Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Ya sev ya terk et!

Ya sev ya terk et!

1980 öncesindeki sağ sol çatışmaları sırasında sağcıların solculara karşı kullandıkları slogandı “Ya sev ya terk et”

 

Ne ilginçtir ki, bu sloganı dillerinden düşürmeyenler Anadolu"ya sonradan gelenlerdir.

 

Kadim zamanda Anadolu halklar mozaiğiydi ve halklar barışık yaşardı.

 

Bu halkların en eskisi Rumlar, Lazlar ve Kürtlerdir.

 

Ermeniler bile sonradan Anadolu"ya –kuzeyden- gelmişlerdir.

 

Milli devletlerin ortaya çıkışıyla beraber Anadolu"daki halklar da bu rüzgardan etkilenmişti Ancak Kürtler ve Lazlar en az etkilenen halklardır. Çünkü Anadolu onlar için Pontus ya da  Kurdistan değil, İslam diyarıydı.

 

1900"lerin başında Kürt elitleri de bir takım örgütlenmelere  ön ayak olmaya çalıştı ancak, jön Türkler mezhep farklılıkları, şeyhler ve ağalar vasıtasıyla her hareketi bertaraf ettiler.

 

Bu yüzden böl yönet politikası çok kolay uygulandı.

 

Şeyh Sait İsyanına aleviler destek vermeyince, Seyit Rıza"nın başlattığı isyana da suni Kürtler destek vermedi. Bunun yanı sıra her isyanda bazı Kürt aşiretleri sistemin yanında yer alırken bir kısmı da “bana dokunmayan yılan yaşasın” gibisinden davranarak Kürt soykırımına davetiye çıkardı.

 

Böylelikle Kürtler arasındaki bölünmüşlük günümüze dek sistemi besleyerek egemen kılmasını sağlamıştır.

 

Geçmiş Kürt hareketlerine “irtica” etiketi yapıştırmaya çalışanlar, günümüzde devam eden Kürt özgürlük hareketine de ilk önceleri “üç/beş eşkıya” sonrasında da “terör” demeye başladılar.

 

Bir terör olayının 100 yıl sürdüğü görülmüş müdür?

 

Bir terör hareketinin arkasında halk yığınları görülmüş müdür?

 

Bir terör hareketinin içinde ilkokul öğrencisi görülmüş müdür?

 

Eğer bir halk, öğrencisi, öğretmeni, işçisi, köylüsü ve ev kadını ile meydanlara dökülüyorsa, barış ve özgürlük istiyorum diyorsa, bunu terörmüş gibi göstermek inandırıcı olmaz.

 

Kimlik talebinde bulunan bir halk terörist olamaz.

 

Peki terörü kimler yaratmaktadır?

 

Mevcut demokratik özgürlük hareketini terörmüş gibi göstermek kimin işine yarıyorsa, terörü o yapar ya da yaptırır!

 

Bu savaşta evler basıldı, çocuklar dahil hane halkı hunharca öldürüldü.

 

Çocukların ya da sivillerin öldürülmesi kimin işine yarar? Kim ki, bu ölümleri propaganda  malzemesi yapıyorsa ondan şüphelenmek gerek.

 

Kendi halkına özgürlük isteyenler, çocuklarını öldürmezler.

 

İnsan kendi bindiği dalı keser mi?

 

Biliyoruz ki, “ya sev ya terk et” sloganı ile yola çıkanlar, faili meçhul –aslında faili belli olanlar-  gitmesini istedikleri kişileri öldürmeye başladılar.

 

Onlar öldürdükçe Kürtlerin özgürlük talebi kar topu gibi büyümeye başladı.

 

Ve her defasında dış güçlerden medet uman Kürtler şimdi kendilerine olan öz güvenle hareket etmektedirler.

 

Başbakan Kürt coğrafyasına yaptığı geziden bu gerçeği fark etti.

 

Sormak gerekir Başbakan"a: Kürtler binlerce yıldan beridir bu topraklarda yaşarken Türkler neredeydi ve Türklere Anadolu"nun kapılarını kim açtı? Gitmesi gerekenler Kürtler değil, ama buna rağmen “Türkler Orta Asya"ya…” diyen yok.

 

Bu coğrafyanın ki, dünya tarihinde “KURDİSTAN” diye bilinir, en eski halkı Kürtlerdir.

 

Osmanlı padişahlarının yanı sıra Atatürk bile bu bölgeyi “Kurdistan” diye ifade etmiş ve yazışmalarında bu isim kullanılmıştır. Bütün dünya da böyle tanımaktadır bu coğrafyayı.

 

İmha, inkar ve kovma girişimi ile bu gerçek yok edilemez.

 

Bugün her şeye rağmen barış ve dostluk elini uzatan ancak, bu talepleri kurşun ve bombalarla karşılanan bu halk, kendilerine karşı geliştirilen şovenist tutuma rağmen sağduyusunu kaybetmemiştir. Yoksa “Türkler orta Asya"ya” demek kolaydır.

 

Tüm baskı ve zulme  rağmen meydanlarda özgürlük, barış ve kardeşlik dile getirilmektedir.

 

Türk kardeşlerinin üzülmemesi için; “Bağımsızlık istiyoruz, işgal ettiğiniz Kürdistandan askerlerinizi çekin…” diyen yok.

 

Kürt çocukları tepkilerini sergilerken dozu kaçırıyor olabilirler ancak, kolluk kuvvetleri sağduyulu yaklaşıp zararı en aza indirgemeye çalışmalıdır.

 

Elbette kimsenin malına ve canına zarar gelmemeli, ama geliyorsa eğer, sorumlusu provokatörlerdir.

 

Ondan sonra da “herkes tedbirini alır, ya da vatandaş kendi güvenliğinden sorumludur” imasında bulunmak,  bizi yönetenlere özellikle Başbakan"a yakışmayacak değerlendirmelerdir.

 

Provokatif eylemler ve yanlı demeçler sonrasında kolluk kuvvetleri de yanlı davranmaya başladılar. Zaten geneli milliyetçi muhafazakar kafaya sahip olan bu kesim resmi ideoloji ile beslenir. İnsan hakları ve Anadolu"da başka halkların olduğundan haberleri yoktur. Tepeden gelen söylem ve emir neyse ona uyarlar. Temel sloganları da; “Türkün Türk"ten başka dostu yoktur.” Oysa bilmeliler ki, Anadolu"ya onları buyur edenler  kadim dostları Kürtlerdir.

 

Bin yıllık dostluğu görmezden gelip, sokak ortasında çocukların kollarını acımadan büküp kırmaları dostluk ve kardeşlik duygusunu yok etmez mi?

 

Peki bunca yıllık dostları düşman eden esas sebep nedir?

 

Nedir paylaşılamayan?

 

Esas sorun: Bir tarafın eşit, kardeşçe ve demokratik temelde yaşama talebidir.

 

Çünkü bu devletin asli/kurucu unsurları Kürtler ve Türklerdir.

 

Kurtuluş savaşını Türk ordusu vermedi.

 

Kürtler ve Türkler bu savaşta omuz omuza savaştı.

 

Dedem Erzurum Pasinler"deki meydan muharebesinde gazi olmuştu. Ancak biri çıkıp ona; “Bu savaştan sonra Türkiye diye bir devlet kurulacak, kimliğin yok sayılıp, Kürdistan işgal edilecek…” deseydi, savaşır mıydı. Elbette Hayır.

 

O savaşta din kardeşliği temelinde kader birliği yapmışlardı.

 

Ama bugün biri egemen diğerinin ise düne kadar varlığı bile konuşulamıyordu.

 

Kart-Kurt dendi, yok şeytanın çocukları vs …

 

Ancak Kürtler bu toprakların asli unsurları ve yerleşik halkıdır.

 

Mezopotamya kültürünün mirasçılarıdır.

 

Tek istekleri, kendi öz yurtlarında Türkler kadar özgürce yaşamaktır.

 

Bunu söyleyince, birileri çıkıp: “kardeşim özgür değil misin, her hakka sahipsin, cumhurbaşkanı bile oluyorsun, daha ne istersin?..”diyor.  

 

Evet cumhurbaşkanı olabiliyorum ama, aslımı inkar etmeden bir hak verilmiyor ki…

 

Amerika"da düne kadar ezilen zenciler bugün Başkanlık mevkiine seçilebiliyor ve Amerika bu değişimi gösterebiliyor. Ama Türkiye"de Kürt kimliğini öne alan biri cumhurbaşkanı seçilir mi?

 

“Ne mutlu türküm” demesi gerekiyor öncelikle.

 

Yunanlısı, Bulgarı ve diğer Osmanlı tebaası olan milletler sizden ayrıldı ve şimdi onlarla dostsunuz. Ama Anadolu"da varlık sebebiniz olan ve sadece barış ortamında ve eşit koşullarda yaşamayı isteyen Kürtlere yaptıklarınıza bir bakın!!!

 

Biri imha ve inkarı, diğeri kendi öz yurdunda paylaşmayı ve dostça yaşamayı talep ediyor.

 

Ya sev ya da sev!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
83 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi