Kürsünün mekanı

Kürsünün mekanı

Uzun süre oturulan bu iskemlelerde her türlü muhabbet olur. Hesap kitap meselesinden tutun da tefeciliğin iğrençliğine uzanan sohbetler.

MEYLA ÇİMEN'in yazısı

Kendimi bildim bileli Gever çarşı merkezi kaldırımlarındaki çaycı iskemleleri potansiyel suç aletleridirler.

Her şeyden önce işsizlerin oturup biraz daha işsiz kalmak için; zamanlarını ve ömürlerini boş boş geçirme suçu işlenir.

Uzun süre oturulan bu iskemlelerde her türlü muhabbet olur. Hesap kitap meselesinden tutun da tefeciliğin iğrençliğine uzanan sohbetler.

Ve kavgalar…

Ve ahşap iskemlelerle kafa yarma-kırma, birbirine acımasızca darbeler indirme başlar. Kan, öfke, cehalet kudurur.

Sonra arabulucular, bedeller, berdeller vesaire.

Yine de bitmez o kör, o anlamsız kin. Başka yerde, incir çekirdeğini doldurmayan bahanelerle yeniden başlar.

Gurur abidesi olur herkes. “Vay efendim, bana nasıl el kaldırılır”, “Bu onun yanın da kalmaz”, “Ezê vî tenê bı gêrîm” falan filan…

Bir düşmanlık ilkelliği tutar etrafı.

Milyonlarca mikroorganizmanın dönen araç lastiklerinden, yürüyen insanların ayak atımlarından, rüzgardan havalanıp o kaçax çayın içine karışmasını saymıyorum. Hele üstünü parmak kalınlığında toz/toprak ve mikropların sardığı şekerlik ve şekeri anlatmak bile istemiyorum.

O ne bitimsiz içimdir öyle.

Tehlike hiçbir zaman uzakta değil, hep yanı başımızda. Hep kıyımızda, ya oturduğumuz iskemlede! Ya havalanan mikroorganizmada! Ya ellediğimiz yerlere sinen mikroplarda! Ya şehrin ortasında geçen dereye salınan lağımlardan yükselen kokularda!

İstediğiniz türden riski ve tehlikeyi seçmek tamamen sizin kendi elinizde.

Ve yüksek voltajlı elektrik tellerinin tam altına kurulu bu iskemleli masalar adeta ölümün davetiyecisidir. Bir tel, hafif bir yağmur, hasbelkader düşen bir metal oracıkta ölümünüz olabilir.

Hayat bu kadar ucuz bir neticeyle sonlanabilir.

Ayrıca yolda seyreden ağır tonajlı araç sürücülerinden birinin aniden kalp krizi geçirdiğini düşünün, kaçmaya fırsat bulamadan ezilebilir o kürsülerde oturanlar.

Tabi ki “kalıbının adamı olmak” değiminin bu iskemlelerde kalıpsızlığa neden olduğunu bilmeyen yok.

Hani kırk yılda bir oturup soluklanacak kadar oturmaktan söz etmiyorum.

Orayı hemen her dakika mesken tutanlar sormalı kendilerine “ne işimiz var burada” diye.

Kadınlara yönelik sözlü taciz, bakış ablukası bu işin en biçimsiz ve iğreti duran tarafı. İşte tam bu noktada insanın içini dökmesi gerekiyor.

“Namus” ne menem bişeydir?

Kadının mı?

İnsanın kafasının içi mi?

Bolca sarf edilen “namus” kavramı “ne soytarı bir kelimeymiş” meğer diyesi tutuyor insanın… Meğer “namus” terminolojisi altında kocaman bir bilinçaltı kabahati varmış…

Ava yatmış avcı çeperi gibi o mekân…

Asıl gerçeğe dönecek olursak, kent yaşamının kurallarına uygun mekan ve zemin hazırlayamayan sorumlu belediyeye iş düşer.

Bu devasa sorun karşısında kılını kıpırdatmayan yerel yönetim bahaneler ile bu işi götürerek zaman kazanmaya çalışıyor. Oysa kentin dokusunun bu sayede bozulduğunu bilmelidir.

Yaşam merkezlerindeki çevresel ve yapısal düzenlemelerin belediyelerce organize edildiği yasalarla düzenlendiği gibi özgürlük talebi olan bir halkın yöneticilerinden beklediği bir görevdir de.

Bu anlayış çerçevesinde çoğalıp, kentin çürümeye yüz tutan dokusuna sorumluluk dairesinde yaklaşma zamanı gelmiş hatta çoktan geçmiştir.

Konfor elbette ki bu halkın hak ettiği bir durumdur ama biz konfordan değil tedbirden söz ediyoruz. Gelecek çocuklarının hastalıklardan sıyrılmasının tek ve en önemli nedeni sorumlu yöneticilik farkındalığı yaratmaktır.

Mekan yaratılmalı.

Park-bahçe tarzında.

Sinema-tiyatro-forum salonları gibi…

Kentin ana dokusuna zeval gelmeden çözüme durmalı, projeler hayata geçirmeli aksi halde korkulan gerçekleşir ki bu felaket olur.

Kürsü mekanı, tartışılan, fikir telaki edilen, konuşulan, öneri geliştirilen yerler olur o vakit.

İşlemeye başlar insanlar.

İşsizlikten bunalan, hayatından bezen kimse kalmaz belki, çabasız, emeksiz kazanma hayatımızdan çıkar belki…

Bunu çok görmeyin bu şehre...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum