Kürt kadınının sanatı: Kilim

Kürt kadınının sanatı: Kilim

Hakkâri–Van kilimlerini kitaplaştırarak çok önemli bir kaynağa imza atan Enver Özkahraman’la bu kitabını ve kilim üzerine sohbet ettik.

SÖYLEŞİ: MURAT ADIYAMAN / YÜKSEKOVA HABER

Kilim, Kürt kadının prestiji, bir gelinin çeyizinin değeriydi bir zamanlar. Kadınlar yaşadıkları coğrafyanın zorluklarını, yünlerini dağlardan topladıkları bitkilerin kökleri ile boyayarak, kilimlerini dokuyarak yansıttılar. Böylece bir kadın sanatını oluşturmuşlardır. Göçebe yaşamın tüm gizemlerini rengârenk motiflerinde bir yağlı boya tablosu gibi yansıtan Hakkâri–Van kilimlerini kitaplaştıran Enver Özkahraman’la kitabı ve kilim üzerine bir söyleyişi düzenledik.

60783

-Kilim nedir? Kilimi diğer dokumalardan ayıran özelliği nedir? Toplumdaki (yaşamdaki) önemi nedir?

Kilim Göçer veya yarı göçer toplumların taşıması daha ağır olan keçe ve halıdan sonra ihtiyaç duydukları bir dokuma türüdür. Geçmişe baktığımızda Ovada sıcak bölgelerde yaşayan Kürtler ev içi sergiye pek değer vermemişlerdir. Beylerin ve ağaların konakları için halılar dokunmuşsa da, genelde hayvancılıkla uğraşan Kürtler yayla ile köy arasında gidip geldikleri için halı yerine kilimi tercih etmişlerdir. Yaylaya çıkıp inişlerde yatağını sarıp hayvanına yükleme, yaylada ve köyde kendisi veya misafiri için soğuk gecelerde battaniye yerine kullanma veya kulinde yatak örtüsü olarak kullanmışlardır. Bu kadar ihtiyacı karşılamanın yanında yaylada ve köyde sergi gibi kullanma olanağı sununca kilim her Kürt evi için elzem bir dokuma olmuştur.

-Sizi böyle bir çalışma yapmaya götüren neydi veya neyden etkilendiniz?

Ben Köy Hizmetlerinde (YSE) çalışıyordum, işimiz köylere hizmet götürme olduğu için de Hakkâri’nin tüm köylerini Van’ın ise birçok köyünü gezebildim. Köylerde her biri bir antika tablo kadar güzel ve göz alıcı renklere sahip kilimler görüyordum. Bazan battaniye gibi yorganımızın üzerine atıyorlardı, bazen duvara asılıydı, bazen ise yerde halı yerine kullanılmış olarak görüyordum. Onları inceleyip boyalarını ve dokumalarını merak ediyordum. Daha sonraları yaşlı kadınlarla dostluklar kurdum. Yaşadıkları o zorlu coğrafyada sadece doğal ürünleri (bitki köklerini ve yünleri) kullanarak bu şaheserleri üretmeleri merakımı artırdı. Bir diğer etken ise Kürt kadınlarının mavi ve lacivert renklerini oluşturmak için İNDİGO’yu (kökboyası) sadece kız çocuklarının idrarı ile fermente (mayalanması) edip ipleri boyamaları ve böylece kalıcı renkler elde etmeleri bu merakımı daha da arttırmış olmasıdır.

60785

-Kürt toplumunda bir erkeğin iletişimini zor kurduğu, sorması veya ilgilenilmesi yadırganan şey elbette ki kadın işidir. Siz bu çalışmayı yaparken bu tür zorluklarla karşılaştınız mı?

Son yılları bir tarafa bırakacak olursak, gerçektende bir Kürt erkeğinin işi ile bir Kürt kadının işi her zaman ayrı olmuştur bu toplumda. Buralara kapitalin zamansız girmesi ile bu dengeleri ahlakla birlikte darmadağın etmiştir. Geçmişte da hatta bizim köylere gittiğimiz yıllarda bile Kürt kadını evde en az erkek kadar söz sahibi ve yaptıkları işler belli idi. O yüzden birinin diğerinin işine burnunu sokması yadırganıyordu. Tabi ki benimde kilim tezgâhının başına oturup ilmiklerini, boyasını, dokumasını öğrenme isteğim gülüşmelere sebep oluyordu. Ki çoğu zaman bu diyaloglarım alay konusu oluyordu. Gittiğimiz köy düğünlerinde akşamları yapılan eğlencelerde taklidim yapılırdı.

Belki de yalnız Hakkâri yöresinde olan bir kadın işi söyleyeyim. SÜNNETÇİLİK… Hakkâri yöresinde son yıllara kadarda erkek çocukları, daha kundakta iken yaşlı ve tecrübeli kadınlar tarafından sünnet ediliyordu. Murat eğer bilmiyorsan sana söyleyeyim seninde sünnetçin KITAN (Ermeğan) adındaki Baz köyünden bir kadındı. Halen yaşıyor mu bilmiyorum. Hakkâri yöresindeki ilk erkek sünnetçiler yakın tarihte Siirt yöresinden gelen ücretli sünnetçilerdir.

60786

-Sizce Hakkâri kilimleri özlerini koruyabildi mi? Koruyamadılarsa bunlara sebep olan etkenler nelerdir?

Bence Türkiye’de özlülüğünü koruma bakımından Hakkâri kilimleri ilk sıralarda yer alır. Bir ülkeye bir bölgeye ticari ahlak zamansız girdiğinde toplumsal ahlakı, töreyi, gelenek göreneği, örf, adetleri ve el sanatlarını yerle bir eder. Ülkemizde övünebileceğimiz bir el sanatı bir işlemecilik kaldı mı ki? Hakkâri yöresinde 1980’li yılların ortalarına kadar her köyde her evde her biri antika değerinde nadide kilimler vardı; Bazı tüccarlar bunları 2-3 battaniye ile değiştirerek, saf köylüleri ve kadınları kandırarak bu antika kilimleri ellerinden almadılar mı? Şimdi bu kilimler müzelerde ve koleksiyoncuların ellerinde bulunuyor. Ne yazık ki bunların fotoğrafını çekmek için bile bir bedel ödememiz gerekiyor.

60787

- Muhtemelen her kilimin veya motifin kendine özgü bir hikâyesi vardır. Sizi en fazla etkileyen kilim hangisi oldu, öyküsü nedir?

Hakkâri, Van yöresindeki kilimlerinin desen ve motif olarak hepsinin değişik bir anlam ve ismi vardır. Birçok kilim tüccarının kilimlerini satabilmeleri için, turistin nabzına göre kilimlerin isimlerini değiştirip desenlerini de kendilerine göre yorumlamalarını normal karşılıyorum. Ama ben kitabımda, kimi desen ve motiflerin isim ve anlamlarından tam emin olmadığım için yer vermedim. Halıtbegi, Gülhenif, Batufa, Gülçin ve isimsiz birçok kilim gibi. Çünkü bu platoda hayvan otlatmak amacıyla farklı toplumlar birlikte yaşamış. Kesrevan, Şel û şepik, gümüş ve ipekçilikte söz sahibi olan Ermenileri ve Nasturileri göz ardı etmek yanlıştır. Toplumların kültürlerinin kalıntısı olan kilimlerin deseni, motifi ve ismi ile oynamak büyük bir vebaldir bence. Ben isim ve desenlerini birçok yaşlı kadına sorarak emin olduklarımı kitabıma aldım. Emin olmadıklarımı İsimsiz olarak adlandırıyorum.

Beni en çok etkileyen ise Canbezar kilimidir. Derler ki, eskiden Hakkari’ye bağlı olan Beytüşşebap’ta Mirkasım zamanında çok maharetli fakat kel olan bir kızcağız varmış. Bu maharetli kızı kel olduğu için kimse istememiş ve ölünceye kadar baba evinde kalmış. Evde kaldığı için de kendisini sanata vermiş. Çoraplar, kuşaklar ve kilimler dokumuş boyuna ve nihayet o kız kağıt kalem olmadan koyunlardan, koçlardan ve bereketten oluşan üç Nêhekli Canbezarı dokumuş. Bêzo canını bezdire bezdire Bılbesilerin. Eklilerin, Gevdanların kızlarını kıskandırmış, o günden bu güne yaşamış kilimiyle. 

60788

-Son olarak Hakkâri gençliğine vermek istediğiniz bir mesajınız veya tavsiyeniz var mı?

Bir Canbezarın, bir Lüleperin veya diğer bir kilimin resmi bir cep telefonu, bir bilgisayar ekranında MASA ÜSTÜ TEMASI olarak ne kadar güzel durur, gençler bunu bir bilseler. Üniversitelerde okuyan gençlerin içinde yaşadıkları kültürlerini bilimsel araştırmalarla üniversitelerde kayıt altına almalarını isterim…

Son olarak şunu belirmek isterim bu çalışmamı daha önceleri kitaplaştırıp yayımlamak istedim ve bunun için girişimlerde bulundum. Yalnız yayınevleri kaç satarız mantığı ile hareket edince ve STK’lar da maddi imkansızlıklar içerisinde oldukları için bilgilerimi kitaplaştıramamıştım. Bu kitabımın basılmasında başta Hisar Anadolu Destek Derneği mensuplarına, Rona Yırcalı beye ve İngilizce kısmının hazırlanmasında emeğini esirgemeyen Müge Aral, Ülker Bilgin ve Zeynep Nişancı’ya teşekkür ederim.

60789

60790

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum