M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Strateji, Kürtler ve Ölüm

Strateji, Kürtler ve Ölüm

1990’lı yıllarda muvazzaf olan bir subay (Kürd kökenli) ile sohbet ediyorum. O gün söylediği bir söz hiç aklımdan çıkmadı. Subay Kürd hareketini legal zeminde yöneten ve de siyaset yapanların ciddi bir strateji eksikliğine sahip olduklarını ileri sürdü. İkinci önemli tespiti de “hak” için yola çıkan legal siyasetçiler bazı Kürdleri ikna edemediklerini söyledi.

O zaman önemsemediğim bu sözlerin üzerinden 20 yıl geçti. Emekli olan aynı subay ile Ankara’da yine karşılaştım. “Ölüm orucuna yatanlar için düzenlenen miting ve eylemlere50 metremesafede kahvehane kürsülerinden kıçlarını kaldırmayanlara üzüntü ile bakıyorum” dediğimde o subay yıllar önce yaptığı uyarıyı hatırlattı.

Emekli subay bakın sözlerini günün koşullarına göre nasıl yeniledi. “BDP o kadar çok şey yapabilirdi ama yazık ki stratejileri ve stratejistleri yok. Örneğin ‘sivil Cuma’, ‘Diyarbakır Dağkapı meydanını Tahir Meydanına dönüştürmek’, ‘Sivil itaatsizlik’ , ‘okul boykotu’ ve son olarak ‘ölüm oruçları’ gibi bir sürü önemli eylemler ve pasif direnişler, sivil itaatsizlikte çok çarpıcı fırsatları oluşturdu. BDP ve Kürd siyasetçiler bunu değerlendiremediler. Mesela ışık, mum; Kürd coğrafyasında her mahallede meşaleli tepki ve meclis çalışmaları askıya almayı açlık grevlerinin 20. Gününde ele alıp eylemleri çeşitlendirip, renklendirebilirlerdi.

Tek başına açlık grevi hükümeti dize getirdi. Talepleri kabul ettiği halde açıklamıyor. Niçin? Çünkü açlık grevi binler ile yapılıyorsa o devlet rasyonel değil. Toplum olma vasfını yitiriyor demektir. Kürdlerin devletle bağının zayıflamasına seyirci kalan, sağır kalan Türk halkı bunun acısını çok pahallı öder. Tam da bu sırada BDP açlık grevi yapan binlere ‘siz kahramansınız, sizler ile gurur ve saygı duyuyoruz’ deyip sizler ölmeyin biz dışarıdakiler çok daha farklı eylemler yaparız; diyerek eylemcileri düşünmek zorunda olmalıydılar ” dedi.

Türk ordusunun katı eğitim sisteminden geçen bu subayın taşıdığı öz kimliği nedeni ile bence yüreğinden gelen acı eleştiriyi dilerim Kürd siyasiler bir öz eleştiri olarak algılarlar.

Mutlaka bizlerin bilmediği perde arkası belki de Meclis çatısı altında legal siyaset yapanların bir takım çalışmaları vardır. Ne yazık ki bu çabalar Kürd sorununa yansımıyor. Ayrıca çok insafsız, hukuk dışı, adil olmayan, yasa tanımaz, keyfi ve de vahşice sürdürülen operasyonları ile suçu olmayan binlerce Kürd siyasetçinin KCK adıyla içeri atılmasının da strateji üzerinde etkisi olabilir. Ahkâm kesmek istemem amma 1990 – 2007 arası öngörüsüz politikalar, strateji yoksunluğu Kürd sorununu düğümlenmesine ve de Kürd halkından bir kesimin bugün kıçını kahve kürsülerden kaldırmamasına yol açtığı da bir gerçektir.

Türkiye zemininde legal siyaset yapan Kürdler silaha, şiddete, “halk savaşına” gerek kalmadan; ses getirici stratejiler geliştirerek milyonları zengin demokratik tepki çeşitliliği ile buluşturabilselerdi; Hakkâri ve Şırnak’ta olduğu gibi Kürd coğrafyasında yaygınlaştırsalardı; alacakları mesafe bugün çok daha ileri bir boyutlarda olabilirdi.

Birkaç kez dile getirdim “Mahatma Gandhi Tipi Eylemler” günümüz ve dünyada uygulanmış başka eylem çeşitleri ile güçlendirilerek uygulansa değil AKP, CHP ve o çok radikal, hatta ırkçı Türk milliyetçileri bile bir şey yapamaz duruma gelebilirlerdi.

Yıllardır her seferinde 50, 100, 500, bin, iki bin; belki on bin kişilik gruplar ile eylem koymak, bu eylemlerde belli insanları polislerin tazyikli su, cop ve gaz bombalarına maruz bırakmak etkili olmasına etkili oldu. Ancak amaca yönelik çözüm üretmedi/üretmiyor.

Özellikle Kürd halkının oyları ile seçilmiş; namusları, onurları ve şerefleri kadar önem verdikleri seçilmiş Milletvekillerinin eylemlerde güvenlik güçlerinin gösterdiği çirkin tavırla karşı karşıya kalmaları; hatta fiziki şiddete maruz kalmalarını içlerine sindiremiyorlar. Üstüne üstlük özellikle onlar hakkında fezleke düzenlenmesi Kürd toplumunu kahrediyor.

Kürd halkının topyekûn BDP’yi ve Kürd siyasetçilerini desteklemesinin yolu “Ankara satrancında” Devlet, TSK, AKP, CHP ve MHP’nin uyguladıklarına karşılık misilleme olarak yeni stratejiler üretmekten geçiyor. Hukuk, yasa, hak, adalet, vicdan tanımaz egemenlerin sivil itaatsizliğe karşı tavrına BDP ve Kürd siyasetçileri Mahatma Gandhi nitelikli eylemler üretmelerini tabii ki yüzde yüz beklemek gibi hakkımız olmadığını biliyoruz.

Ancak BDP, Gandhi ve benzeri önderlerin eylemlerini çok iyi analiz ederek, gelişen teknoloji ve iletişim koşullarını göz önünde tutarak ses getiren; 7 den 77’ye kahır Kürdleri şiddetten uzak yöntemler geliştirerek alanlara çekebilmeli. Rant, mevki ve maaş gibi özel çıkarı olmayan, salt korkudan kıçını kürsüden kaldırmayanları da saflarına katabilirler.

BDP ve Kürd siyasetçiler Kürdlerin haklı talepleri için yasal boşlukları kullanan eylem ve protestoları çekici yaparak kitleleri çok daha fazla aktif yapan bir parti olmalı. Siyasi talep ve isteklerde amaca ulaşmak için makul ve meşru bir yol olan ölüm oruçlarına gerekiyorsa önce onlar yatmalıydı. Ki yattılar. Ama ölümleri durdurmak için Erdoğan ve AKP provoke etmeden zamanında kendileri açlık grevini başlatsalardı devleti ve egemenleri Dünya kamuoyu önünde çok daha önceleri köşeye sıkıştırmış olmazlar mıydı?

Bana sorarsanız farklı yöntem ve stratejiler ile milyonlar alanlara çekilebilir. Haklı her talep için sahnelenen eylemlerde yüz binleri arkalarında sürükleyebilirlerdi. Felsefesi, amacı ve idealı yüksek, ahlaki bir anlayışla organize edilen, yasal boşluklardan yararlanan hak talebi kitleler için büyük bir güç ve silah olduğu gibi; egemenler için de tam bir korkulu rüyadır.

Mesela son iki aydır gündeme oturan “ölüm oruçları” içerdiği talepleri AKP ve yandaş medyanın çarpıtmalarına rağmen ilk çağlardan beri zalimlere karşı uygulanan makul ve meşru bir haktır.  Kürd toplumunun 30 yıldır dile getirdiği, uğurunda 50 bin can verdiği talepler için yapılan bir eylemdir. Bu gerçeklerin ışığında BDP ve Kürd siyasetçileri her fırsatta Meclis çatısı altında, meydanlarda akıl tutulmasına yol açan demokratik eylemler düzenleyebilirlerdi.

Söz konusu taleplerin olabilir içeriklerle zenginleştirerek başta Kürd toplumunu ve 75 milyon Türkiye halklarını inandıracak verilerle zenginleştirerek meclisin ve kamuoyunun önüne koyarak ilginç eylem çeşitliliklerini gerçekleştirebilirlerdi.

Ancak bakıyoruz ki Mecliste grubu bulunan 30’u aşkın milletvekili yerine; KCK’nin dağda 30 yıldır kalan Kandil kanadı; makul taleplerin kabul edilmesi halinde açlık grevlerinin sonlandırılacağını; bu arada hükümetin direnişçilerin taleplerini karşılamayı bir zafiyet ve geri adım olarak algılamadan çözüm için çaba gösterenlere olumlu karşılık verileceğini söylüyor.

Unutmayalım ki, sonunda ölüm olsa bile demokratik hak talebi olan ölüm oruçları kamuoyunda, sivil toplum örgütlerinde, yazar ve aydınlar arasında duyarlılık kazandı. Asırlar boyu etkili bir araç olan “ölüm oruçları”  AKP, Başbakan ve hükümetin üslup ve tutumu ölümlere seyirci kalsa da hükümet sözcüsü Arınç’ın, samimi veya değil siyasi olmayan duygusal beyanı ile vicdanlar harekete geçirdiğinde BDP atağa kalkarak çıtayı farklı boyuta taşıması gerekmez miydi? Tam da bu anda; “taleplerin karşılanması ile ölüm oruçları bitebilir” diyen BDP olması gerekmez miydi? Ama subay demişti strateji ve inisiyatif eksik.

AKP, son 2 yıldır geldiği eşikte Kürd sorununa yaklaşımı ile dünyevi ve uhrevi bütün değerleri yerle bir etti. Ama ülkede yaşanan trajedinin altında ezileceğine yağ gibi üste çıktı, çıkıyor. Zulmün yaşam alanı bulduğu bir süreç yaşatıyor. Buna rağmen Uygar denilen günümüz insanlığı lekeli olan yaşam alanını görmüyor. Egemenler ya da çıkar sahiplerinin tavrına vicdan sahibi merhametli insanlar bu çirkin, lekeli ortamın ortağı olmamaları için tamda şimdi seslerini çıkarmaları için legal siyaset yapan BDP öncü olması gerekmez mi?

Ölümlere çözüm bulmaları için yönetenleri sıkıştırmazsak cezaevlerinden peş peşe ölüm haberleri gelir. Böyle bir acıyı yaşamamak için BDP vekilleri ölüm orucuna yattığı tam da bu günlerde onlara böylesi bir eleştiriyi doğrusu getirmek istemezdim. Ancak ellerini çabuk tutmadılar. Parmaklıklar arkasından acı haberler geldi gelecek diye yüreğimiz hop oturup hop kalkıyor. Gaddar ve kinci bir iktidara karşı yüzlerce aydın ve üniversite hocası gibi bence BDP çok önceleri farklı stratejilerle seslerini yükseltmeliydiler. Çünkü çok geç kaldılar.

Kim olursanız olunuz; çiftçi, köylü, esnaf, berber, kasap, işçi, sanatçı, edebiyatçı, iş dünyası, yazar, çizer, siyasetçi, tıp dünyası “ölüm oruçlarını” sorgulayabilirsiniz. Ama bu saatten sonra gelinen noktada artık tartışmak sorunu çözmüyor. Cezaevlerinde grevciler, helikopter kazalarında askerler; dağ başında “bilmem kaç terörist öldürüldü!” diye sayılarla anılanların çığlıklarına ses olmak, ışık olmak, çare olmak için sesimizi yükseltmeliyiz. Tarihin bizi yargılamasını istemiyorsak; yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de Kürdleri “idamla” korkutmak için çabalayan Erdoğan ve AKP’yi zorlamak için; süreci ölümlerden çözüme geçirmek için geç kalmadan yasal ne varsa harekete geçirmeli/geçmeliyiz/geçmelisiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi