M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Süreç, Çözüm ve Endişe

Süreç, Çözüm ve Endişe

Yazılı ve görsel medyanın ortay attığı masa başı sulandırma, dolandırma, saptırma, bulandırma haberlere kimsenin itibar etmediği artık malum. Zira hayali yorumlar oldukça bol. Milliyetten Namık Durukan’ın haberine kuşkulu, provoke edici, süreci sabote edici olduğunu boşuna pompaladılar. BDP parti meclisinde okuduğu iddia edileni kamuoyu bilse ne çıkar ki.

Peki, bunları kim yapıyor. Oslo ve Silvan üzerinden oynayanlar. Ben de gazete, radyo, televizyonların haber bombardımanı altında olduğunuz şu günlerde birinci elden sağlıklı bir haber vermek için BDP’nin parti üst organı Merkez Kararda yer alan biri 44, diğeri 30 yıllık 2 dostumu aradım ve sorularımı sordum.

Neler oluyor? Siz ne düşünüyorsunuz? İmralı toplantı tutanakları ve mektubu sizler de gördünüz mü? İçeriğini açıklayabilir misiniz, görüşlerinizi alabilir miyim? Dedim.

Sordum sormasına da; Öcalan’ın açıkladığı bilgileri vermediler. Üstü kapalı sözlerle geçiştirdiler. Sonunda Milliyet’ten Namık Durukan’ın görüşme notları medyaya düştü. Ne diyelim, biz bize gizlerken başkaları ifşa ediyordu. Bana söyledikleri ise şunlardı:  

İşte ilk görüş:

“MKYK’da Sayın Öcalan’la yapılan toplantı notlar okundu. Mektupla ilgili bilgi verilmedi. Toplantı notlarının içeriğini şahsım adına düşük profilli buldum, endişeliyim.

30 yıl 50 bin cana mal olan insani, kültürel, yasal ve anayasal hak taleplerin doğrudan dillendirilmediği tedirginliğini yaşıyorum. En önemlisi “inkâr yok” diyorlar amma, bilinçli, gizli sürece yayılan bir asimilasyonu sürdürme projesi var. Bana göre Erdoğan “Başkanlık” için Kürdleri kullanıyor. Cemaat ve tarikatların bölgedeki çalışmaları başka bir fecaat.

Beni yanlış anlamanı istemiyorum. Herkesten çok bu savaşın bitmesini, bu kanın durmasını ve Kürdlerin eşit vatandaş olarak bu ülkede birlikte yaşamasını isteyenlerin başında geliyorum. Ama böyle bir niyeti, hedef görmüyorum. Benim derdim Kürd hakkı ve dilidir.”

Ve 2. Görüş:

Görüştüğüm ikinci dost tamamen siyasi ve politik bir çizgide konuştu. 2. arkadaşım da tutanaktan açık ve net görüş belirtmedi. Siyasi bakış açısını dillendirdi İşte onun görüşler:

“Bu hamur daha çok su kaldırır. Görüşme notlarından benim anladığım yeni bir rejime doğru gidiş var. Mütekabiliyet esasına göre yeni bir süreç olmalı. Kazan kazan, kaybet kaybet süreci başladı. Diplomasi de zaten budur.

İşin başındayız. Başbakan tribünlere oynuyor. AKP içindeki dinci ırkçı damar ve MHP ile CHP, hatta bürokrasinin baskısı üzerinde var. Sürece uygun dil kullanmıyor. Irak, Suriye Kürdleri, İran, İsrail, Kıbrıs konuları hükümeti, Başbakan’ı ve AKP’yi sıkıştırdı.

Kürdler Erdoğan’a birlikte bu coğrafyada yaşayalım önerisi getiriyor. Başbakan bunu anlamalı. Küresel güç ya da güçlü devlet olacaksa; Öcalan’ın önerilerini dikkate almalıdır.

Süreç, barış adı altında yeni bir tuzak kurar ise başta Türkiye kaybeder. PKK’yi ülke dışına çıkartıp, silah bıraktıktan sonra eskiye dönüş mümkün değil. Şu an Irak’ta binlerce silahlı ordu düzeninde Kürd var. Suriye’de 2 milyon; İran’da 40 bin, Türkiye’de PKK dışında anında bir o kadar silahlanacak Kürd var. Bu durumda demokrasiden başka çare yok. İnşallah Erdoğan bunu anlar ve Newroz’a kadar 4. Yargı paketi ile olumlu bir adım atmasını sağlar.”

PROVAKASYON MU, ŞEFFAFLIK MI?

Bizimkiler kendi gazetecilerine ser verip 40 yıllık arkadaşına bile sır vermezler. Ama birileri öter. Süreci Oslo gibi provoke etmek için mi, yoksa şeffaf süreç olsun diye mi yaptılar bilmiyorum. İddialar çok; cemaat ve Ergenekon diyen. Hatta BDP ya da AKP diyen de var.

Ergenekon’a gerekçe 28 Şubat’ın 16. Yıl dönümüne rastlayan günlerde peş peşe gelen tutuklamalara misilleme olarak yapıldığına dair iddia var ki kayda değer.

3 aşamalı, 10 ilkeli Demokratik Barış süreci, Demokratik Çözüm planı ve Demokratik Barış Eylem Planı diyorlar. Arkadaşlarıma Mektubu gördünüz mü dedim hayır dediler. Ben bizimkilerin notların tamamını, mektubu ise hiç görmedikleri kanaatindeyim. Nasıl sızdırırlar.

Ancak Milliyet’te Durukan’ın notları ifşa etmesi (tam aslı olmasa da) sürecin şeffaf ilerlemesine katkısı olacak. Çünkü Kürd kamuoyunda “Öcalan hiçbir şey talep etmedi” diye söylenti çıkardılar. Kürdler doldu, notlar gazlarını aldığı için İyi oldu. Yine de yorum sizin.

KÜRDLER NE DİYOR?

Herkesten çok akan kanın durmasını istiyorlar. Bu uğurda yüz yıldır yapılan mücadele sonunda istenen bazı taleplerin yerine getirilmesini barışın ön koşulu olarak görüyorlar. İnsani talepler verilmeden süresiz, kesintisiz, uzun soluklu barış zor gelir diyorlar.

Nedir istedikleri? 3 konuda çözüm olmadan hiçbir gücün sorunu bitirme şansına sahip olmaz diyorlar. a)Ana dilde eğitim ve öğretim. b) Eşitlik temelinde vatandaşlık. c) Yerel yönetimde Avrupa koşullarında seçim ve partiler yasası. Yani Öcalan’ın 2010 yol haritası.

Bunlar olmadan süreç devam ederse anlaşma değil esir almak olarak algılanır diyorlar. Sürecin hızlandığı son bir hafta içinde meydana gelen olumsuzluklardan örnekler veriyorlar.

Türk savaş uçakları Zap ve Kandili bombaladı 4 gerilla hayatını kaybetti. Eskişehir’de Kürd işçiler saldırıya uğradı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi KCK davasından 22 kişiye 148 yıl hapis cezası verdi. Sınıra askeri sevkiyat ve ağır silahlar aralıksız sürüyor. Hakkında tek bir kanıt olmayan Bingöllü lise öğrencisi Gülsüm Koç’a gizli sanık ifadesine dayanılarak ömür boyu hapis cezası verildi. 2012 de Kürd coğrafyasında 41 çocuk öldürüldü. Terörizmin finansmanı kanununun kabulü ile Van’da savcılar 10 Kürd derneğine kapatma istemi ile işe başladı. Kürd coğrafyasında bu “soykırım” operasyonları için yeni süreç olarak algılandı.

Kürdlerin duruşu; kan, ölüm, gözyaşı duracağı için temkinliler. Ancak belirsiz, buruk ve endişeli bir bekleyiş var. Leyla Zana’nın dediği gibi “Kürdler umutlu olmak zorundadırlar. Başka çareleri yok.” Sayın Öcalan mektupları gelmeden kuşkuluydular. Mektuplar adreslerini bulup Öcalan’ın yeni yol haritasında ipuçları ortaya çıkınca bekleyiş başladı.

Süreç başlayalı Başbakan’ın sürekli “PKK sınır ötesine çekilsin silahı bıraksın, hangi ülkeye gidecekse gitsin” deyip duruyor. Bu söylem Kürd cephesini oldukça rahatsız ediyor.

Ancak dönüşü olmayan bir yola girildi. İsteseler de, istemeseler de; Provoke, suikast,

sabotaj ya da Mehmet Metiner gibilerin hakarete varan sivri dili TV ekranlarına yansısa da ne AKP ne BDP; ne Erdoğan ne Öcalan; ne hükümet ne Kandil; ne Devlet ne de Avrupa geri adım atamaz. Attıkları anda felaket olur. Sadece onlar değil, ülke ve bölge altında kalır.

Çünkü genelde Ortadoğu, özelde Kürd coğrafyası çok farklı bir konumda. Bu yüzden AKP ve Erdoğan yeni Kürd oluşumu ile ilişkileri geliştirmek için siyaset dilini değiştirmeli.

Hatta Metiner gibileri susturmak ve günlerce Kandil’e yapılan hava operasyonlarının sürecin selameti için yapılmaması gerektiği barışın olmazsa olmazı olduğunu anlamalı.

Artık Dünya, Avrupa ve bölge koşulları bunu zorluyor. Türkler ve Kürdler savaşmak değil barışmak; mücadele etmek değil, müzakere etmek zorundadırlar.

Kimse kendi önceliğini ortaya koyup olmazları oynamaya kalkmasın. Süreci kısa ya da uzun tutarak zamana yaymak keyfiyeti kalmadı. Dilerim süreci mektuplar belirlesin.

Muhalefete gelince. Barışı AKP ve PKK getireceğine savaş sürsün diyen CHP ve MHP tavrı ülkeye 30 yıl daha savaş, kan, gözyaşı, ekonomik kayıp; yani facia demektir. 100 yıllık Kürd meselesini 1920’lerin kafası ile yaklaşmak sorunlar ile yüzleşmemek demektir.

İşte bu yüzden Kürdler yeni süreçte ve çözümden tedirginler. Tarık Ziya Ekinci’nin 28 Şubat tarihinde Milliyet yazarı Hasan Cemal’e gönderdiği mektubu okuyun ve Kürdlerin niçin anayasal bir eşitlik ve adalet gelmeden endişelerinin bitmeyeceğini daha iyi anlarsınız.

ÇAĞDAŞ VE 30 YIL

2 Mart 1984 tarihinde yayın hayatına başlayan Batman Çağdaş “30. Yılda 30 dakika Belgeseli” ile kutlamış. 27 yıldır aralıksız bin kilometre uzaktan bu gazeteye sürekli yazan kalem yalnız benim. Bu kadar uzakta olmasaydım 30 dakikalık belgesel öncesi davetlilere ilk günlük gazetenin 8 bin 252. Sayısını göstererek Batman’ın belleği, beyni Çağdaş hakkında bir şeyler söylemeyi ne kadar çok isterdim bilemezsiniz. Sağlık olsun, cismen belki orada değilim amma zihnen aranızda olduğumu ifade etmek istiyorum.

Bu önemli günlerinde kurucuları merhum Enver Arslan’ı rahmetle anarken; başta Arif Nedim Arslan kardeşleri, yeni kuşak Barış’ı ve de bu gazeteyi 30. Yaşına taşıyan gelmiş, geçmiş bütün çalışan, emek veren; 30 yılda 75 ödül kazandıranları gönülden kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi