Çin, Amerikan tehdidine karşı İran’ı destekleyecek mi?

Çin, Amerikan tehdidine karşı İran’ı destekleyecek mi?

Çin ise özellikle İran’a verdiği desteğin, Batılı ülkelerle ilişkilerine zarar vermesine razı olmadı. Buna rağmen Çinli yetkililer sık sık İran’la olan ilişkilerini ‘20 yüzyıllık bir işbirliği’ olarak nitelemekte.

Çin, İran’ı temel enerji kaynağı ve kendisi için önemli bir pazar olarak görmekte. Zira İran’ın yolların kesişme noktasında bulunan coğrafi konumu, ana bölgeleri ekonomik ve siyasi nüfuzunu genişletmek için tasarlanmış alt yapı ve ulaşım projeleri üzerinden entegre etmeye çalışan Çin’in perspektifinden çok önemli bir ülke haline getirmektedir.

Bütün bunlar, “Kuşak ve Yol işbirliği-Daha Aydınlık bir gelecek inşası için” sloganıyla yola çıkan “Kuşak ve Yol” Kulübü’nün ikinci versiyonunda önemli anlamları içinde barındırmaktadır. Bu bağlamda öne çıkan husus, 37 ülkenin katılımıyla gerçekleşen katılım oranıdır. Katılımcı büyük devletlerin ekonomik vizyonlarının birbiriyle tutarlı içeriğe sahip olmasının yanı sıra, tarihi İpek Yolu’nu canlandırmak ve Batı’ya doğru ilerlemesini sağlamak için Çin’in ortaya koyduğu dev bir projedir bu.

‘YİRMİ YÜZYILLIK İŞBİRLİĞİ’

İran’ın çok önemli bir fonksiyon üslendiği “Tek kuşak, tek yol” girişiminin ilanıyla birlikte, taraflar arasındaki ilişkiler güçlendi. Bununla birlikte bu ilişkiler, stratejik bir ittifak haline gelmedi. Her iki ülke de diğer ülkelerle ilişkilerini riske etmeden karşılıklı çıkarlarını gözetmek ve geliştirmek istediler; Çin ise özellikle İran’a verdiği desteğin, Batılı ülkelerle ilişkilerine zarar vermesine razı olmadı. Buna rağmen Çinli yetkililer sık sık İran’la olan ilişkilerini ‘20 yüzyıllık bir işbirliği’ olarak nitelemekte. Her ne kadar iki ülke arasındaki çağdaş ilişkilerin başlangıcı, 1978’de İran Şahı’nın son dönemlerine denk gelse de devrimden sonra Çin, geçmiş dönemde yapılan ziyaretler nedeniyle özür diledi ve yeni rejimle köprüleri hızlıca kurmaya çalıştı ve İslam Cumhuriyeti’yle daha büyük ilişkiler kurma istediğini ifade etti.

Bunun tam tersi, 1979 devrimiyle birilkte büyük darbe almış iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihi, ancak yıllar geçtikten sonra Trump’ın öngörülmesi mümkün olmayan dış siyasetiyle gündeme geldi. O, İran’a, “tarih boyunca çok az ülkenin denediği siyasetlerin sonuçları”na ilişkin bir uyarıda bulundu. Bu, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “ABD, İran’la barışın bütün barışların anası, savaşın da bütün savaşların anası olduğunu bilmek zorunda” şeklindeki açıklamasına verilmiş bir cevaptı.

Ruhani ise şöyle konuştu: “Buna rağmen, Nükleer Anlaşma’yı imzalayan ve Tahran’ın imza atması karşılığında yatırım vaadinde bulunan ülkeler, bu sözlerini yerine getirdikleri sürece anlaşmanın tarafı olarak kalacak. Şayet ABD, Tahran üzerindeki baskılarına bir son verir ve ondan özür dilerse, İran, ABD ile görüşme masasına oturabilir. ABD, Tahran’la pazarlık konusunda ciddi değil, bu yüzden herhangi bir görüşme isteği tamamen yalan ve meydan okuma üzerine kurulu, bu yüzden de herhangi bir sonuç vermeyecek. İran halkı direnişin kanun dışı girişimlere karşı mücadelede en iyi yol olduğunu kavramış durumda. Görüşmeler ve pazarlık, bize karşı girişilmiş bütün baskı türlerinin sona ermesinden sonra başvuracağımız bir metod. Ayrıca biz savaş sanatını iyi bildiğimiz gibi görüşme ve diplomasi sanatını da iyi biliriz.”

ÇİN, İRAN PAZARINDA ANA AKTÖRLERDEN BİRİ

İran-Irak savaşını takip eden yıllar (1980-1988) boyunca Çin, İran ekonomisinde, ticaret ve dış ilişkiler alanlarının yanı sıra İran’ın askeri sektöründe ana aktörlerden biri haline geldi. 21. yüzyılın ilk 10 yılının yarısında ABD ve ortakları, İran’ın nükleer programını engelleme çabası çerçevesinde yaptırımlarını artırmaya başladığında, Pekin, İran’a ekonomik/askeri yardımlar yaparak ve Güvenlik Konseyi ile doğrudan iletişim kanalları açarak ABD’nin girişimlerini bozmuştu. Amerika’nın İran pazarını terketmeleri ve İran petrolünü almayı durdurmaları için ülkeler ve şirketler üzerindeki baskıları yoğunlaşmaya başlayınca Tahran, Pekin’in kendisini daha büyük ekonomik kayıplardan kurtaracağını düşündü. Çin ise kendi açısından seçeneklerini değerlendirme yönüne gitti. Zira bu şirketler son dönemlerde daha küresel hale geldiler; bu demektir ki eskisinden de daha fazla ABD’nin baskısına açık hale geldiler. Bunun üzerine Washington da Tahran’la iş tuttukları için Huwaei ve ZTI gibi firmalara yaptırımda tereddüt etmedi. Yine de İran’ın iyimser olması için nedenleri var.

Gerçekte, halen en büyük Çin şirketleri İran’da çalışmaya ve yatırımlar yapmaya devam ederken, birçoğu da Avrupa şirketlerinin çekilmesinin ardından İran’a girmeye hazırlanıyor. Örneğin Çin, demiryolu ve enerji alanlarında yoğun yatırımlar yapıyor. 2017 Temmuzu’nda Çin, Tahran-Meşhed demiryolu hattını elektrik enerjisine dönüştürmek için 1.5 milyar dolarlık yatırım yaptı. Aynı şekilde, ödeme konusunda kolaylıklar ve esneklikler sağladı. Geçmişte takas yöntemini kullandığı gibi şimdi de ABD’nin ekonomik baskılarına karşı bağışıklık kazanmak ve dolara olan bağımlılığı azaltmak amacıyla, ticaretinde İran’ın ödemelerini milli para birimiyle yapması için elinden geleni yaptı.

YAPTIRIMLAR İŞBİRLİĞİNİ ZEDELER Mİ?

Bu da Çin’le İran arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin, hatta Trump yönetimi yeni yaptırımlar koysa bile, büyük ihtimalle devam edeceği anlamına geliyor. Bu yüzden Çin, Nükleer Anlaşma’nın teknik boyutunu uygulamaya devam etmeyi garantilemek için önemli bir rol yerine getirecektir.

Washington’un denklemden çıkmasıyla Pekin şimdi İran’ın ana nükleer tesislerinin yeniden tasarımı için şoför koltuğuna oturmuş olacak. Bu, Pekin’i İran nükleer sektöründe en büyük oyuncu haline getirecek. Çin, İran tarafından gerçekten takdir ediliyor. Nükleer Anlaşma’nın hayata geçmesinin engellenmesi sürecinde İran’ın Çin’e olan saygısı daha da artacak.

Aynı şekilde Çin’in İran’la ticarete devam etmesi, Amerika’nın İran’ı izolasyon çabalarını engelleyecek ve yaptırımların etkisini azaltacaktır. Bundan da önemlisi, İran’ın anlaşmayı ihlal etmemesine rağmen, Trump, tek yanlı olarak yaptırımları yeniden getirdiği için, burada uzun vadede ABD’nin İran’a yeni yaptırımlar uygulaması önündeki çabalarını da zayıflatacaktır. Geriye yanıt verilmesi gereken birkaç soru kalıyor: Yaşananlar, İran’ı boğmak ve savaş ruhunu beslemek için atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir mi? Mesela İran’dan petrol alımı noktasında uygulanan yaptırımlarla ilgili getirilen muafiyetlerin yenilenmemesi de bu kararlardan biri mi? Bu nedenle ABD’nin müttefikleri, farklı araçlarla satış yapamasın diye İran’ın petrol üretimini ve ihracatını sıfıra düşürmeyi amaçlayan yardımlarında başarılı olacaklar mı? Çin İran’ı Amerikan tehditleri karşısında bütün imkanlarıyla destekleyecek mi?

(Çeviri: İslam Özkan)

Kaynakhttp://www.almayadeen.net/articles/opinion/953998/هل-تدعم–الإمكانيات-الصينية–إيران-في-مواجهة–التهديدات-الأم

Etiketler : , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.