Çözüm sürecine Yüksekova'dan bir hafıza yolculuğu

Toplumun vicdanında, hâlâ barışın izleri taptazedir.

2013 yılında açılan Çözüm Süreci kapısı, sadece siyasal bir tercih değil; toplumsal hafızada yankılanan tarihî bir çağrıydı. Yüksekova, o günlerde suskun bir coğrafyanın konuşan hafızasıydı. Bu yazı, o hafızanın izinde barışa dair bir içsel yürüyüştür.

Tarih boyunca kimliğinin ve kültürünün yadsındığı bir halkın, barışa duyduğu inanç; suskun ama derin bir iradeydi. Kürt halkı, Çözüm Süreci'ni yalnızca bir siyasal uzlaşı olarak değil, ruhuna sinmiş barış özleminin tezahürü olarak karşıladı. Yılların yüküyle yorgun düşmüş bir halk, o kısa dönemde ilk kez geleceğe umutla bakmanın hazzını tattı. Sokaklara yayılan çocuk kahkahaları, artık çatışmaların değil, yeniden doğuşun habercisiydi.

Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan gönderdiği metinler, yalnızca politik manifestolar değil; tarihsel birer düşünsel çerçeveydi. Halkların kardeşliği, demokratik özerklik ve barış içinde birlikte yaşam gibi kavramlar, dönemin ruhuna sinmişti. Kürt siyasi hareketi bu düşünsel mirası, toplumsal pratiğe dönüştürerek siyasal sahada kalıcılaştırmaya çalıştı. Bu, sadece bir barış çağrısı değil; aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm önerisiydi.

Yüksekova, tarihin yükünü omuzlarında taşıyan bir kent. Çözüm Süreci'nde bu sessiz kent, bir anda umutların yankılandığı bir meydana dönüştü. Askeri araçların yerini çocukların oyunları aldı. Gençler dağa değil, okula yöneldi. Kadınlar kamusal alanlarda daha görünür oldu. Barış, kentte sadece güvenliği değil, aynı zamanda kültürel bir uyanışı da beraberinde getirdi.

2015'ten itibaren siyasi iklimin keskin virajları, süreci adım adım erozyona uğrattı. Güvensizlik dalgası büyüdü, diyalogun dili yerini sessizliğe, sonra tekrar çatışmaya bıraktı. Yüksekova, yeniden zırhlı araçların gölgesine büründü. 2016'daki yıkım sadece binaları değil, umutları da yerle bir etti. Bir öğretmenin dediği gibi: 'Barışı tahtaya yazdık, savaş ise zihinlerde kazılı kaldı.'

Bugün Yüksekova'da yükselen yapılar, yitirilenin telafisi değil. Betonun arasında sıkışmış umutlar, sessizce yeniden filizlenmeyi bekliyor. Kürt halkı, barışı bir kez soluduğunda bunun hayal değil, mümkün bir gerçeklik olduğunu idrak etti. Toplumun vicdanında, hâlâ barışın izleri taptazedir.

HDP ve Kürt siyasi hareketi, Çözüm Süreci'ni salt bir ateşkes olarak değil, halkın demokratik taleplerinin kurumsal ifadesi olarak sahiplendi. Bu hareket, kadınların siyasette görünürlüğünü artırarak, halk meclisleriyle katılımı büyüterek, barışı toplumsallaştırmayı hedefledi. Bir halkın talepleri, ilk kez bu kadar geniş ve derin bir siyasal mecrada karşılık bulmuştu.

Suni sınırların ötesinde kadim bir kardeşlik var

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Diyarbakır, Musul, Kerkük, Mardin, Bağdat; Kürtlerin, Türklerin ve Arapların ortak yurdudur" sözleri, yalnızca bir siyasi mesaj değil; tarihin derinliklerinden gelen bir hakikatin ifadesidir. Yüzyıl önce cetvelle çizilen suni sınırlar, yalnızca haritaları değil, halkların kaderini de bölmüştür. Oysa bu coğrafyada, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında, yüzyıllar boyunca Kürtler, Türkler, Araplar ve diğer halklar birlikte yaşadı; birlikte güldü, birlikte yas tuttu.

Avrupa bugün ortak bir gelecek kurabiliyorsa, biz neden kuramayalım? Neden aramızda duvarlar, mayınlar, düşmanlıklar olsun? Bize zorla giydirilen bu yüz yıllık statüko, kardeşin kardeşe düşman edildiği bir trajediyi dayattı. Artık bu döngüyü kırma vakti gelmiştir.

Sonuç: Hafızada yaşayan bir barış

Çözüm Süreci, kalıcı olmasa da unutulmaz bir iz bıraktı. Kürt halkı o süreçte sadece susmadı, konuştu, uzlaştı, önerdi. Barışa dair entelektüel birikim, toplumsal tecrübe ve siyasal akıl oluşturdu. Şimdi belki süreç sona ermiş olabilir, ama halkların hafızasında barış hâlâ mümkün bir gelecek olarak yaşamaktadır.

Zaman, barışın yeniden konuşulacağı bir dil arıyor. Ve o dil, bu toprakların en kadim dillerinden biri olabilir.

Barış bir kez geldi. Hafıza onu yeniden çağırıyor.

Bijî biratîya Gelan. (Yaşasın halkların kardeşliği)
Saygılarımla.

Serkan Taş

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

MAKALE Haberleri