'Vicdani retçilere saygı duyuyorum'

'Vicdani retçilere saygı duyuyorum'

Feminist Yaklaşımlar'ın davetlisi olarak İstanbul'a gelen İsrailli yazar, antimilitarist, feminist Rela Mazali ile İsrail ve Türkiye'deki vicdani ret hareketini, Mavi Marmara'yı ve İsrail'e sıçrayan 'Arap Baharı'nı konuştuk.

PINAR ÖĞÜNÇ / RADİKAL

Diyelim bir mucize oldu. Gayet militarist bir ülke vicdani ret hakkını tanıdı, ordusunu da küçültme kararı aldı. Zihinlerdeki militarizmin temizlenmesi kaç yıl alır?
Ne yazık ki böyle şeyler doğal yollardan olamıyor. Ne kadar yatırım yaptığınız önemli. Devlet tarafından, sanatsal, düşünsel, fikirsel olarak ne yatırdınız? Militarizm kendisini diri tutabilmek için sürekli yatırım yapan bir düşünce biçimi. Bunun tam tersi kadar da diğerlerinin, sivil toplum kurumlarının, muhalefet gruplarının yapması lazım. Diyelim ki mucize oldu. ınanın mucize de yeterli değil. Eğer o açıdan bakarsanız, İsrail-Arap Savaşı sırasında Enver Sedat bir gün uçağa atlayıp İsrail’e geldi ve halka ‘Barışalım’ dedi. O barış hâlâ yerinde duruyor. Ama insanların düşünce biçimlerini değiştirmedi. 

90’ların başından beri antimilitarizmden, feminizmden söz ediyorsunuz. şu anda 90’larda imkânsız olan neleri konuşabiliyorsunuz İsrail’de?
Bu süre içinde şunu öğrendim bir kere: ınsanlar değişebilir. Yavaş olur, enerji ister ama olur, koca koca insanlar değişir. Ben bunu gördüm. Bu çok umut verici. ısrail’de birçok süreç aynı anda işliyor. Bir tarafta askerlik yapmanın mecburi olduğunu tartışmayan, politikacılara kendini teslim etmiş bir kitle var. Bir de bunu tartışan, özellikle de gençler var. Vicdani retçi küçük bir azınlık olabilir ama insanlar gün geçtikçe çok farklı yollar bulup askere gitmemeye çalışıyor. Son yıllarda hükümetin, özellikle de Eğitim Bakanlığı’nın ağır bir propaganda yürütmesine karşın yaşanıyor bunlar. Gençler ebeveynlerini de etkiliyor zamanla. Onun dışında nasıl gittikçe sağcılaşan bir devletimiz olduğunu söylememe bile gerek yok. Daha çok görünen bu olabilir ama diğer taraf da var. 

Vicdani retçilerin başına neler geliyor İsrail’de?
Böyle bir hak tabii ki yok. Tutuklanıyorlar. Fakat Türkiye’de durumun daha vahim olduğunu biliyorum; burada çok daha uzun süre geçiriyorlar cezaevinde. Bütün bunları göze alan Türkiyeli erkeklere büyük saygı duyuyorum. Çünkü ısrail’de iki- üç ay tutarlar, sonra bir şekilde ordudan atmanın yolunu bulurlar. 

Peki İsrail’de askerlikten soğutma gibi bir suç var mı?
‘Soğutma’ fiiliyle değil ama ‘insanları askere gitmemeye ikna etmek’ gibi bir tabir kullanıyorlar. Benim aktif olduğum gruplardan biri New Profile. Hepimiz zaman içinde bu sebeplerle gözaltına alındık, soruşturulduk, yargılandık. Ceza almadık, ama bunlar yaşandı. Çok muğlak bir yasa bu; istedikleri yöne çekebiliyorlar. Sonuçta bir şey çıkmasa da her açıdan enerji emen süreçler bunlar. 

Bir antimilitarist ve barış aktivisti olarak Mavi Marmara gemisinde yaşananlar hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Barış girişimlerinin militarist bir provokasyonla militerleşmesi nasıl bir tehlikedir?
Öncelikle şunu söyleyeyim: Gazze işgali bir suçtur ve dünyanın bütün halklarının, barışçı ve şiddet içermeyen yöntemlerle buna itiraz etme hakkı vardır. Hatta buna karşı çıkarken muhalefet ettiklerinin kullandığı araçlardan farklı yöntemler kullanarak bu kuşatmanın kalkmasını talep edebilir. Ben şahsen böyle birçok eyleme katıldım. ısaril ordusunun, şiddeti meşrulaştırmak için askerlerinin tehlikede olduğu mazeretini sıklıkla kullandığını da biliyorum. Mavi Marmara’da yaşanan her şeyi bildiğimi iddia edemem ama bazı direniş yöntemlerinin militarize edilebileceğinin farkındayım. Bunlar benim de sorguladığım direniş yöntemleri. Barış talep ederken, karşı tarafa dönüşmemek için çok iyi plan yapılmalı. Yoksa gerçekten tehlikeli. Direnişlerin her zaman kahramanlara ihtiyacı olduğunu biliyorum ama ben kahraman istemiyorum. O kendilerini feda eden kahramanlık kalıbını kırmak istiyorum. Bazen başka yolu yoktur ama çoğunlukla da vardır. 

Burada paneldeki başlığınız ‘Sanat ve aktivizm’di. Sanatın ne kadarı aktivizm, aktivizmin ne kadarı sanat?
Benim için sanat da, yazmak da aktvizm. Aynı zamanda aktivizm yazı ve sanat için çok fazla malzeme ve yöntem sağlıyor. Biz feministler hep kişisel olanın politik olduğunu söyleriz; aynısı. Benim için yazmak sesleri duymaktır. Başkalarının sesini, kendi sesini… Özellikle çoğunluğun aksi yönünde yazıyorsanız, yayıncı bulamazsınız, para kazanamazsınız. Bu anlamda da direnmek gerekir. Yazmak kadar, yayımlamak da politik bir iş çünkü.

‘Son yılların en kitlesel protestosu’

İsrail’de şu anda insanlar gelir eşitsizliğine dair, hayat pahalılığına karşı sokaktalar. Ama insanların hükümet politikalarını sorgulamaya başlamasından, feminist ve antimilitarist hareket nasıl faydalanabilir?
Ben uzaktayım ama haberleri geliyor, şu an hepsi dışarıda… Bir yandan bu gösterilerin biraz da yıllardır yoksulluğa, eşitsizliğe karşı çıkan, göçmen hakları için örgütlenen antimilitarist ve feminist hareket sayesinde olabildiğini düşünüyorum. Diğer yandan orada sadece emlak fiyatlarını protesto için bulunanlar arada bir bağ bulunduğunu da görecekler. En azından böyle bir şans var. Kehanette bulunmak istemiyorum ama bu son yılların en büyük kitlesel protestosu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.