'Erkek egemenliği hiç bitmiyor'

'Erkek egemenliği hiç bitmiyor'

Kendisine cins kırımı yaşatılan kadınlar erkek ve devlet şiddetine maruz kalırken baba ve eşinden şiddet gören Behiye Dağ, "Erkek egemenliği hiç bitmiyor, önlerinde yemek görmediler mi anında deliriyorlar" dedi.

İSTANBUL - 8 Mart 1857 yılında, dokuma fabrikasında çalışan kadınların insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmesinin ardından 1910 yılında "Kadın Sosyalist Enternasyonal" toplantısında direnişin başladığı tarih olan 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmesinin ardından bir asır geçti. Kadınlar için direnişin sembolü olan bu günde kadınlar, erkek egemen sistemin kendilerine dayattığı rolleri reddederek erkek ve devlet şiddetine karşı "dur" demek için alanlara çıkıyor. Türkiye'de de 8 Mart'a bir gün kala isyanı büyütmek için alanlara çıkmaya hazırlanan kadınlar katledilmeye devam ederken, kadını kendi çizdiği resme göre dizayn etmeye çalışan kapitalist modernite sistemi ise, cinsiyetinden dolayı kadına cins kırımı yaşatıyor. 

Kadınlar, kimliğinden dolayı toplumun "norm"larına uymayarak "kocasının eşi", "ağabeyinin bacısı", "çocuklarının annesi", "babasının kızı" olmadığı için daha dünyaya kız çocuğu olarak geldiği andan itibaren erkek ve devletine şiddetine maruz kalıyor. Dünyaya gözünü açtığı andan itibaren şiddetle tanışan kadınlar, ilk şiddeti "kız çocuğu olduğu" olarak dünyaya geldiği için "babası"ndan görüyor. Çocukluğunu yaşayamadan evin yükünü omuzlarına alan kadınlar, cinsiyetinden dolayı "kız kısmı okumaz" denilerek okula gönderilmiyor, 16'sında evlendiriliyor, ergenliğinde göğüsleri, doğal tüyleri çıktığı ya da regl olduğu için vücudundan utanması öğretiliyor. Yolda yürürken çeşitli hakaretlere maruz kalan ya da "güzelliğiyle tahrik ettiği için" tecavüz edilen ve ardından "suçlu" olan kadınlar, "sevgilisi" ya da "eşine" "iyi bir kadın" olmadığı, yemeği tuzsuz yaptığı, boşanmak istediği için katlediliyor. Bir yandan erkek şiddetine uğrarken diğer yandan da gözaltındayken devletin askeri ya da polisi tarafından onur kırıcı davranışlara maruz kalan kadınlar yaşadıklarını DİHA'ya anlattı.

'Erkek kardeşlerim yerine de tarlada çalışıyordum' 

Erkek ve devlet şiddetinin mağdurlarından Behiye Dağ, 1970 yılında Bitlis'in Yayalar köyünde dünyaya geldi. Dağ, çocukluğunu geçirdiği köyünde okul olmadığı için ağabeyleri Bitlis merkezde yatılı okula gönderilirken kendisi babası tarafından, "kızlar okula gitmez" denilerek okula gönderilmedi. Çocukluğunda yaşadığı sıkıntılardan bir bölüm anlatan Dağ, "Kuzenim ile kız kardeşim yemek yerken dedem kardeşimin önündeki yemeği kuzenimin önüne alarak 'O kızdır yemesin' diyordu. Erkek kardeşlerim okula gidiyordu, onların yerine de ben tarlada çalışıyordum" dedi. 

'İlk regl gördüğümde utanıp elbisemi saklamıştım' 

İl regl olduğunda bundan utandığını dile getiren Dağ, şunları anlattı: " Elbisemde kan görünce yıkadım ama geçmeyince sakladım. Ablama söylemeye utanıyordum. Ama ablam, sakladığım elbisemi buldu. Utandığım için ablama kimseye anlatmamasını söyledim." 

'Ağabeyim tehdit etti'

Daha çocuk yaştayken tarlada çalışmak zorunda kalan Dağ, ailesinin ekonomik durumundan kaynaklı Mersin'e göç etti. Mersin'de de çalışmaya devam eden Dağ, zorla kuzeniyle evlendirildi. Evlendikten sonra köyüne dönen Dağ, bu sefer de devlet şiddetine maruz kaldı. Devlet tarafından evleri yakılan Dağ, İstanbul'a göç etmek zorunda kaldı. Evlenmek istememesine rağmen ağabeyi tarafından "Evlenmezsen ne sen bizim kardeşimizsin ne de biz senin kardeşiniz" diye tehdit aldığını söyleyen Dağ, evlendikten sonra da eşinin kendisine, "Eşim her seferinde bana 'Babam, benimle onun işini yapasın diye evlendirdi' dediğini aktardı. "Erkek egemenliği hiç bitmiyor, önlerinde yemek görmediler mi anında deliriyorlar" diyen Dağ, her zaman annesinden güç aldığını ifade etti. 

'Hamileydim, gözaltında işkence gördüm' 

Bir başka kadın ise devlet şiddetine maruz kalan Azize Yılmaz. 1971 yılında Bitlis'in Hizan ilçesinde dünyaya gelen Yılmaz da kız çocuğu olduğu için okula gönderilmeyen ve 14 yaşında zorla evlendirilen mağdur kadınlardan. "Benim çocukluğumda kadının yaşamı köle gibi çalıştırılmak ve erken evlendirilmekti" diyen Yılmaz, zengin olduğu için babası tarafından zorla eşiyle evlendirildi. Devlet tarafından köylerinin yakılmasıyla birlikte gözaltına alınan Yılmaz, 8 aylık hamile olmasına rağmen asker ve polis tarafından elbiseleri yırtılıp gözleri bağlanarak işkence edildi. Hala o dönemden kalan rahatsızlıklarının olduğunu dile getiren Yılmaz, kadınlara da erkek ve devlet şiddetine karşı ses çıkarmaları çağrısında bulundu. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.