1 Haziran

İrfan Sarı

Kürt meselesine demokratik bir çözümün sağlanması için PKK tarafından başlatılan çatışmasızlık sürecinin hızla bitimine doğru gidiyoruz. Ancak bu sürecin değerlendirilmediği havası hakim.

 

Keza hem PKK'lilerin hem de askerlerin bu süreçteki ölümleri motifi kanla işlenen bu savaşın sürdürülmesinde ısrarı dayatıyor.

 

Türkiye"de en masum kelime olan barıştan bile söz ederken insanların kaygılandığı ve kendisini korumak için sesinin tonunu düşürdüğü günlerden bu güne geldiğimizi görmek bile insana demokrasinin kazanımını anımsatmaya yetiyor.

 

Ancak yaşanan ölümlerin de hayra alamet olmadığı aşikârdır.

 

Oysa tepeden tırnağa kadar acı çekmiş Türkiye halklarına bu süreçte bu kararsızlığı sunmakta çok yenilir yutulur bir durum değil.

 

Cumhurbaşkanının “Kürt sorunu mutlaka hal edilmelidir. Bu fırsat kaçırılmamalıdır.” söylemi tam olarak anlaşılmaya çalışılmıyor ve tabutlar ailelerin son umudunu da kırıyor.

 

Eline silah alanın kendini devlet sandığı eski zamanla şu anki zaman arasında bir farklılaşma yok. Bakınız bütün televizyonlarda oynayan dizilerde/filmlerde silahın bu kadar işlendiği başka zamanda bulmazsınız.

 

Gerek usullü ve gerekse usulsüz verilen silahların ne işe yaradığını insanlığa anlatmayı mutlaka bir siyasi iktidar başaracaktır. Buna eminim. Ama ülke bu iktidarı beklerken kendi hukukunu belindeki silahla oluşturmaya çalışanlarla doldu taştı. Artık yediden yetmiş yediye herkesin elinde silah ağzında bir yemin.

 

Barışa, demokrasiye ne zaman bir adım yaklaşılırsa ve insanların yüzüne biraz gülme ihtirası gelip oturursa o zaman bir kaotik atmosfer yaratmak için bir yerlerden start verilir ve iklim birden değişir.

 

Eh nasıl olsa burası Türkiye, kafana vurup ağzından ekmeğini almak çok kolay.

 

Demokrasi bu halkın neyine?

 

Acı çekmek, açlık sınırında yaşamak dururken huzurlu ve mutlu olmak halkın neyine. Herkesin eline silah bomba verin birbirini yiyip bitirsinler.

 

Bu gidişat yumuşatılmış, tepki damarları bedeninden çekilmiş bir halk yaratma gidişatıdır. Çocuklar hayatını kaybediyor. En çok hayatı yaşaması lazım olanlar bir bir kurşunlara hedef halinde. Buna karşın verilen tepki “beni de alın askere” oluyor.

 

Sosyal, siyasal, ekonomik çöküntünün içinde yaşama sevinci kırılmış insan tipleri yaratmak tabi ki de bu sonucu verecekti. Ondan dolayı çok şey beklememek gerekir ama her şeye rağmen sistemin yarattığı bu enkaz ortadan kaldırılmalıdır.

 

Bundan dolayı içi tıka basa öfkeyle doldurulan bu insanların çatışmalı ortamdan beslenmesine izin vermemek lazım.

 

Alınmış olan çatışmasızlık süreci kararının halkların faydasına dönüştürmek elbette yöneticilerin ele alacağı/ alması gereken bir fırsattır.

 

Fırsatları lehe çevirmek operasyonlar düzenleyerek sağlanabilinseydi şimdi Türkiye dünyada model bir ülke olurdu. Zaman içinde görülen bu denemelerin sadece yanılmalara ve halklara ek yüklere neden olduğunu gördü bu halk. Bundan dolayıdır ki demokratik ortam için bu halk gereken bedelin çok üstünde bedel verdi.

 

Bu bedelin karşılığı onları silahlandırmak ve içini öfkeyle doldurmak değil.

 

Sadece barışa giden yolda bir nefeslik düşünmektir.

 

Düşünmek en etkin mutlu olma metodudur.

 

1 Haziran da düşünmek için yeterli delildir. Ülke bu kadar mutsuzken az fedakârlık yapıp düşünün.

 

“İnsanlar hatalarını mutluyken değil, ancak mutsuzken anlar.”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (20)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.