AKP yönetim krizi mi yaşıyor?

İskender Kahraman

Doğa’da elbette bir rekabet, diyalektik vardır; fakat tüm canlılar aynı zamanda, doğa yasası gereği, bu diyalektik içerisinde varlıklarını sürdürebilmek için kavgadan, çatışmadan kaçınır.

Rus yazar Leo Tolstoy’un 82 yaşında, evdeki kavgalardan, miras, ihtiras oyunlarından kaçıp bir tren İstasyonu’na sığınması gibi.

Fakat her ne hikmetse, AKP İktidarı; aksine varlığını sürdürebilmek için kavgalar üretiyor, üretirken de daha uzun ayakta kalmaya çalışıyor.

Hatırlanırsa, AKP 2002’te iktidara geldiği zaman da Türkiye’nin hem kendi içinde hem dışarıda, komşularıyla çelişkileri, kavgaları vardı; ama söz konusu mevzular bugünkü kadar kötü durumda değildi. Aksine, kısmen de olsa, istikrara doğru bir gidişat vardı.

PKK’nin tek taraflı 5 yıllık ateşkesi devam ediyordu. Ölümler durmuştu. Dolar 1,3’tü. Kemal Derviş denen bir adam ABD’den transfer edilmiş, ekonomi bir raya oturtulmuştu.

Elbette, istikrar hedefine sadık kalmaya çalışan, Neoliberal ekonomik politikalar AKP’yle başlamamıştı. AKP hali hazırda başlamış olan bu yönelimi sürdürüyordu ya da bu sürecin üzerine oturmuştu.

Fakat AKP iktidar olunca, kısmen de olsa bu istikrara, olumlu havaya rağmen durum kötüleşmeye başladı.

Kürtlerle olan savaş, insan hakları ihlalleri, işsizlik, kadına karşı şiddet arttı. TL aşırı değer kaybetti. Her şey en az 10 kat pahalandı. Dış borç katlanarak arttı. Hazine Müsteşarlığı’na göre 2003’te 129,6 milyar dolar olan dış borç 2017’de 412,4 milyar dolar oldu.

Yıllar Türkiye’nin yıllara göre      

Toplam Brüt Dış borcu (ABD Doları)

2002

129.601 Milyar Dolar

2003

144.168 Milyar Dolar

2004

161.147 Milyar Dolar

2005

170.757 Milyar Dolar

2006

208.107 Milyar Dolar

2007

250.035 Milyar Dolar

2008

280.932 Milyar Dolar

2009

268.879 Milyar Dolar

2010

391.809 Milyar Dolar

2011

303.867 Milyar Dolar

2012

339.667 Milyar Dolar

2013

390.085 Milyar Dolar

2014

402.286 Milyar Dolar

2015

397.690 Milyar Dolar

2016

421.434 Milyar Dolar

2017

412.4 Milyar Dolar

Çünkü AKP iktidarı ‘Ilımlı mı, ılık’ mı, ‘derinlikli stratejik’ gibi hayali Siyasal İslam projeleri peşine takıldı. Filistin, Libya, Mısır, Irak ve Suriye sorunlarına el attı. Fakat Türkiye’nin iç ve asıl sorunlarına kayıtsız kaldı.

Mesela, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) yapmış olduğu araştırmalara göre Türkiye, kuruluş üyeleri arasında gelir dağılımının en eşitsiz olduğu ülkelerden biri fakat %50 oyunun çoğunu ülkenin yoksul kesiminden, varoşlardan alan AKP’nin yoksullukla mücadele gibi bir önceliği hiç olmadı.

AKP iktidarının el attığı dış meseleler de zaten hal olmadı! Filistin sorununu Siyasal İslam oyuncağı yaparak içinden çıkılmaz yaptı. Libya’da Kadafi’nin devrilmesini sağladı ama Libya halkı eski düzeni arar hale geldi. Mısır’dan, desteklediği örgütle (Müslüman Kardeşler) beraber, kovuldu. Irak’ı İran’a kaptırdı, Suriye’de ise ne yaptığını kimse bilmiyor. Dahası, hiçbir komşusuyla arası iyi değil.

AKP Toplumsal çelişkileri körüklüyor…

Bir yandan yukarıda anlatılanlar yaşanırken öte yandan AKP İktidarı, başarısızlıklarını örtmeye çalışıyor.

Sahada liderlik yapabilecek şahsiyetleri ortadan kaldırdı. Kimisini para, mevki ile kendisine bağladı; kimisini hapse attırdı, kimisinin ise ocağını söndürdü. Bunu yaparken rakip olabilecek, Partileri de bölerek işlevsiz kıldı.

Onlarca TV, Gazete kurdu. Binlerce Trol tuttu. Alternatif medyayı hemen hemen işlevsiz kıldı. Değil gazetecileri, bilim insanlarını dahi susturmaya çalıştı ya da susturdu.

Ve en önemlisi, Kürt-Alevi gibi farklılıkları Sünni Türklük karşıtı olarak kullanıp kavgaları büyüttü; bunları çelişki olarak ve Türkiye’ye, Türklüğe zarar veren unsurlar olarak Türk toplumuna sundu.

İçeride milliyetçiliği azdıracak bir husus bulmakta zorlandığı zaman dışarıya el attı. Suriyeli Kürtleri, Şiileri düşmanlaştırdı, toplumu Kürt düşmanlığıyla zehirledi. PKK, YPG, Musul, Kerkük, Menbic, Rakka, Afrin gibi hususları güncel tuttu.

Özet olarak, düşman yaratıyor ve bu düşman üzerinden toplumu kriz haline, gerilime sokuyor sonra da yönetiyor. Hâlihazırda her sıkıştığında Afrin’e operasyon düzenleneceğini dillendirmesi gibi.

Peki, AKP İktidarı bunları yaptıysa neden sorun yaşadı, yaşıyor?

İşte, her şeye rağmen bu yapılanlara ‘hayır’ diyen bir kesim her zaman oldu ve bu kesim giderek arttı. Ta ki AKP kurucularının, evdeki ‘%50’yi zor tutuyorum’ dediği kesim kadar oldu. (Son referandumda her şeye rağmen %49 hayır çıktı).

Hegemonya krizi

Hegemonya denince ömrünü cezaevlerinde geçiren İtalyan düşünür Gramsci akla gelir kuşkusuz. Peki, ne diyor Gramsci?

Gramsci, ‘hegemonya’ kavramını kısaca, ‘belirli bir sınıf/grubun kendi çıkarlarını bağımlı sınıfların kısa dönemli çıkarlarıyla eklemleyerek egemenliğini tesis etmesi’ olarak tanımlıyor. Yani, egemen sınıf/sınıfların bağımlı sınıfların üzerinde egemenlik kurarak onları yönetmesi dizginlemesi…

Egemen sınıf, bunu da insanların ‘rıza’sını alarak, yani, onları propaganda gibi aygıtlarla ikna ederek ve oy ile sağlıyor.

Mesele, AKP yönetimi egemen sınıfların (yöneten), hegemonyasını bağımlı sınıflar (yönetilen) üzerinde tesis etmiş ve bunu %50 oy alarak, yani, insanların rızasını alarak tesis edip iktidar olmuş.

Gramsci, Hegemonya Krizi’ni ise şöyle açıklar: ‘Kapilatist toplumda, hegemonik sınıf bir krize girecektir. Rızaya dayalı sistem çökmeye başladıkça, egemen sınıf da sertleşecek, baskıya dayanacaktır.’ AKP’nin son zamanlarda baskıyı artırması, ‘zor’a başvurması gibi…

Ve baskı da kar etmeyince Hegemonik Kriz, yani Yönetememe krizi başlayacaktır. Bu da iktidar değişimi, iç savaş, iç karışıklık anlamına gelir.

Kısaca, AKP 2002’den beri İnsanları, ‘ülkede savaş, seferberlik var, bu halde demokrasi mi olur’ diyerek propaganda ve diğer aygıtlarla ikna edip oyaladı, ülkeyi yönetti, yönetiyor.

Fakat sorunlar büyüyünce insanlar karşı çıkmaya başladı. İktidar ise daha fazla baskıya/zora başvurarak hegemonya krizine yol açtı.

Ufukta ise, özellikle 2018’de, AKP iktidarını zor bir yıl bekliyor!

Yani, AKP iktidarı 15 yıldır ‘toplumsal farklılıkları’ iktidarını uzatmak için kullanıyor ve bunun ‘ölçü’sünü kaçırmamaya çalışıyor ama bu ölçü ‘ansızın’ kaçabilir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.