'AKP döneminde kadınlar ötekileştirildi'

'AKP döneminde kadınlar ötekileştirildi'

Adana Kadın Platformu üyesi Derya Çiçek Nar, kadına yönelik şiddetin AKP döneminde yüzde bin 400 arttığını belirtti.

ADANA - Tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son yıllarda ciddi bir artış meydana gelirken, Adana Kadın Platformu üyesi Derya Çiçek Nar, AKP hükümeti döneminde kadın cinayetlerinin yüzde bin 400 arttığını kaydetti. Nar, AKP hükümetini, kadınları yaşamın her alanında cinsiyetçi bakış açısıyla ötekileştirdiği ve yasaları kadınların aleyhine yaparak, bedenlerine dokunduğu bir dönem olarak hatırlatacaklarını vurguladı.

Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerinin en çok AKP döneminde artış gösterdiğini ve göstermeye de devam ettiğini vurgulayan Nar, şunları söyledi: "Dünya Ekonomi Forumu, 'Küresel Cinsiyet Uçurumu' raporuna göre, Türkiye geçtiğimiz yıla göre 3 basamak daha gerileyerek 124. sırada yer aldı. 135 ülkenin her yıl değerlendirmeye alındığı rapora göre, Türkiye 'kadın-erkek eşitliği' açısından diplerde yer aldı. Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin artışı sadece sayısal bir veri değil, kadınlar üzerinde tahakküm kurmak isteyen erkek egemen zihniyetin göstergesidir. Biz bunları başbakandan şu sözlerle çok duyduk: 'kız mıdır kadın mıdır bilemem', 'kürtaj olmak cinayettir', 'sezaryen doğum yöntemine karşıyım', 'en az 3 çocuk yapın'. AKP'lilerin kadın-erkek eşitliği konusundaki tutumunu en net gözler önüne seren örneklerden birisi de AKP Ünye İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci'nin sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasına, başı açık kadınlar için 'örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır' yazması olmuştu. Tecavüzcüsünden hamile kalan kadın için Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 'bazen annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak? vesaire gibi şeyler söyleniyor. Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar' dedi. Öte yandan geçtiğimiz günlerde tasavvufçu ve avukat Ömer Tuğrul İnançer TRT 1'de katıldığı Ramazan Sevinci programında hamile kadınların yedinci aydan sonra sokağa çıkmasının 'terbiyesizlik' olduğunu söyledi. Daha neler söylediler neler… Daha fazla yazmaya gerek duymadan bu söylemleri erkek egemen zihniyetin yanı sıra iktidarın cinsiyetçi yaklaşımları da sergilemiş oluyor." 


'Tüm kadınlar sokağa, eyleme, özgürleşmeye'

Medya, polis ve yargı işbirliği ile kadınların ötekileştirilerek, görmezden gelindiğini ifade eden Nar, kadınların boşanma isteği reddedilip sokak ortasında, adliyede ve uykularında katledildiğini belirtti. Kadınların "öldürülme" tehdidi ile karşılaştığında hiçbir koruma talebinin yerine gelmediğini ve sığınma evlerinin yetersiz ve güvenliksiz olması nedeni ile kadınları çıkmaza koyduğuna dikkat çeken Nar, "Bizleri daha da çıkmaza itiyor. Tacizcinin, tecavüzcünün, kadın katilinin en ağır ceza alması gerektiği yerde katilimizi 'haksız tahrik' indirimi ile ödüllendiren yada tecavüzcülerin 'serbest bırakılması'nı sağlayan hukuk düzenini reddediyoruz. Yasaların lehimize işlemesi için mücadele ederken yargının ve onun hukuk kurallarının cinsiyetçi söylemleri ile bir kez daha karşı karşıya kalıyoruz. Biz kadınlar; Erkek şiddetiyle birlikte devlet şiddetinin de arttığını Gezi protestoları sırasında her yerde görmüş olduk. Öncelikle bizleri yok sayan, ötekileştiren, bedenimize, emeğimize ve özgürlüğümüze dokunan hiçbir zihniyeti tanımıyoruz. Tüm kadınlar sokağa, eyleme, özgürleşmeye" diye konuştu. 

'Toplumsal cinsiyet rolleri kadına erkeğe ait olmayı dayatıyor'

Kadınlara yönelik cinsel saldırının temelinde erkek egemen sisteminin kendisi olduğunu ifade eden Sosyolog Kader Ortakaya ise, "Erkek egemen sistemin devam edebilmesi için, erkeklerin ve kadınların toplumsal cinsiyet rollerine göre yetişmesi gerekiyor. Bu roller biyolojik cinsiyetimiz olan kadın ve erkek olmaktan farklıdır. Ama tıpkı biyolojik cinsiyetimiz gibi doğal, olması gereken olarak bizlere öğretilir ve bizden bu rollere göre yaşamamız beklenir. Aksi yönde yaşamak istediğimiz zaman ise biz kadınlar, 'kötü kadın', 'fahişe' olarak toplum tarafından etiketleniriz. Toplumsal cinsiyet rolleri kadına erkeğe ait olmayı, onun istediği gibi yaşamayı, giyinmeyi, meslek seçmeyi vb. dayatır. Kadının kendi olma ve karar alma hakkı yoktur. Çünkü bu rollere göre kadın bir birey değil, neredeyse bir köledir ve sahibi de erkektir. Toplumsal cinsiyet rollerine göre erkek çocukları hep atılgan, erkeklikleriyle gurur duyulan, kadınlar ise hep çekinik, kadın kimliğinden dolayı ezilerek büyütülürler. Kadınlara yönelik, erkeklerin cinsel saldırılarının temelinde yer alan, erkek egemen sistemdir" dedi.

'Kadınlar devlete karşı mücadeleyi büyütmelidir'

Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının bazı sebeplerinin olduğunu söyleyen Ortakaya, "Devlet; medya, hukuk gibi ideolojik aygıtlarıyla; polis, ordu gibi şiddet aygıtlarıyla sürekli kadına yönelik şiddeti meşrulaştırır ve şiddetin sebebi olarak kadını gösterir. Kadını erkeğin isteğine göre biçimlendirmeye çalışır. Tüm bunlardan dolayı kadına yönelik şiddette, herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayan erkek, devlet tarafından da onaylanır. Biz kadınlar, toplumsal cinsiyet rollerini kabul edip bunlara göre yaşamaya devam ettikçe, erkeklerin şiddetine maruz kalacağız. Öncelikle bizim kadın bilincine varmamız gerekiyor. Cins bilincine vardığımızda ve erkek egemenliğine karşı mücadele ettiğimizde ancak özgürleşme yolunda adım atabilir, kendi kadın kimliğimizi inşa edebiliriz. Kadın dayanışmasını büyütmeliyiz. Hangi milletten hangi sınıftan olursa olsun, kadınlar erkekler tarafından şiddette uğruyor. Kadınlar da dil, din, ırk, sınıf fark etmeksizin kadın dayanışmasıyla erkek egemen sisteme, onun destekleyicisi ve yücelticisi kapitalizme ve devlete karşı mücadeleyi büyütmelidir" şeklinde konuştu. 

Kadına yönelik şiddetin en önemli sebeplerinden birinin yargı sistemi ve toplumun verilmeyen tepkisi olduğunu söyleyen Ortakaya, "Yeteri kadar demek bile doğru olmuyor. Çünkü hiç bir önlem alınmıyor. Hatta kadın mücadelesiyle kazanılan haklar dahi kadınların elinden alınmaya çalışılıyor" dedi.

Üniversite öğrencisi Dilek Taşkıran da, erkekleri şiddete yine sistemin sürüklediğini belirterek, "Türkiye her türlü sözlü ve fiziksel tacizin, tecavüzün vukuu bulduğu yerdir. Bu durumun beni hiç şaşırtmadığı bir ülkede yaşamak acı verici gerçekten" diye belirtti. DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.