlamıştır. Dolayısıyla nihai kararı tabi ki kendisi verecektir.
Buna rağmen,
Eski meclis başkanlarından Hüsamettin Cindoruk ceza hukukunu yanlış ve siyasi kurnazlıkla yorumlamaktadır. Cindoruk diyor ki: “Erdoğan hakkında Yargıtay'ca tasdik edilmiş mahkûmiyet kararı var. Yargıtay kararı içtihattır. Bu kararın adlî sicilden silinmiş olması varlığını ve önemini ortadan kaldırmaz”. İşte bu yorumuyla, Cindoruk çok yanılıyor ve büyük bir demokrasi ve hukuk hatası yapıyor. Örneklerinden de görüleceği gibi kimseye Cindoruk'un bu yanlış yorumu fayda sağlamaz. Demokraside siyasetçilerin hesaplaşma yeri halktır, seçim sandığıdır, mahkeme salonları değildir. Bu vesileyle de halkın iradesi bir defa daha tezahür etmiş olacaktır.
Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk Vatandaşları arasından yedi yıllık bir süre için seçilir. Bu şartlara sahip olan herkes aday olabilir. Değerli Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da bu niteliklere sahip bir Türk vatandaşı. Aynı zamanda parlamenter ve başbakan. Binaenaleyh başbakanımızın Cumhurbaşkanı olmasına mani olabilecek hukuki bir engel yoktur. Unutulmamalıdır ki millete rağmen antidemokratik dayatmalarda bulunanlar yanlış yaptıklarını elbette bir gün anlayacaklardır.
Uzlaşma demokrasinin önemli gücüdür.
17 Nisan 1993 yılında kaybettiğimiz büyük düşünce ve siyaset adamı, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal dualarla anıldığı bir günde, değerli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimi konusunda değerlendirmelerini almak amacıyla DYP Genel Başkanı Sayın Ağar ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mumcu ile görüştü. Kanaatimce gayesi Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük 367 tartışmalarına dair belirsizlikleri gidermeye yönelikti. Dolayısıyla Sayın Ağar kendilerine "Uzlaşma demokrasinin en önemli gücüdür. İktidar partisi olarak size görev ve sorumluluk düşüyor" diyerek, 367 sorununun mahkemeye taşınmadan çözülmesi için CHP'yle görüşülmesini başbakandan istedi. Türkiye'nin geleceğini de düşünerek ana muhalefet partisiyle iktidar partisinin veya küskün siyasilerin bir araya gelerek birbirleriyle görüşme yapmaları en azından tansiyonu düşüreceğinden olumlu olur diye düşünüyorum.
Zira demokrasi üzerine yapılan çalışmalarda ele alınan önemli sorunlardan biri; hükümet sistemleri ile yaşayabilir, sağlam demokratik bir sistem yaratmak arasındaki ilişkidir. Bu da muhalefetle iktidar arasında önemli konularda diyalogun kaçınılmaz olduğunun göstergesidir. İktidarlar demokratik bir şekilde gelirler. Ve bütün ülkeyi kucaklamak zorundadırlar.
Ülkemizin 11’inci cumhurbaşkanının belli olduğu gün, hem genel seçim kampanyası fiilen başlayacak hem de çok sürpriz siyasi işbirliği projeleri gündeme gelecektir, çünkü demokrasilerde sandığa gitmekten başka çözüm yoktur.