Zeus’un şimşeklerine gelesız...
Neyse neyse!
Yazıya giriş için yanlış adamı seçtim biliyorum ama hangisinden tutsan elinde mal kütlesi olarak kalıyor. Hacmini satsan satılmaz enerjisini atsan atılmaz! Misal Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz… Kendisi geçenlerde Bingöl'ün Solhan ilçesinde belediye ve kaymakamlık tarafından düzenlenen, '1'inci Yüzen Ada Doğa Coşkusu' etkinliğinde yüzen adanın üzerinde bir çiftinin nikâh şahitliğini yaptı. Buraya kadar sıkıntı yok! İlginç olan kendisini bu şahitlik sırasında dalgıç polisler su içinde korumuş olması. Fotoğrafları da yayınlandı. Dalgıçlar kafalarını çıkarmış sudan, öylece bakana bakıyorlar. Suyun içinde durarak neyden koruyorsun? PKK’nin su altı savaş sistemi mi var? Bakanımız devam etmiş! “Çok şükür huzur ortamı ve aylardır süren bir rahatlama var. Hepimiz bunun için büyük sevinç duyuyoruz”… Agir bikeve cilê te erê welleh! Yosunlar veya su içindeki diğer marjinal bitkiler barış sürecini bozmaya yemin etmişte haberimiz mi yok? Buradan o bitkilere ve suyun kendisine sesleniyorum! Asla gücünüz yetmez böyle bir şeye… Ulu başbakanımızın “Sizin hangi bitki lobisinden olduğunuzu çok iyi biliyoruz! Biz çok iyi biliriz. Görüntülerini de paylaşacağız… Kayıtları var” açıklamasını da unuttunuz sanırım. Hatırlatırım önemle…
Bu hatırlatmayı da yaptıktan sonra AKP ortalama bakan sığlık tanıtım etkinliğine devam edelim madem. Sıradaki arkadaş Avrupa Birliği müzakerecisi olarak ülkeyi oraya sokmamak için elinden gelen en iyi performansı sergileyen Egemen Bağış… Sadece Bakanlığın hakkını değil eş-dost-gazetecilere bol bol hediye çekleri de veren Bağış’ın insanlık tarihinde bağışlanacak tek bir demeci yok. Homo Ludens kuşağının antipatik kulvarında hep yedekte bekletilerek DNA bozulmasına uğramış bu arkadaşımız “Başbakanımızın doğduğu şehir mübarektir” diyerek yıkama-yağlama sırasını başarı ile geçtikten sonra ekili saçlarının ahengi ile forvette yer kaptı da patlattı son bombasını: “Gezi olayları yıllar yıllar evvel tezgahlandı”… Aferin Egemen… Çözmüşsün olayı!
Yıllar evvelden kasti M.Ö ya da Cilali Taş Devri sanırım. Malumunuz o devirde Fred Çakmaktaş aşiretinin en az 3 çocuk yapmayı öngören geleneklerine karşı çıkan dönemin terörürü grupları mabetlerine girerek affedersiniz su içmiş, birbirlerine bakmış ve çıkmışlardı. İşte o dönemden beri bir plan ve program devam ettirildi. Günümüzde de aynı şeylerin vukuyu tecelli bulması manidar! Gezi’nin AKP döneminde olması tey tey manidar!!!
Gezi demişken gazdan bahsetmesem ayıp olur. Tabi gazımıza bir AKP vekili de konuk ederek yazıya devam edeceğiz. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu bu paragrafımıza konuk. Demokrasi gereği sözü ona bırakıyoruz “Beşiktaş’ta bir programa katıldığını söyleyen Eroğlu, çıkışta eylemcilerin arasında kaldığını belirterek, "Onlar bana doğru kaçıyorlardı. Polis, kovalarken hepimize biber gazı sıktı. Ben de biber gazı yedim” demiş…
Ayy canım, kıyamam! Ee elimizde taze quzzulkurt yağı var, onu püskürtelim? Denemez miydin? Hem yazdır serin tutar. Bakanımız gaz yediğine göre beynin korteks bölümünden ön loba kadar olan kısım kesin çürümüştür. Hayırlı olsun diyelim.
Bu arada mühim bir detayı da aktarmak isterim. Sanırım 2 yıl etti. Devletin Kurdistan’ı yoğun olarak gaz halinde gördüğü zamanlarda gaz meselesine bir çare aramıştı. İşte bu çözüm: Kırıkkale ilinden dahiyane bir çözüm projesi ile gelmişti. Bakın aynen alıntılıyorum: “Yılda ortalama 70 bin biber gazı ithal eden Emniyet, maliyetin katlanarak artması üzerine çareyi yerli üretimde buldu. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’yla yapılan görüşmeler olumlu sonuçlandı. Artık Çevik Kuvvet, provokatif grupları MKE’nin ürettiği gazla dağıtacak.”
Ee hal böyle olunca insanın sorası ve günahî geliyor! Kekê orman bakanî! Ma kendi ürettiğin gazdan ne diye kaçıyorsun? Kendine övünç kaynağı yaptığın gazdan ne diye şikayet ediyorsun be adam?
Özetle demem o ki qeşmerî hebce nake! Zeus’un şimşeklerine gelesız. Diyojen’in fıçısında susuz kalasız ey korkunç vekiller…