Van Baro Başkanı Uçar: Bize yapılanlar ülkedeki zulmün resmiydi

Van Baro Başkanı Uçar: Bize yapılanlar ülkedeki zulmün resmiydi

Van Baro Başkanı Zülküf Uçar: "Bize yapılanlar ülkede yapılan zulmün adeta resmiydi. Bu yürüyüş, yurttaşın hak ve hukukunu savunma yürüyüşüydü" dedi.

Van Baro Başkanı Zülküf Uçar, baroların seçim sistemi ve yapısında yapılmak istenilen değişikliğe karşı Ankara'ya doğru yaptıkları "savunma yürüyüşü" hakkında konuşarak, yaşanan engellemeler, hukuk sisteminin durumunu değerlendirdi.   

Yürüyüşün uzun süre üzerinde tartıştıkları bir karar olduğuna dikkati çeken Uçar,  "Uzun süredir ülkede, hukukun ayaklar altına alındığı ve insanları biat etme noktasına getiren bir durumla karşı karşıya kaldık. Yine baroları sessizleştirme ve ortadan kaldırma gibi bir durumla da karşı karşıyayız" dedi. Baroların insan hakları ve hukukun üstünlüğünü işler hale getirmek için mücadele verdiğini söyleyen Uçar, "Barolar olarak; bir işkence vakası, seçme seçilme hakkına yönelik bir gasp durumu, kayyım atamaları, milletvekillerinin tutuklanması, seçilmiş belediye başkanlarının gözaltına alınması, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, çocuk ve kadın cinayetlerinin önüne geçmek için çok ciddi çalışmalar yürüttük" diye konuştu.  Yaşanan işkencelere karşı geçmişte yaptıkları çalışmalara değinen Uçar, son dönemlerde hükümetin baroların bu yaklaşımından rahatsız olduğuna işaret etti. Uçar, "Yaptığımız bu çalışmaları siyasi bir çalışmaymış gibi hedef göstermeye çalıştıklarına şahit olduk" dedi. 

'İNSANLAR HUKUKA AÇ'

Baroların görüşleri olmadan bir çalışmanın içerisine girildiğini kaydeden Uçar, buna karşı olduklarını ve olası değişikliğin herkesin katılacağı bir komisyon üzerinden yapılması gerektiğini vurguladı. Değişikliğe karşı başlattıkları yürüyüş güzergahı boyunca halkın yoğun ilgisiyle karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Uçar, yol boyunca yürüyüşlerinin amacını anlattıklarını ifade etti. "Yürüyüş boyunca anladık ki bu ülkede hukuk bitmiş" diyen Uçar, "İnsanlar ülkenin içerisinde bulunduğu durumdan tedirgin ve insanlar hukuka adeta aç" yorumunda bulundu. 

YÜRÜYÜŞÜN MESAJI 

Uçar, "Orada sadece bize değil o alanda bize destek sunmak isteyen herkese bu tecrit uygulandı. İhtiyaçlarımızı karşıladığımız kafeyi bile erken kapattırdılar. Barikatların yanında geçerek korna ile bize destek veren bir yurttaşın aracının plakası alınarak ceza kesildiğini öğrendik. O karede tahammülsüzlük ve toplumu biat etmeye yönelik bir fotoğraf ortaya çıktı" diye konuştu. Yürüyüşlerinin aynı zamanda "hak ve hukuku savunma" yürüyüşü olduğuna dikkati çeken Uçar, "Bizim mesajımız insan hakları ve hukukun üstünlüğünün korunması içindi. Bu bir başlangıçtı ve topluma net bir mesaj verildi. Bu mesaj da; 'barolar halkın vicdanıdır ve barolar yurttaş için vardır' mesajıdır. Elbette mesleki sorumluluklarımız da var. Bir yandan meslektaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenirken, diğer taraftan da halkımızın sorunlarıyla ilgileniyoruz. Savunma yürüyüşünün amacına ulaştığını düşünüyorum. Biz bu mücadeleyi Ankara'da bırakıp gelmedik. Bu yasa geri çekilmezse eylem ve etkinliklerimize devam edeceğiz" mesajı verdi. 

'ÜZERİMİZE ARAÇ SÜRME TALİMATI VERİLDİ'

"Bir hükümetin ve ona bağlı kolluk kuvveti hukuka ihlal etme noktasına gelmişse onlara Anayasayı, hak ve hukuku anlatamazsınız" diyen Uçar, yaşanan engellemelere işaret ederek, "Yolu kapattıkları zaman bir kaç baro başkanımız yolun kenarındaydı. Oradaki bir görevli polis 'Araçları üzerine sür' diye bir talimat verdi. Ülke maalesef bu noktada. Bu nasıl bir zihniyet. Allahtan vatandaş duyarlı, duyarlı olmasa üzerimize araçları sürecekti. Kolluğun tahrik edici ve oradaki baro başkanlarına hukuk öğretmeye çalışan bir zihniyet vardı. Yani 80 baronun başkanı hukuku bilmiyor mu? O akşam yaşadıklarımız ülkedeki zihniyeti net bir şekilde ortaya koymaya yetti. O gece yağmurun altında üzerinde oturabileceğimiz bir sandalyemiz bile yoktu. Bulunduğumuz inşaat alanından da bazı kişiler bize karşı kışkırtıldı ve hatta bize silah bile çektiler. Sandalye, belli bir saate kadar yemek, yağmurluk almamıza, çadır kurmamıza hatta yakın yere bir lavabo kurmamıza bile izin vermediler" sözleriyle nöbet tuttukları geceyi anlattı. 

SIRADA BAROLAR VAR

Baro başkanlarının polis barikatları arasındaki fotoğrafın, ülkenin ve hukukun geldiği noktayı en iyi anlatan kare olduğuna dikkati çeken Uçar, "Bize yapılanlar, ülkede yapılan zulmün resmidir. Orada bir işkence vardı. 'Eğer siz buna devam ederseniz tüm Türkiye'deki avukat arkadaşlarımızın buraya gelmeleri çağrısında bulanacağız' dedikten sonra barikat kaldırıldı. Ama bu ülke kaybetti. Halkımızın uzun zamandır görmediği bir durum ortaya koyduk ve halka bir nefes aldırmanın adımı olduğunu düşünüyorum. Umarım bu yürüyüş bu ülkenin hukukuna bir katkı sağlar. Umarım iktidar tekrar hukuka döner. Son yıllarda ülkede yaşananlar çok kötü bir tabloyu ortaya koyuyor. Hükümet yargının iki sac ayağını bağımlı hale getirmeye çalışıyor. Bu iki sac ayaktan biri hakim ve savcıyı bağımlı hale getirmek diğeri de barolardır. Savcı ve hakimliği bağımlı hale getirdiler ve şuan sırada barolar var. Bunu yaparak bu uygulamalara itiraz etmeyen bir baro yaratmayı amaçlıyorlar. Bize 'Biat edin ve sadece mesleki sorunlarınızı dile getirin, halkın sorunlarıyla ilgilenmeyin' diyorlar. Ama  biz bunu kabul etmedik" ifadelerini kullandı. 

'İNSAN HAKLARINI SAVUNUYORUZ'

Hükümetin 'barolar dine saldırıyor' diyerek halkı kandırdığını söyleyen Uçar, şunları söyledi: "Bu açıklamalardaki tek amaç baroların yapısını değiştirmekti. Bahane arıyorlardı ve bulundu. Sürekli 'barolar siyaset yapıyor' yaygarasını koparıyorlar. Mesela benim hiçbir siyasetle bir bağlantım yok ama bir fikrim var. Ben buraya kayyım atanırken itiraz ediyorsam bu bir siyasi partiyle bağım olduğu için değil, vatandaşın seçme ve seçilme hakkı ortadan kaldırıldığı için itiraz ediyorum. Yada bir belediye eşbaşkanı, milletvekili tutuklandığında itiraz ediyorsam bu insanların seçme ve seçilme hakkına saldırıya yönelik bir itirazdır. Biz sadece bu konuları değil, HES'lere, doğanın talanına ilişkin de açıklamalar yapıyor, itiraz ediyor ve davalar açıyoruz. Bizim buradaki tek amacımız hukuk, insan hakları ve demokrasidir. İşte bunları savunduğumuz için bizden rahatsız oluyorlar. Eğer insan haklarını, hukuku savunmak siyaset ise evet biz siyaset yapıyoruz. Ama yarattıkları yandaş medya ile toplumun algılarıyla oynuyorlar. Bir kişi bile bu hukuksuzluğa sesini çıkardığında ona hemen terörist damgası vuruluyor ve algıyı oradan başlatıyorlar. Biz hukuk insanları olarak, 'Siz bunu yapamazsınız, siz hukuku çiğneyemez, hukuksuzluğu dayatamazsınız' diyoruz. Bizim itirazımız budur."

'FEYZİOĞLU TEMSİLİYETİNİ YİTİRMİŞTİR'

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu'nun tutumuna da değinen Uçar, şöyle devam etti: "Metin Feyzioğlu'nun sürekli Van, Diyarbakır, Urfa ve Dersim barolarını terörize eden açıklamaları oldu. Feyzioğlu TBB başkanı olabilir ama bizi temsil etmiyor. Kendisi açıklama yapıyor ve devletten yana olduğunu söylüyor. Eğer devlet insan haklarını ve hukuku ihlal ediyorsa bir avukat devletten yana olamaz. Avukatların oluşturduğu en üst yapının başında oturuyorsan bu hukuksuzluklara karşı çıkmak zorundasın. Feyzioğlu aynı zamanda avukatlık kanunun verdiği yetkiyi de kötüye kullanıyor. Umarım Feyzioğlu ona karşı yaptığımız protestodan anladığını anlamıştır. Ama sonuç olarak Feyzioğlu temsiliyetini tamamen yitirmiştir."

MA / Adnan Bilen - Özlem Yayan  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.