3600 ek gösterge Öğretmenler Günü'nde açıklanacak

3600 ek gösterge Öğretmenler Günü'nde açıklanacak

Partilerin seçim vaatlerinde yer alan 3600 ek gösterge için sonunda adım atılıyor. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk "3600 ek göstergeyle ilgili Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak" dedi.

2023 Eğitim Vizyonu’yla ilgili açıklamalarda bulunan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ders saatlerinde çok büyük bir azalma olmayacağını, ancak ders çeşidinde azalma olacağını söyledi.

Liseye Geçiş Sınavı’nda (LGS) öğrencilerin sürprizle karşılaşmayacağını belirten Selçuk, “Seneye sınav daha az stresli, ne olduğu belli olan, çocukların neye çalışacağını bildiği bir düzen söz konusu” dedi. Selçuk, memurların beklediği 3600 ek göstergeyle ilgili de 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü işaret etti.

Bakan Ziya Selçuk, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu ve eğitim sisteminde uygulanacak yeni politikalarla ilgili açıklamalarda bulundu.

YÜKSEK BİR BEKLENTİ OLUŞTU: Bakanlığa geldiğim gün çok yüksek bir beklenti oluştu. Hiçbir vaatte bulunmadan, kelime sarf etmeden böyle büyük bir beklenti oluşması benim sorumluluğum değil. Yine de ne yapacağız, nasıl yapacağımız üzerine uzun yıllar çalışmamıza rağmen uyku düzenim kalmadı. Yeterince çalıştık mı? Sorusu aklımı çok meşgul ediyor. Elbette şikayet etmiyorum sadece sorumluluk benim değil, milletin. Bu bir millet, ülke ödevidir.

SİYASETİ BECEREMİYORUM: Siyaset çok birikim isteyen, mücadele azmi gerektiren, maraton koşmak anlamına gelen bir iş. Kendi açımdan bunu becereceğimi düşünmüyorum. Çok farklı yetenekler istiyor. Bu nedenle benim gibi olan insanların siyasete girme azmi hep düşük oluyor. Ancak böyle bir fırsat olursa, yapabileceğimiz bir şey varsa niye yapmayalım şeklinde bir girişim söz konusu oluyor. Bunu fonksiyonel buluyorum. Orta vadede bunun Türkiye için farklı kazançlara yol açacağını düşünüyorum.

ÖNCE YOĞUN BAKIMDAN ÇIKALIM: Konuyla ilgili üç yıllık vizyon ortaya koyma sebebim şu, kimse bizi zorlamadı, talepte bulunmadığı halde taahhütte bulunmak istedik. Yol haritası koyalım. Çocuklar haftaya, gelecek yıl ne olacak huzursuzluğu içinde olmasın. Aileler belirsizlik yaşamasın. Belirli periyotlarda bunun hesabını verelim. Biz bunu toplumla, insanla birlikte yapıyoruz. Hepimiz bu işe omuz verirsek olacak. Aslında beş yıllık hükümet dönemi söz konusu. Ancak önceki yıllardan beri arkadaşlarımla yaptığım çalışmalar, üç yılda Türkiye’nin eğitim meselesinin belirli bir noktaya gelebileceği sonra asıl mücadelenin başlayacağıydı. Çünkü üç yıllık mesele yönetme meselesi. Bizim asıl meselemiz dünyayla yarışmak. Eğitimi hal yoluna koyunca işimiz bitmiyor, asıl işimiz o zaman başlayacak. Önce yoğun bakımdan çıkalım, sonra nekahat dönemi başlasın.

SINAV İÇİN HER AY ÖRNEK SORULAR GÖSTERECEĞİZ: Yapılan işle ilgili birkaç küçük fark var. İlk kez felsefesi, teorisiyle bütünsel bir sistem yaklaşımı içinde, bir sistemin bütün alt sistemin bileşenlerinin eş zamanlı olarak dönüştürülmesi bekleniyor. Türkiye’nin sınav sistemiyle ya da öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili şunu yapacağız değil. Bütünsel dönüşümle ilgili. İkincisi bugün düşündük yarın şu değişikliği yapıyoruz, demeyeceğiz. Biz şu kadar sene içinde olgunlaşacak bir fidandan bahsediyoruz.Üç yıl içinde ulaşacağımız yer aslında sistemin genel bir raya oturması ve artık bunun üzerinden iyileştirmelerin hızlanması. Velilerin ve öğrencilerin çok merak ettikleri konu, liseye geçiş meselesi. Biz bunu bu bağlamdan çıkarmak istiyoruz. Mesele kademeler arası geçiş değil, bir çocuğun hayatı. Sınavın adını, tekniğini değiştirsek bir mesafe alamayız. Seneye sınav nasıl olacak sorusu doğru değil. Doğru soru, eğitim sistemi içinde bir çocuğun ortaokuldan liseye geçerken nasıl daha mutlu, daha donanımlı, potansiyelini ortaya koyacağınız bir ortam oluşturacaksınız. Dün örnek sorular çıkardık, dedik ki, hiç endişelenme bir sürprizle karşılaşmayacaksın. Biz sana her ay örnek sorular göstereceğiz. Öğretmenime, bu ezber sorusu değil, yorum sorusu. Bu çocuklara ezber yaptırarak bir yere varamayız. Başka bir öğrenme yöntemi arzu ediyoruz. Çocuklara ezber yaptırmayın. Biz size her türlü kaynağı karşılayacağız. Bunu bir LGS bağlamından çıkartıp bu bir eğitim kalitesi sorunudur. Büyük fotoğrafa bakmak lazım. Seneye sınav daha az stresli, ne olduğu belli olan, çocukların neye çalışacağını bildiği bir düzen söz konusu.

SINAV YÜZDE 40’A KADAR AZALACAK: Üç yıl içinde sınav yüzde 40’a kadar azalacak. 30 senedir sınıfın içindeyim. Yarın okul öncesi kurumunda, üniversitede, lisede ders verebilirim. Bu iş dünyanın onlarca ülkesinde nasıl yapılıyor? Uzun yıllardır okul okul dolaştım. Bu mesele felsefesi kurulmadan, üzerine teorisi yapılmıyor. Mesele insandan ne anlıyoruz meselesi. Biz insan yetiştirmekle uğraşıyorsak, bizim insan görüşümüz ne ki? Buradan başlamak gerekiyor. Vizyon dokümanın 10 sayfası felsefe ve kuramla ilgili. Hiçbir alıntı, haber yok. Bütün haberlerle ilgili analizlere ve köşe yazılarına bakınca dikkatimi çeken, sadece Külliye’deki sunum başlıklarından hareket etmişler. Formasyon meselesinde olduğu gibi. Okunmamış demek ki.

MESELE SİSTEMİ İYİLEŞTİRMEK: Öğretmeni şu açıdan çok önemsiyorum. Öğretmene belli bir bağlamı, rutini verdiğimizde onun üzerinde kendi vicdanıyla beraber gerekeni yapıyor. Bundan endişe duymuyoruz. Sadece mesele sistemi tasarlamak. Mesele Türkiye’de çocukların zekası, yeteneğiyle ilgili bir sorun mu var? Hiçbir mesele yok. Bu çocuk ‘gelişmiş ülkelerde’ okusalar problemimiz mi var? Hayır, mesele çocuğu ölçmek değil. Mesele sistemi ölçmek, iyileştirmek. Her ülkenin eğitim kalitesi öğretmeninin kalitesini aşamaz. Öğretmene yatırım yapmadan, onlara katkı sağlamadan onlardan beklersek çok adil olmaz.

ÖĞRETMENLİK KANUNU: Askerlerimiz, hekimlerimizle ilgili o mesleğe ait kanunlar var. Ancak öğretmen 657’nin içinde, sıkışmış vaziyette. Ataması, yükselmesi, disiplini, kariyer meselesi, tazminatları aslında hepsi özelleşmeli. Ancak 1970’lerden beri temenni edilen, arzulanan kanundur, öğretmenlik meslek kanunu. Bir türlü çeşitli nedenlerle çıkmamış. Şimdi çıkması için bir ortam var. Cumhurbaşkanımızın da payı var. Bizim vazifemiz sadece girişiminde bulunmak, kararı meclis verir. Öğretmenlerin kimlik ve aidiyet meselesi konu. Sadece para meselesi değil. Bize ait bir kanunumuz var. Bütün ana mesleklerin kanunu var da, çok değerli gördüğümüz öğretmenlerin niye yok? Mesele bu aidiyeti beslemek. Öğretmen nerede ne kadar çalışır? Aylık yönetmelikler değişerek belirsizlik ortamı olmasın.

ANDIMIZ HUKUKİ BİR MESELE: (Andımızla ilgili yapılan temyiz başvurusu için) Hukuki bir mesele, o yürüyor. Oturup da bu böyledir, böyle değildir demenin hem tabiatım hem de eğitimin iyiliği icabı hukuki bir süreç olduğunu söylemek istiyorum. Hukuki değerlendirmeye dayanıyor itirazımız. Geri kalmış bölgeler için bazı ek ödemeler yapılmış geçmişte. Ancak bunun kararı meclis kararı olduğu için, bir bakanın ‘Şöyle yapacağız’ demesi mümkün değil. Biz sadece meclisle paylaşacağımız bakış açımızı ifade edebiliriz. Üç ayrı bölge var aslında. Bunlar için değişen tazminatlar söz konusu. Şehirde, ilçede ya da x bölgesinde olmasına göre bunlar değişecek. köylerinde görev yapan öğretmenlere yönelik neler yapabileceğimiz konusunda simülasyonlarımız var. Ancak bunları henüz ilan etmeyeceğimiz için göstermiyorum. Kuruşu kuruşuna rakam olarak tahminimiz var. İllerin adı da var. Adıyaman, Ağrı, Erzurum, Kars bir grupta. Bayburt, Erzincan filan bir grupta. Biz bunu bir teklif olarak göndereceğiz, meclis karar verecek. Bizden yana bütün çalışmalar yapılmış vaziyette.

3600 EK GÖSTERGE: (Ek göstergeler) 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir haberimiz olacak.

TENEFFÜSLER EN ÖNEMLİ DERS ASLINDA: Teneffüs kelimesi, nefes almak, solunmak demek. Öncesinde bir dalgıç suyun dibine girip nefessiz kalıyor, ondan kurtulmak için suyun yüzüne çıkıyor. Ders öyle bir şey mi ki? Buna teneffüs demişler. Burada ince mana var. Teneffüsler bizim en önemli derslerimiz aslında vizyon belgesine göre. Çünkü çocuklar teneffüslerde çok şey öğreniyorlar. Sosyalleşiyorlar, oyun oynuyorlar. Bu nedenle teneffüsler artacak. Bazen sahada yalvar yakar teneffüs uzasın istiyorlar. Mesele bunun süresini azaltıp uzatmak değil. Bunu nasıl zenginleştireceksiniz?

TASARIM, BECERİ ATÖLYELERİ: Burada kilit kavram tasarım beceri atölyeleri. Yükseköğretimde mühendislik, dil, iktisadi bilimler gibi alanlar var. Bunlar asında ilkokuldaki tasarım beceri atölyelerinde de var. Mesela bir robotik atölyesi var. 5-6 tasarım beceri atölyesini okula yaymak istiyorum. Çocuğu yükseköğretimin izdüşümü, sanat, drama, dil, beşeri bilimlerle ilgili yansımasını süreceğimiz ortaokulda da devam ettiği, lisede de ağacın kökünün dallandığı sinema, drama gibi birçok konunun çocuğa yukarıya doğru giderken zenginleştireceği bir şey olacak. Teori ve pratik yoktur. Üretim vardır. Her şeyin özünde üretim vardır. Bunu çerçeveleştirmeye başlıyoruz. İlkokulda buna başlasın, ortaokulda geliştirsin, üniversitede de rahatlasın çocuk istiyoruz. Bir çocuk diyelim ki futbol oynayacak. O onun karnesine yazılacak, puana dönüşecek ya da e-Portfolyosuna yazılacak. Sporun, sanatın önünü açıyoruz. Başka türlü vakti olmuyor.

5 YAŞLA İLGİLİ DÜZENLEME YAPACAĞIZ

Dünyanın eğitimle alakalı ilk 3-4 büyük kuruluşuyuz. Elimizde milyarlarca data var. Bunların yorumlanması, analizi, büyük veri anlamında ele alınması gibi bir altyapıya ihtiyacımız var. Bunların tamamı bunla alakalı. Okul öncesi zorunlu olsun ifadesi güzel. Ancak bunun 18 bin öğretmen gerektirdiği, altyapısı için Türkiye’de hangi katmanda ne kadar açık olduğuyla ilgili ciddi bir hesaplama gerekiyor. Bunu yapınca şunu gördük, bu üçüncü yılda başlayabilecek bir proje. Hemen başlatamayız. Böyle bir altyapımız yok. Bu hazırlanınca Türkiye’de derslik açığını bitirmiş oluyor, yeni yatırım yapma imkanı doğuyor. Eğitim bilimci olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim, 5 yaşında okula başlanmaz. Bizde çağ nüfusu diye bir kavram var. Bu iki yaş grubunu (5-6) alınca karışıyor. Burada bir düzenleme yapılacak.

100 BİN ÖĞRETMENE İHTİYAÇ VAR

Öğretmen alımıyla ilgili imzalanan bir kararname var, Cumhurbaşkanımızın ekonomik tedbirlere rağmen bunu yapalım demesiyle ortaya çıkan bir şey. Bununla ilgili hangi ilimizde kaç açık olduğunu, hangi branşta açık olduğunu çok net görüyoruz. Branşlara bakınca Türkiye’nin 2035 yılına kadar kaç, hangi branşta açığı olduğunu görüyoruz. Bunu yeniden çalışıp kamuoyuyla paylaşacağız. Türkiye eğitim sistemi öğretmen yönünden bir doyuma ulaşıyor. Artık emekliler kadar öğretmen alınacağı bir evreye doğru gidiyoruz. Öğretmenlerimizi daha iyi değerlendirirsek, ihtiyaç da azalma da söz konusu olabilir. Şu an 100 bin ihtiyaç gibi gözüküyor. Ancak 20 bin atama olunca 80 bine inecek. Sonraki karar hükümet kararı. Bakanlığın şu kadar öğreten alacağız demesi söz konusu değil.

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERİN MAAŞLARINDA ARTIŞ OLACAK

Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili ihtiyacı aslında çok net görüyoruz. İki sene önce yaklaşık 27 bin civarında atama yapmışken, sözleşmeli öğretmenlerin olmadığı dönemlerde, 2016-2017 arasında. bu öğretmenlerimizin 25 bin kadarının eş durumu ya da farklı nedenlerle o bölgelerden ayrıldığını görüyoruz. Devlet her bölgedeki çocukların geleceğini düşünmek zorunda. O bölgede 1 milyona yakın öğrenci var. Eğer mevcut düzende tedarik olursa orada öğretmen tutabilme ihtimalimiz çok zayıflıyor. Bunun olmadığı bir durumda oradaki öğretmen açığının nasıl giderileceği konusunda bir yanıt olmazsa sadece bunu söylemek yeterli olmuyor. Kalkınmada öncelikli bölgelerde tazminatı getirmek, başka tedbirler almak, 3+1 gibi iyileştirme yapmak gibi bir çabamız var. 2016’da atanmış sözleşmeli öğretmenlerimiz 4’üncü yılını bitirince tayin isteme gibi hakları olacak. Bu olmasaydı 6’ncı yılın sonunu beklemek gerekiyordu. Orada bir iyileştirme söz konusu. Sağlık ya da bölge içinde ayrı eşler varsa, onların eş durumları meselesi zaten çözülüyor. Geçen ay da çözüldü. Ücretli öğretmenlerle ilgili yılbaşından sonra bir girişimimiz olacak. ücretli öğretmenlik maaşlarında yılbaşından sonra artış olacak. Gündemde olan bir konu.

MESLEKİ EĞİTİMİ ÖNE ÇIKARACAĞIZ

Alan eğitimi lisede 9’uncu sınıfta olacak. Meslek lisesinde de diğer liselerde de. Mesleki eğitimi öne çıkaracağımız, pozitif ayrımcılık yapacağımız bir dönem başlıyor. Bir çocuk mesleki eğitime başladığında 9 ve 10’da teorik eğitimlerle tekrar karşılaşınca diyor ki, ‘Ben zaten bir mesleğe geldim siz bana yine teorik gösteriyorsunuz’. Biz 9’uncu sınıfı doğrudan bir mesleğe hazırlık gibi görüyoruz. Genel liselere geldiğimizde çocuklarımızın daha önceden yönlendirilmesiyle ilgili eksikliğimiz olduğu için çocuk lisede de olsa hatta baten üniversitede de yüzbinlerce öğrencimiz bir yeri kazanıp sonra yine sınava giriyor. Bu şunu gösteriyor, nereyi seçeceğimi, ilgimi, becerimi çok bilmiyormuşum diyen yüzlerce çocuk var. O zaman ortaokuldan itibaren yeni geliştireceğimiz beceri, yetenek testiyle -mesela meslek liseleri için genel beceri testi oluşturuyoruz, bitmek üzere- bir çocuk hangi mesleğe uygundur, bununla ilgili güzel bir test çıkıyor.

ÇOCUĞA KENDİNİ TANIMA FIRSATI VERECEĞİZ

Onun alan seçimini erkenden yaptırınca zorunluluk da olmuyor. 10 ya da 11’de başka alana geçmek istiyorum derse geçebilir. Çünkü katmanlar var. Bütün Anglosakson ülkelerde, uzak doğunun çoğunda lisede 5-6 ders var, bizde 15-16 ders var. Bir çocuğun nasıl spordan, kültürden uzaklaşacağı, o derslerden geçmek için uğraşacağı bir dönemi gösterir. Çocuk nereye yatkınsa lisede onun paketini alsın. sağlık bilimleriyle ilgili biri şey okumak istiyorsa, her şeyin altı olan dersleri almak zorunda kalmasın. Bu ülkenin çocuğu olmanın ortak derslerini alsın sonra kendi alanının derslerini alsın. Öyle olunca derinlemesine fizik alacak, laboratuvara girme şansı olacak. Bunu yapınca 12’nci sınıfta bir kırılım daha olacak. Şu an çocukların dershane ya da özel kurslara yöneldiği bir dönem. Buna müdahale etmemiz gerekiyor. Mış gibi yapıyoruz hep beraber. 12’de meslek tanıtımı ne demektir, yükseköğretim kurumları nelerdir, hangilerinde hangi olanaklar vardır, dünyadaki üniversiteleri nasıl tanır, üniversite hazırlığında mesela yükseköğretime giriş sınavının ilkinde 9’uncu sınıftan çok soru çıkıyor. aradan 3-4 sene geçmiş, 4 sene önceki çocuğa soruyoruz. neden bunu 12’nci sınıftan yapmıyoruz. 9’uncu sınıf çocuğun 10’uncu sınıfa hazırlanması için olmalı. Bizim çocuğa kuyu kazdırma, şahsiyet inşa etme, kendini tanımasına fırsat verme düşüncemiz var. Böylece daha dar alanda, daha derinleşebilir.

MÜFREDAT DEĞİŞECEK

Müfredat değişecek. Ancak bu sene değil, küçük ölçek çalışacağız ilk sene. İkinci sene pilot ölçek yapacağız. Üçüncü sene uygulamaya geçeceğiz. Her öğrenciye şunu taahhüt ediyorum, başladıkları seneki gibi mezun olacaklar. Kimseye sürprizler yapmayacağız. Uzmanlık dediğimiz, bir kişinin ruhuyla, var oluşuyla, bir meselenin özüne intikal ettiği bir şeydir. Sınav sonuna kadar unutmadığınız şey başarı değil. Başarıdan kastımız üniversite sınavına girmiş, hiçbir şey hatırlamıyorum diyen çocuklar değil. Başarıyı muvaffakiyet kelimesiyle özdeşleştiriyoruz. Bu yoksa sadece sınav sonuna kadar olan hafıza meselesi vardır. Bizim bellek yarışmamız yok. Kim bir dakikada çözerse o başarılı, iki dakikada çözene başarısız diyen bir sistemimiz var şu an. YÖK’le çok güzel bir işbirliğimiz var. Nihai hedefimiz şu olmalı, üniversite sınavı lise konularını sormaz, üniversitede gerekli olan becerileri ölçer. Bunun orta vadede oraya doğru evrilmesi gerekiyor.

16 DERS AZALACAK

16 ders meselesi azalacak. Belki yarıya kadar azalacak. Yoksa çocuklarımızı telef ediyoruz. Bir çocuğun her şeyden bu kadar anlaması mümkün değil. Gereksiz bilgi yoğunu var. Türkiye’de eğitime gönül vermiş binlerce insanımız var. Türkiye’nin her yerinde şu sorunun cevabıyla ilgileniyorlar: Bizim çocuklarımızın geleceği için ne düşünüyorsunuz? Sizin günlük kavgalarınız bir tarafta, ben onların faydası olduğunu düşünüyorum. Japonya-Finlandiya meselesine gelince, benim bu tür eleştirileri klişe bulmam ya da gereksiz bulmam diye bir şey söz konusu değil. Her türlü eleştiriyi, sırtımdaki akrebi gösteren bir kişi olarak değerlendiriyorum. Bu ülkelerin sistemleri, Finlandiya’da bütün nüfus üç kuşaktır üniversite mezunu. Bizim sadece Suriyelilerimiz 630 bin talebe. Rasyonaliteye ihtiyacımız var. Japonya’nın eğitim sistemini Türkiye’ye getirmek, bir bilim insanının konuşabileceği bir şey değil, böyle bir şey olamaz ki. Sınıfı görüyor muyum? Öğretmenimi izliyor muyum? Velimle karşı karışıya gelip sohbet ediyor muyum? Başka veriye ihtiyacım yok ki. Ben dünyayla da ilgileniyorum tabii ki.

BAKANLAR DA OKULLAR DA HEP ÇOCUK İÇİN VAR

(İmam hatip meselesi) İnsanımızın muhalefet ihtiyacını çocuklarımız üzerinden karşılamasına karşıyım. Hepsi benim evlatlarım, bu çocuklar, şu çocuklar tartışması benim karakterime uygun değil. Vizyonda fen lisesi de, meslek lisesi de yazıyor. Bu çocukların her biri bizim öz evladımız. Fen ya da imam hatipli çocuklar üzerinden kavga olduğunda çocukların ruhu örseleniyor. Ben her çocuğun hukukunu korumak istiyorum. Kimseyi ötekileştirmek istemiyorum. Biz bütün renklerle ilgiliyiz. Özlük haklarına gelince, ben meseleye çocuk açısından bakıyorum. Öğretmeni merkeze koymak benim için çok öncelikli ancak yumurtanın sarısı benim için çocuk, özü çocuğun hukuku. Şöyle bir eleştiri ya da önerilere bakarsak, en çok çocuklar için ne getiriyor bu yaklaşım bu mu konuşuluyor yoksa bürokratik meseleler mi tartışılıyor diye bakınca ikincisini görüyorum. Bir Milli Eğitim Bakanı, masalar, okullar, öğretmenler niye var? Hepsi çocuk için. Çocuğun üzerinden bu meseleyi zenginleştirirsek çok daha mutlu olacağız.

Etiketler : , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.