‘Munzur kadınların sessiz çığlığıdır’

‘Munzur kadınların sessiz çığlığıdır’

Kürdistan coğrafyasında yapılmak istenen baraj, HES ve karakolar yalnızca doğayı değil, kültürleri ve dolayısıyla halkları da yok ediyor.

Munzur Çayı üzerinde yapılması planlanan barajlara tepki gösteren Dersimli kadınlar, inanç mabetlerinin sular altında kalmasına tepki gösterdi. Barajların yeraltı ve yer üstünde var olan kaynakları geri dönüşsüz olarak yok edeceği açıkça görülmekteyken, yüksek dağlardan akarsularla beraber barajlarda biriken organik atıklar beraberinde, Ozon tabakasını delen gazın ortaya çıkmasına neden oluyor ki, bu durumda dünya geleceği açısından büyük bir tehlike arz ediyor. Türkiye’de 258 baraj işletilirken 166 adet baraj inşaat aşamasında veya inşaat programında. 174’ü projelendirilmiş ve 241’i de projelendirme aşamasında. Tümü tamamlandığında Türkiye’deki barajların sayısının 839’a çıkarak üç kattan daha fazla artacağı tahmin ediliyor. Bu barajlardan 20’si Dersim’de Munzur Çayı’nın üzerinde yapılmaya devam ediyor ve bu projeyle beraber köylerin sular altında kalmasının yanı sıra 143 endemik bitki çeşidi de yok olma tehlikesi yaşıyor.

Kültürümüz sular altında kalıyor

HES projelerinin hayata geçmeden önce rutin iklim tekrarının olduğunu fakat HES’lerle beraber bu dengenin bozulduğunu söyleyen Nazlı Çelik, “Barajlar yapılmadan önce, farklı illerden gelen yurttaşların da katılımıyla 10 binlere ulaşan bir kitleyle barajların yapılmaması için doğa yürüyüşü gerçekleştirdik. Ne yazık ki, barajlarla beraber evleri sular altında kalacak olan insanımız bu yürüyüşe katılmadı. Paralarını alıp geride durmayı tercih ettiler” dedi. Baraj yapımıyla beraber köylerinden çıkmak zorunda kalan insanların şehir hayatına alışamadıklarını ve doğal yaşam özlemi çektiklerini belirten Çelik, “Şimdi de yine aynı insanımız baraj yapımının durdurulmasını istiyor. Topraklarını özleyen insanlarımız şimdi pişman fakat bu pişmanlıkları bize hiçbir şey kazandırmıyor” dedi. Çelik, barajlarla beraber kültürel mirasların da yok olduğunu dillendirerek, “Mağaralarımız, mezarlıklarımız, inanç mabetlerimiz sular altında kaldı. En çok da Ermenilerden geriye kalan mezarların sular altında kalmasına üzülüyorum” şeklinde konuştu. Dersimde yapılması planlanan baraj projelerinin Osmanlı İmparatorluğu döneminde hazırlandığına dikkat çeken Çelik, “Bunlardan bir tanesinin yapımı şu an bitti. Kalan diğer projenin yapılmasına karşıyız ve birlik olmalıyız. Burada bulunan 143 endemik bitki türünün 143’ü de barajla birlikte yok olacak. Buna dur demeliyiz” diye ifade etti.

Özgür akmalı

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’nın sorunlara objektif yaklaşmadığını ifade eden Neriman Ateş, “Başbakan objektif davranmıyor çünkü Aleviliğe destek vereceğine dair sözler verdi fakat ortaya olayın tam tersi sonuçlar çıkıyor. Bunun en büyük örneği hala devam etmekte olan barajlardır. Başbakan buna neden dur demiyor” şeklinde konuştu. Dersim’in önceleri daha çok endemik bitkiye sahip olduğunu belirten Haskar Aslan ise, “Dersim daha güzeldi. İnanç yerlerimiz sular altında kalmamıştı. Şimdi birileri gelip inanç yerlerimizi yok ediyor ve evlerimizi sular altında bırakıyor. Bizde buna sessiz kalıyoruz. Yanlış yapıyoruz. 38’de kadınlar kendilerini Halvori kayalıklarından Munzur’a attı. Bu yüzden Munzur Dersimli kadınların sessiz çığlığıdır, özgür akmalı” dedi. JINHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.