Fotografla Hatırlamak

Fotografla Hatırlamak

“Fotografla Hatırlamak / Bi Wêneyan re Bibîranîn” projesi koordinatörü İshak Kalaç'la konuştuk.

Anadolu Kültür, Açık Toplum Vakfı ve Chrest Foundation Fujifilm tarafından Yüksekova, Batman, Mardin, Şırnak ve Van’da yapılan 'Fotoğrafla Hatırlamak, Gençlerle Fotoğraf Atölyesi' projesinin Yüksekova ayağı tamamlandı. Yüksekova’da 13-18 yaş grubundan 15 kişi ile açılan fotoğraf atölyesi projesini Yüksekovalı Fotoğrafçı İshak Kalaç ile konuştuk.

- Fotografla Hatırlamak’ teması ile amaçladığınızı ve projenizin içeriği hakkında bilgi verir misiniz?

‘Fotografla Hatırlamak’ teması ile geçmişi miras alan gençlerin bu mirasla nasıl bir zamana yerleştiklerinin dolayısıyla yaşadıkları dünyaya dönük yaptıkları fotografik gözlemler üzerine inşa edildi. Bu aslında kendiliğinden ortaya çıkan trajik bir hal. Geçmişe dair iyi anıları yok nasıl olsun ki ve dahası zaten halihazırda yaşadıkları zamandan da olumsuz etkileniyorlar. Sonuç olarak hatırladıkları ya da hatırlatmak istedikleri ‘şey/şeyler’ hep aynı yere götürüyor bizi. İşte o yeri fotograflarla anlatmaya çalıştık beraber. Düğün hikayesini saymazsak ki onu olabildiğince tartıştık ve öyle anlatmaya çalıştık ama yine de hepsinde aynı sonuca varıyoruz. Yüksekova atölyesinde sadece Zeynep Zengin’in çalışmasında insanlar eğlenerek fotograflanmış. Kadınlar bu çalışmada bir havuz yapıyorlar ve sonunda içinde yüzerek doyasıya eğleniyorlar. Her şey rağmen hayatta eğlenebilmenin bir yolu varmış. Bu proje beş farklı yerde uygulandı ve her atölyede 13-18 yaş grubundan, en az 10 kişiden oluşturularak sürdürüldü. Üç aydan fazla bir süre ile düzenli olarak buluşup bir bakıma yaşadıkları yerlerde zamanın akışına dahil oldular. Hikayeler geliştirdiler. Bu hikayeler, hatırlamak/hatırlatmak adına küçük hikayelerdir. Van, Batman ve Mardin atölyeleri dışında, Şırnak ve Yüksekova’da koordine ettiğim atölyeler için böyle çalışmaya ilk günden itibaren başladık. Bu aşamaya gelmeden önce, fotograf üzerine etraflıca konuştuk. Hatta bu görüşmelerden önce fotograf yazı ilişkisi,  fotograf resim ilişkisi, drama, kolaj gibi çalışmalar da yaptık. Camera Obscura (karanlık oda), Kaleideskop (camdan dürbün) uygulamalarından günümüz dijital fotograftan konuştuk. Bir anlamda içerik olarak da uzun bir fotograf yolculuğuna çıktık. Pratik olarak bunları yaparken fotografın varolan kavramsal, estetik ve tarihsel gelişiminden şartlar el verdiğince ve dilimiz döndüğünce konuştuk. Sonuç olarak herkes hikayesini geliştirip sokağa çıktığında şaşırtıcı ve hepimizi aslında ilgilendiren küçük küçük hikayeleriyle kocaman bir tartışma zemini de yarattılar. Her bir hikaye, birbirimize ne kadar yabancılaştığımızın hikayesidir, yaşadığımız mekanlara, unutulmuşların hikayeleridir. Her hikayede biraz acı var ve her acı ortak bir yarayı işaret ediyor ki o da hatırlayamadıklarımızdır.    

- Atölyelerin yapıldığı yerleri nasıl belirlendi?

Bu çalışma aslında sadece Şırnak için yapmak istemiştim ama çalışmayı ilgili kurumlar ve baştan itibaren paylaştığım kişilerle görüştüğümde bölgede yaygınlaştırılabilir bir çalışma olduğuna karar verdik ve Şırnak’ı da kapsayan beş farklı yerde uygulanmasına karar verildi. Bu aşamadan itibaren Özcan Yurdalan’ın ve Nesra Gürbüz’ün katkıları çok değerli.

Atölyeler elbette son otuz yıldan bu yana süren çatışmaların tahrip ettiği yerler esas alınarak belirlendi. Bunca yıldır herkes bir biçimde itirazını dillendiriyor. Ve bu konuda herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama yakın zamana dek bütün zorluklara rağmen kısmen örgütlenen ve itirazlarını dillendiren kadınların dışında bence en fazla yara alan ikinci bir grup daha var ki onlar da çocuklar/gençlerdir. Çocuklar ya da gençler diyorum çünkü gerçekten artık bölgede gerçek anlamda bir çocuk kategorisinden söz edemiyoruz. Yerinden yurdundan edilmiş, korkularla ve dahası ölümlerle yaşamak zorunda kalmış, çalışan, ev geçindirmeye çalıştan, ‘başından’ büyük işlere boğuşmak zorunda bırakılanlardır onlar. Ekonomik, sosyal, politik ve aksak giden eğitim siteminin cenderesinden geçiyorlar. Onlara ait olmayan bir hayatı yaşıyorlar. Tarihte benzeri olmayan bir gerçeğin odağına yerleşti Kürt çocukları. Elbette bu bir rehabilitasyon çalışması değil ve asla bu eksende değerlendirilmesini kabul etmem. Bu bizatihi bu kuşağı ve bu yaş gurubunu esas eksenine alıp, onlardan yeni ve bilinmesi gerekenleri sağlayacak küçük çalışmalardan birisidir. Bizim onlardan öğreneceklerimizi öne çıkarıp, gençlerin merkezde olduğu, anlatıcı olduğu bizim dinleyicisi olduğumuz bir sürecin kendisidir. Çalışma yerleri bunlara dönük bir anlayışla belirlendi.     

- Neden Yüksekova?

Yüksekova’da bu nedenlerin bir sonucu olarak belirlendi.  Elbette Yüksekova’nın diğer dört ilden farklı olarak hem politik ve hem de sosyal bir dinamizme sahip oluşu önemlidir. Politik tavrı ve dinamizmi en fazla ana akım medyanın ilgi gösterdiği nokta. Yazık ki bu ‘ilgi’ ürpertici ve mesafeli bir dilden ibaret. Ezberlenmiş, kalıplardan ibaret bu ilgi. Haliyle aslında içeride ne olup bittiği es geçiliyor. Oysa dediğim gibi sosyal yapıdaki hızlı değişim ekonomik, kentsel, çevresel, kültürel ve saire değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Kadınlar, gençler en can yakıcı diğer sorunlardan ama hiç tartışılmıyor.

Atölye süresince biz bunların tamamını konuştuk. Mesela kadın sorunu meselesini kolaj çalışmasında enine boyuna tartıştık. Atölyeler 10 kişiden oluşuyordu ama bu Yüksekova’daki grup için mümkün olmadı. Hikayesini fotograflamasa da süreci 20’ye yakın kişi izledi.

Göz ardı edilen ve ezberlerle sıkıştırılan bir kenti, her yönüyle fotografladık neticede. Köy boşaltmalardan düğünlere, sokak hikayesinden çalışan kadınlara, sanayiden bisikletçilere, bir rock grubundan köylerdeki kollektif çalışma biçimlerine dek daha pek çok hikaye ile bir kentin dinamizmini fotografladık.

- Ne kadar sürdü ya da daha sürecek mi?

Bu çalışma bir buçuk yıl sürecek. Atölyeler aşaması üç aydan fazla sürdü ve bundan sonraki dönemlerde sergiler ve tüm süreci içeren kitap ile meramını anlatmaya devam edecek. Bütün aşamaları içeren ve esas işlevi gören kitap iki dilli (Türkçe-Kürtçe).

- Katılımcı gençleri nasıl belirlediniz? Onlar hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Aslında yakın dönemi yaşayan gençlerden oluşuyor. Bilgi teknolojilerindeki hızlı ilerleme ve hala süregelen çatışmalı sürecin hem parçası hem de taşıyıcıları olan gençlerden oluşuyor. Gerçeklerin herkes kadar onlar da farkında. Televizyon, internet, gazete, telefon herkeste ve her yerde.

Geçmişleri bir bakıma gelecekleridir. Çünkü büyüklerinden dinledikleri her şey ya korkuları ya da ölümleri içeriyor. Yatağında uyutsun/uyusun diye kaç kişi çocuğuna masallar anlatıyorki? İhtişamlı, eğlenceli ve mutlu sonla biten masallar yok artık. Bunca olan bitenin ortasında masallar inandırıcılığını çoktan yitirdi. Üzülerek söylüyorum bunları ama gerçek bu bence. Buna rağmen gençler pasif ve varolan tüm alanların dışına itiliyor. Bu haksızlık ve onları yok saymaktır. Oysa onlar varlar hem de sandığımızdan çok fazlasıyla. Onlar hakları olan şeyi istiyorlar, varolmak istiyorlar, üretmek istiyorlar. Ama hayatları boyunca didinecekleri bir sınav maratonuyla onları köreltiyor, tüketip yok ediyoruz. Bu dünyanın her yerinde böyle bence. Rekabet eden, dayanışmadan uzak, yarışan ve birbirini alt etmeye şartlandırılmış bir nesil yetiştiriliyor. Bu çocuklar da bu küresel cenderenin çok uzağında kalamıyorlar öte taraftan.   

Katılımcıları daha çok önceden arkadaşlarımın referanslarıyla belirledim. Bu atölyeler bir süreci işleyecekti ve tamamen resmi işleyişin dışında, rekabetten, yarışma kültüründe uzak, paylaşmayı ve ortak üretimi esas alan bir mantığı vardı. Duyurularla birçok genci bir araya getirip içinden on kişiyi belirlemek haliyle olamazdı. Belirlemeleri bu şekilde değil de okullar bitmeden öğretmen arkadaşlarımdan rica ettim. On kişiden oluşacaktı ama bu mümkün olmadı ve daha fazlasına izin vermeden mümkün koşulları oluşturdum. 

- Hedeflerinizi gerçekleştirme düzeyiniz ne oldu?

İki atölyeyi aynı zamanda yürütmek çok zormuş bir kere onu söyleyeyim. Zorluğu Şırnak ve Yüksekova arasındaki yoldan dersem daha iyi olur. O yolu bir gidenler bilir bir de gelenler. Yaz boyunca gidip geldim. Bu yolla dolayısıyla motivasyon kaybı yaşadım. Bunu fazla hissettirmesem de böyleydi. Haftada iki gün olan ve iki saat olan buluşmalarımız üç gün ve ortalama her gün üç saatten fazlaydı. Son ay daha çok çekimleri için belirlemiştik ama ramazan ayının çalışmayı neredeyse durduracağını kestirememiştim. Bu Şırnak gurubu için de geçerliydi. O dönem boyunca fazla buluşamadık ve buluşmalarımız daha çok konuklar ve fotografın teorik olarak anlatımlarıyla geçiyordu. Bu sırada fotograf çekimlerini sürdürenler de vardı elbette. Ama çok az. Çoğunun oruçlu ve dahası havaların sıcak oluşu çekim aşamasında yaşadıkları sıkıntılara eklenince yoğunlaşamadılar. Ben bu süreyi onları daha çok dışarıya yani çekim sırasında muhtemel yaşayacakları zorluklara hazırlamaya çalıştım. Gelen fotograflar üzerinden de nasıl çekim yapmaları gerektiğinin pratik uyarılarıyla. Bu çok işe yaradı ve kısa zamanda herkes çalışmasını bitirdi. Sonuçlar şaşırtıcı ve düşündürücü derim ben ama nasıl tepkiler alacağını şimdilik kestirmek zor görünüyor.     

- Gençler Proje konularını belirlenirken öncelikleri nelerdi? Hikayeler nasıl belirlendi?

Öncelikli olarak atölyelerin maksadını konuştuk uzun bir süre. Ne yapılacak, nasıl yapılacak, hangi konuların fotografla anlatımının mümkün olduğu ya da olmadığı, sonuç olarak bir bütünlüğü gözeterek, dikkate alarak belirledik. Yine de tıkandığımız noktalar oldu. İlk başta herkes için karmaşık bir süreç olarak dursa da bir süre sonra yavaş yavaş yoluna girdi. Herkes hayatında ilk defa daha önce çokça çektiği halde fotografla bir fikri görselleştirecekti. Bu her zaman için zordur aslında. Bir fikir olacak, onu etraflıca düşüneceksiniz, araştıracaksınız, konuya dönük gözlemler yapacaksınız hatta bazı ön çekimler yapacaksınız ve ekipman oluşturup, bir takvim belirleyip düzenli olarak çekimlere başlayacaksınız. Dediğim gibi son derece zor ve uzun ve stresli bir iştir bu.

Bu zorlukları, olası zorlukları, konunun görsel zenginliği, etkisini ama her şeyden önce uygulanabilirliliğini dikkate alarak belirledik.

Konuların ne olacağını katılımcıların kendisi belirledi. Bazılarına öneriler verildi ama büyük bir çoğunluğu kısa bir süre içinde yazılı bir halde çekim konularını getirmişti zaten. Her bir başlık üzerinde uzun uzun durduk. Her yanıyla irdeledik. Öyleki bazıları bir süre çekimlerini yaptığı halde devamını getiremedi çünkü alana çıktığınızda her zaman için öngörülemeyen bir şeyler oluyor. Bir de şöyle düşünün; siz her zamanki işinizi yaparken bir anda birilerinin gelip sizin fotograflarınızı çektiğinizi görüyorsunuz. Alışık olmadığınız bir durum. Dışarıda bir de böyle bir gerçek var. Böyle bir çalışma için aslında ne Yüksekova ne de burada yaşayanlar alışık. Ama alışmak zorundayız. Çünkü zamana kayıtsız kalmak en kötüsü zira en acımasız olanı zamanın ta kendisidir. Yaşadıklarımızı, yaşadığımız yeri temsil eden hikayeler ortaya çıktı sonuç olarak.

- Bu atölye ile gençlerin ne gibi bir gelişim gösterebileceğine inanıyorsunuz?

Bir kere kayıt tutmanın önemini sıkça vurguladık ve bunun çok farklı yollarla da yapılması mümkün bir uğraş olarak gerekliliğini de ekleyerek. Biz her buluşmamızda günlükler tuttuk. Ne yaptığımızın, neler yapacağımızın ama daha çok ne düşündüklerini ve hissettiklerinin kayıtlarıydı bu günlükler. Yazı ile bir ‘iz’ bırakmak bu projenin öteki bir parçasını oluştuyordu. Ama esas olarak belgesel fotografın metodolojisinin gereklilikleri ile geliştirdikleri foto-röportajları görsel bir forma dönüştürmeleri önemliydi. Biz hem yazı hem de fotograf ile bir sürecin kaydını tuttuk. Bu atölyeler ile öncelikli olarak bu yönde bir ilerlemeye katkı sağlayacağını umut ediyoruz.

- Görsel sanatlardan olan fotoğraf ile katılımcılarla bir dil geliştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

Fotografın bizatihi kendisi bir dil ve bu dilin daha etkin ve verimli kullanımının pratik yollarından birisini gerçekleştirdik. Bu ilk defa denendi ve sonuçları son derece şaşırtıcı. Atölyedeki ilk buluşmalarımızın sonrasında herkes bir çalışma konusu belirledi ve onu fotograflamaya başladığında bir bakıma o andan itibaren hepimiz aynı dili konuşmaya başlamıştık. Etrafta olan bitenlere karşı ‘kayıtsız’ kalmalarına karşı yeni bir dil gelişti sanırım.

- Hem bu dili geliştirmede hem de bu dil üzerinden hikaye oluşturmada çok zorlandınız mı?

İlk günlerde zorlandık hepimiz aslında. Zaten sık buluşuyorduk ve her buluşmada biraz daha yol almaya başladık. Daha önce böyle bir çalışma olmamıştı ve doğal olarak durum biraz karışık gibiydi. Ama mesela Şırnak’a da gidiyordum oradaki katılımcılardan ve diğer atölyelerden söz ediyordum. Önceki çalışmalarımızdan örnekler veriyordum. Çok tıkandığımız zamanlar da oldu fakat bir süre sonra her şey yolunda ilerlemeye başladı ve sadece onların fotograflarını konuşmaya başladık.

- Belgesel fotograf başlıbaşına bir dil ve fotografla yeni tanışan gençlerle bu dil üzerinden ilişki kurmak ve motive etmek çok zor olsa gerek.

Ben uzun bir zamandır bu dil üzerinden meramımı anlatmaya çalışıyorum dolayısıyla bu dil ile bildiğim insanlarla beraberdim. Bir bakıma kendimle yaşıyordum. Onlarla aramda ortak, bir yığın benzerlik bu ilişkiyi kolaylaştırıyordu. Yine de aramızda bir mesafe vardı ve ben olabildiğince bunu minimize etmeye çalıştım. Ben hiçbir zaman bir hoca/bilen ne derseniz deyin ama öyle bir yerde durmaya çalışmadım. Bir konuda ısrarcıydım ki o da fotografla bir çok şeyi anlatabileceğimize olan ısrarımdı.    

- Benzer biçimde fotograf ile bu kentlerle ilişki kurmanın zorlukları konusunda neler söyleyebilirsiniz? Sizce ne kadar gerekli?

Zor çünkü fotografla herhangi bir ilişkileri yok. En azından Yüksekova ve Şırnak için bunu söyleyebilirim. Elinizde bir fotograf makinesi ile bu kentlerde dolaşıp fotograf çekmek zor. Fotograf tedirgin edici hatta bir tehlikeyi işaret eder. Varolan tedirginliğin içinde birilerinin dolaşıp insanları ve bu insanların hayatlarını fotograflaması çok kolay olmayacaktır. Ciddi bir ön çalışma ve insanları esas niyetten haberdar etmek tamamen olmasa da kısmen işinizi kolaylaştırıyor. Nitekim çocuklar her şeye rağmen birçok sıkıntıyla karşılaştı. Sonuçta kendi çocuklarıydı ama bir başka zorluk vardı o da böyle bir deneyimleri yoktu. Bu hem fotograf çeken çocuk için hem de fotografa konu olan insanlar için yeni bir deneyimdi. Her zaman yaptığınız işinizi ve sizi birisi sürekli fotograflıyor ve sizden rahat olmanızı bekliyor. Bu hiç de kolay olmuyor işte. Ama zamanla herkes daha rahat çalışmaya başladı ve bir çok kişi yeni yeni ilişkiler kurdu.  

Bizler bu ilişkiyi ilk defa deneyimledik ve bunu yaparken de bunun gerekliliğine inanarak yapıyorduk. Kendi hayatlarıydı kendi yakınlarıydı yeniden ilişkilendikleri. Çocuklar kendi hikâyelerini bu sefer fotograflarla anlattılar ve umarım başka araçlarla başka hikayeler anlatma olanağı bulabilirler.

- Bundan sonra buna benzer çalışmalarınız olacak mı?

Buna benzer çalışmaların sıklaşmasını çok istiyorum ama bu her zaman için mümkün olmuyor zira uzun bir süre boyunca mümkün yollarını bulmaya çalıştım. Yerelden desteklenmesi çok önemli bir kere yoksa dışarıda tasarlanmış çok iyi çalışmalar buralar da yerine ve amacına ulaşamayabilir hatta bu çalışma için de böyle bir risk var. Sonuçlarını ve yansımalarını görmeden şimdiden hiç birşey kestiremeyiz. Dilerim bu hikayeler dinleyicisini bulur ve amacına ulaşır.

Röportaj: Fırat ÇAPRAZ / Yüksekova Haber  

* 'Fotoğrafla Hatırlamak, Gençlerle Fotoğraf Atölyesi'ni Anadolu Kültür, Açık Toplum Vakfı, Chrest Foundation (Fujifilm) bu projeyi destekledi. Yüksekova’daki atölye için Özel Deneyim Dershanesi, Selim Oremar, İslam Kalaç, İsmail Arslan destek verdi.

Yüksekova'daki sergi açılışı, Cengiz Topel Caddesi Orient İş Merkezi Zemin Kat Şahin Cafe’de 30 Mayıs 2012 Çarşamba günü saat: 17:00’de yapılacak. Sergi bir hafta sürecek.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.