Hatimoğulları: Sürecin adı barış ise gerekli adımlar atılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı

Dem Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: "Bu sürecin adı barış ise gerekli adımlar atılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı. Barış tek tarafın adımlarıyla inşa edilemez" dedi.

Dem Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık Meclis Grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.

Barış ve Demokratik Toplum Süreci için çalışmalarını her koldan sürdürdüklerini belirten Hatimoğulları, "Barış bir inşa işidir. Barışın toplumsallaşması için daha çok emek vermeye devam edeceğiz" dedi.

Hatimoğullarının konuşmasından satır başlayı söyle:

- Türkiye ve diasporadaki bütün Alevi canlar barış ve demokrasiden yana. Ama temkinli olduklarını da yaptığımız her buluşmada ısrarla ifade ediyorlar.

- Bütün Türkiye kamuoyunun izlediği üzere KESK’in başlatmış olduğu bir yürüyüş vardı. Şu şiarla yola çıktılar: “Hukuksuzluğa son, işimizi geri alacağız.” Ankara'ya geldiklerinde ne yazık ki kamu emekçileri çok şiddetli bir polis müdahalesiyle karşılaştı. Bunu buradan bir kez daha kınıyoruz. KHK'lılar görevlerine iade edilmelidir. KHK'lılar yalnız değildir. Bizler de mücadelenizin yanında olmaya devam edeceğiz.

- Bu sürecin adı barış ise gerekli adımlar atılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı. Barış tek tarafın adımlarıyla inşa edilemez. Devlet ve iktidar somut adımlar atmalı. Bunlar cezaevinde kimi ziyaret ettiysek duyduğumuz ve mahpus yakınlarının görüş ve önerileri çerçevesinde bize ulaşan görüşlerin özeti.

- Kobanî Kumpas Davasında ceza verilen Demirtaş için AİHM üçüncü kez ihlal kararı verdi. Bu karara göre Demirtaş, Yüksekdağ ve Kobanî Kumpas Davasında tutuklu bulunan bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.

- Gezi Davasında 18 yıl hapis cezası alan Tayfun Kahraman'ın başvurusu kabul edildi. AYM, yargılamanın hakkaniyete uygun olmadığını ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtti. Sadece Tayfun Kahraman değil; Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay aynı hukuksuzlukla içeride. Onlar da serbest bırakılmalı.

- CHP belediyelerine yönelik operasyonların siyasi saikle yapıldığının altını defalarca çizdik. Bir kez daha buradan ifade ediyoruz. Ekrem İmamoğlu ve tüm seçilmişler bu şekilde yargılanamaz, derhal serbest bırakılmalıdır.

- Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Deniz Aktaş ve Sosyalist Kadınlar Meclisi Genel Üyesi Ebru Yiğit'e verilen 17 seneyi aşan cezayı da huzurunuzda kınıyorum.

- 22 Ekim, 27 Şubat, 5 Mayıs, 11 Temmuz Türkiye'de barış umudunun yeşerdiği günlerin tarihi. 7/24 yürüttüğümüz barış çalışmalarında bütün toplumsal ve siyasal kesimlerden şu değerlendirmeleri duyuyoruz: “Sadece DEM Parti'yi bu süreçte sahada görüyoruz. Süreç için sadece sizler bizleri ziyaret ediyorsunuz. Sadece sizler değerlendirmelerimizi alıyorsunuz, bilgilendirmelerde bulunuyorsunuz. İktidar ve muhalefet barışın toplumsallaşması için sahada değil. Yasal düzenlemelere ilişkin atılmış henüz bir adım dahi yok. Barışı herkes ister ama iktidardan söylemi aşan ve güven oluşturan somut adımlar yok”.

- 100 yıllık bir sorunu çözmek, 50 yıldır devam eden savaş ve çatışmaları bitirmek gibi tarihi bir fırsat. Antidemokratik uygulamalarla derinleşen yönetimsel, siyasi, toplumsal ve ekonomik krizlerin çözüm kanallarını açacak demokratik dönüşümü sağlamak. Bunlar tarihi fırsatlar değil mi? Bunlar uğrunda çok emek vermemiz gereken tarihi fırsatlardır.

- Toplumsallaşmayan barış sonuç alamaz. Barışın toplumsallaşmasının yoluysa başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun bir bütün olarak barışın mimarı haline gelmesidir. Burada iktidar, muhalefet, herkese ama herkese, hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.

- Sayın Numan Kurtulmuş beraberindeki heyetle Diyarbakır'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Meclis’in resmi hesabından, diğer diller gibi, Kürtçe paylaşım yapıldı. Önemlidir, anlamlıdır. Şimdi soruyoruz: Meclis resmi hesabı Kürtçe paylaşım yapınca Türkçeye veya başka bir dile halel mi geldi? Ülke bölündü mü?

- Meclis’te bu savaş hamasetini yapanları çok iyi görmemiz lazım ama bir şeyi de unutmamak gerekiyor. Bu siyasetçilerin sesini, onların partilerine oy veren insanların sesi olarak görmeyelim, o yurttaşlarımızın sesi olarak görmeyelim. Hangi anne evladının ölmesini ister ki? Hangi baba çocuğunun cenazesini beklemek ister?

- Meclis kürsülerinde çığlık atanlar, kendi kapalı dünyalarında yaşayan bir avuç ayrıcalıklı azınlıktır.

- Değerli halklarımız, 86 milyonun huzurunda bütün milletvekillerimize ve partililerimize çağrıda bulunuyorum: Bu ırkçı atışma sarmalına girmeyeceğiz. Onların belirlemek istediği dar alanda siyaset yapmayacağız.

- Bizler demokratik müzakere ve mücadele ilkeleriyle siyaset yapmaya devam edeceğiz. Onlar Toroslar’daki çiftçinin, Mezopotamya'daki emekçinin, Ege'deki üreticinin birlikte adalet aramasından korkuyor. İstanbul'da Türk işçi ile Kürt işçinin ekmek mücadelesini beraber vermesinden korkuyorlar.

- Yeni bir AKP taktiğiyle karşı karşıyayız. Toplumun sinir uçlarını gerecek düzenlemeleri basına sızdırıp toplumun gazını almaya çalışıyorlar. Bunun son örneğini de “11. Yargı Paketi” adıyla kamuoyuna sızdırılan taslakta görüyoruz.

- İnsanlara kimlik, inanç, cinsiyet, yaşam tarzı dayatmak devletin hiç işi değildir. Devletin varlık nedeni, çatısı altında yaşayan her bir insanın eşit bir şekilde hukukunu korumaktır. Devletin görevi, bu çeşitliliği cezalandırmak değil güvence altına almaktır. Cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, inancı, dili, kültürü ne olursa olsun her yurttaş eşit hakları ve onurlu bir yaşamı hak etmektedir. Buna saygı duyulmak zorundadır.

- Hukuka ve adalete ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz. Bakın, “Rojin Kabaiş’e adalet, Hakan Tosun'a adalet” diyor milyonlar. Rojin üniversiteyi kazanmıştı ve gelecek hayallerinin yeşerdiği çağında hayattan koparıldı. Bir yıldan fazla zaman geçti. Rojin'in ailesi ve kamuoyu ilk günden beri adalet talebinde bulunuyor. Son çıkan raporla birlikte bir kez daha Rojin için adalet sağlanmalıdır diyoruz. Yine Cizre'de 43 öğrenciye cinsel tacizde bulunan müdür yardımcısı Burak Ercan hakkında verilen hapis cezası bozuldu. Cizre halkı adalet nöbetinde, Cizre halkı bu konuda adalet istiyor. Her gün binlerce kişi soruyor ve eylemler yapıyor. Toplumun adalet talebi bu kadar canlıyken, toplumun sinir uçlarıyla oynama ve adaletin kırıntılarını dahi düzenlemeler yoluyla ortadan kaldırma gayreti yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır! Kabul etmiyoruz. Meclis’e gelmemesi için de elimizden gelen her türlü çabanın içinde olacağız.

- PYD'ye karşı ilk defa 3 yılı kapsayan sınır ötesi operasyon tezkeresi Meclis'e sunuldu. Tezkereci anlayış güvensizliği artırmaktan başka hiçbir sonucu açığa çıkaramaz. Tezkere siyaseti 27 Şubat ruhuna uymuyor, uyamaz. Eller namluda barış olur mu? Bu soruya herkesin yanıt üretmesi lazım. Eller namluda barış olmaz.

- Bugüne kadar sayısız tezkere, “Kürt anasını görmesin” zihniyetiyle ve maddi, manevi, insani kayıplar göze alınarak geçirildi. Sonuç da çözümsüzlüğün derinleşmesi oldu.

- Türkiye'nin dış siyasetini belirleyen akıl, Irak ve genel olarak bölgedeki ve Suriye'deki gelişmeleri Türkiye açısından hala yanlış değerlendiriyor.

- Bunlar tezkerelerle olacak işler değil. 21. yüzyılda teknolojinin, yapay zekanın ve nükleer silahların geldiği boyutlara baktığımızda, dönem silahların yarıştırılacağı bir dönem değildir. Halkların barışını, özgürlüğünü, demokratik haklarını merkeze alan strateji ve siyaset üretmenin dönemidir. Biz bu tezkereye hayır diyeceğiz ve bütün muhalefeti de tezkereye hayır demeye davet ediyoruz.

- Bu ülkenin geleceği çatışmada değil barıştadır. Bu toprakların kaderi inkarda değil kabulde ve eşitliktedir. Yıllardır denenmiş ama sonuç alınmamış yöntemleri artık bırakma zamanı geldi de geçti.

- Neler yaşanırsa yaşansın, kim hangi provokasyona tevessül ediyor olursa olsun, bütün bu provokasyonları boşa çıkarma konusunda kararlılığımızın altını bir kez daha çiziyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

POLİTİKA Haberleri