M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Sorun 'Kürt açılımı' değil 'Türk açılımı'

Sorun 'Kürt açılımı' değil 'Türk açılımı'

Türk medyası, Türk aydın, Türk siyasetçisi, sıradan Türk vatandaşının çok sık sorduğu bir soru var. “Kürtler ne istiyor?”

Aslında Kürtlerin ne istediği çok açık, seçik net ortada, ancak sorunu anlaşılmaz kılmak için sürekli sorulan bu soruyu izninizle ben tersinden okuyarak ele alacağım.

 “Kürt sorunu”nda, “ Türk açılımı” nedir? Türkler ne istiyor? Türkler açılımdan ne anlıyor? Açılım için sınırları nereye kadar götürebiliyorlar. Dillerinden düşürmedikleri kırmızıçizgiler ile ne kastediyorlar; ne kadar “Demokratik haklar” tanımayı düşünüyorlar?

İşte bugün sorunun kitle olarak en büyük muhatabı Türkler açısından irdelemek istedim.

Dilerseniz konuya geçmeden SHOW TV’de Ali Kırca’nın siyaset meydanında Türk ve Kürt çocuklarının katıldığı, yayın anında fırtınalar kopartan, ancak sonrası için birkaç duyarlı yazar dışında kamuoylunun çok tartışılmayan “Demokratik açılım”da çocukların görüşleri ve tavrına bir göz atalım.

Öncelikle bariz bir şekilde gördük ki Türk ve Kürt çocuklar korkutucu bir şekilde bölünmüşler. Çok ürkütücü sözler ve görüşler sundular. Değil çocukların, büyüklerin kolay kolay sarf edemeyeceği ırkçı, faşist söylemler ve görüşler havada uçuştu.

Özellikle Türk çocuklarının, Kürt çocuklara tepeden bakan, kendilerini efendi onları köle gibi gören bakışın en bariz söylemleri

“ Neden Kürtçe konuşuyorlar? Anneleri onlara Kürtçe değil, Türkçe öğretsin. Kürtçe konuşmasınlar!” öfkeli ve kindar yüz hat ve mimikleri bütün gerçeği ortaya koyuyordu.

Kürt çağdaşlarının aslında Türk olduklarını, ama bunu bilmediklerini, diş mihraklar bizi bölüyor, Türkçe öğrenmeyecek ve konuşmayacaklar ise çekip gitsinler gibi yürekten konuşmaları Türklerin daha çocukluktan itibaren aile ve okul ortamında verilen eğitimin gerçekleşen yaklaşımın ve medya ile çevrenin etkisini çok rahat görebilirsiniz.

Doğrusu bu yaklaşım ve söylem karşısında Kürt çocuklarının nasıl dehşete kapıldıklarını, şaşırdıklarını ve de ürktüklerini hep birlikte ekranlardan izledik. Kürt coğrafyasından gelen Kürt çocukları ilk kez yüz yüze geldikleri batıdaki yaşıtları Türk çocuklarının kendileri için nasıl bir duygu beslediklerini korkuyla izlediler, ümitsizliğe düştüler, kalpleri kırıldı, kendilerinin Türk çocuklarından farklı çocuklar olduklarını canlı yayında fiili ve uygulamalı olarak acı bir gerçek gibi yüzlerine şamar gibi çarptı.

Bir diğer örnekte “Öldürülen çocuklar mı, öldüren kurşunların sahipleri mi terörist?” haberine ve benim çocuklar için ele aldığım makaleme gelen yorumlar Siyaset Meydanını mumla aratıyordu. Örneğin “Bu memlekette rahat duran kimse hapse konmaz.”, “Timsah gözyaşları ile duygu sömürüsü yapmayın”,” 44 az, 444 yıl ceza verilmeli.”, “ Kürtlerin yaptıklarından sonra nefes almalarına bile fırsat verilmemeli.”, “ Orası beş yıldızlı otel değil mahpushane.” “ İçeri konan bu insanlar hiç çıkartılmamalı.” ,”Hapse atılanların yakınları da sürülmeli”,”Hiçbir Türk çocuğu kendi askerine, polisine taş atmaz.”, “anneler, babalar çocuklarını parka götürür, taş atması için sokağa salmaz.”, “Taş atarak devlete isyan eden çocuk bile olsa çezasını bulacaktır.”, “çocuk bile olsa vatanına, bayrağına, polisine, jandarmasına saygılı olmalı. Değilse cezasını çekmelidir.” Mesajların yüzde 90 nı olumsuz ve saldırgan.

Bir başka vuku bulan son 2 örnek; 22 Eylül’de Çanakkale’nin Biga ilçesinde nişan töreninde Kürtçe müzik çalan aileye saldıran faşist kafalılar 15 Kürdü yaralıyor. DEP eski milletvekili Orhan Doğan’ın kabartma heykeline tahammül etmeyen mahkeme heykelin kaldırılmasını istiyor.

Bu basit gibi görülen gösterge bile aslında “ demokratik açılım” denilen olgunun en önemli ayağının “Kürt açılımı” değil, “Türk açılımı” olduğunu gerçeği ile bizleri yüz yüze getiriyordu. Çocukların şahsında bir gerçek su yüzüne çıkıyordu.

Türkler, Kürtler için nasıl bir açılım hayal ediyor. Ya da uygun görüyor? Türkler 85 yıldır vazgeçemedikleri kırmızıçizgileri ile açılımı ne kadar gerçekçi kılacaklar? Türkler, Kürtler için hangi hakları uygun görecekler, hangilerini yok varsayacaklar? Kürt sorununda, muhalefet, Genelkurmay ve hatta açılımın sahibi Hükümetin dili ne zaman yumuşayacak? “Dağlarda bir tek terörist kalmayana kadar operasyonlar sürecek” söylemi ile sorun nasıl çözülecek? Tek millet ısrarı ile Kürtler ne kadar ikna edilebilecekler? 50 bin cana mal olmuş sorunu sadece “Terör” penceresinden ele alarak bu sorunun bitmesi mümkün mü? Demokratik açılım dendiğine göre ezberler bozulacak mı? Kürtler üzerinde siyasilerin, özellikle iktidarın oynadığı kötü polis, iyi polis yaklaşımı ne kadar inandırıcı, ne kadar gerçekçi ve ne kadar güven vericidir? Ana fikir Türkler Kürt konusunda Türk açılımına ne kadar ve ne zaman cesaret edecekler?

Bir başka söylem şekli ile Kürtlerin istediği Anayasal eşitlik gerçekleşecek mi? Kürt dilinin önündeki bütün engeller kalkacak mı? Yerel yönetimler güçlendirilecek mi? Seçim barajı ve Kürtçe siyasi propaganda önündeki engeller kaldırılarak Kürtlerin özgürce siyaset yapmalarına fırsat verilecek mi? Türkler; yani asker, siyasi, sivil, bürokrat, aydın, gazeteci, yazar, yargı Kürt ya da Demokratik açılım konusunda samimi mi? Türkler “Kürt” meselesinde cesur bir adım atacaklar mı? Açılım için siyasi, yargı ve askeri irade var mı?

Kimse kimseyi oyalamasın. Kürt konuda asıl sorun “Türk” tarafının açılım için ne kadar hazırlıklı olduğu; ya da ne kadar istekli olduğu sorunudur. Nefret ederek, yok sayarak, inkâr ederek bu sorun çözülmez.

Türkler açık, seçik çıkıp Kürtlere neleri verebileceklerini, neleri de vermeyeceklerini söylemeliler. Çünkü çoğunluk onlardadır.

Asker ve silah üstünlüğü; yönetim üstünlüğü; bürokrasinin tamamı; ekonomi ve siyasi üstünlüğün tamamı Türklerin elindedir.

Her ne kadar Dünya’da “Demokrasi” azınlığın haklarını güvence altına alan, fakir ve ezilenlerin yönetim; sosyal eşitsizliği yok eden yönetim; fırsat eşitliği; halkın desteğine dayanan yönetim deniliyorsa da Türkiye’de 85 yıldır sadece çoğunluğun yönetimi olarak anlaşılan tepeden inmece Cumhuriyet, Demokrasiyi de içeriyor diyerek algılanmakta ve uygulanmaktadır. Bu yüzden her şeyi ellerinde bulunduran ve çoğunluğa hâkim olan Türkler açılım için son kararlarını vermelidirler.

Egemen gücü elinde bulunduran Türkler Samimi olmalı. Türkçe alfabeye q, w, x gibi Kürtçe yazımı gerçekleştirecek harfler girecek mi? YÖK’ün açılıma verdiği gizli, saklı ve çekingen destek yerine adıyla; yani “Kürt Enstitüleri” diğer adıyla “Kürdoloji” kurulacak mı? Okullarda Kürtçe eğitim verilecek mi? Devlet Kürtçe kitaplar bastırıp kütüphanelere dağıtacak mı? Devlet Kürtçe tiyatro oyunları sahneleyecek mi? Kürtçe yer isimleri iade edilecek mi? Özet olarak Kürt kültürü üzerindeki yasaklar yasal olarak kaldırılacak mı? Yoksa basit, kırıntı haklara Kürtler itibar etmeleri mi istenecek?

Avrupa’da sürgünde olan binlerce Kürt aydınına dönüş imkânı sunulacak mı? PKK’lılar dağdan indirecek gerçekçi bir formül bulunacak mı? Mahmur kampındaki Kürtler köylerine, kasabalarına, şehirlerine geri getirilecekler mi? Kürtlerin 85 yıldır göz ardı edilen hassasiyetleri gözetilecek mi? Birilerinin “Terörist” başka birilerinin “Gerilla” dediklerini ve cenazelerine büyük kitleler ile katıldıklarını, taazziyelerine gittiklerini Türkler içlerine sindirerek bu açılıma evet diyecekler mi? Kürt çocuklarını öldüren jandarmaya ceza vermeyen yargılama ve de binlerce çocuğa ağır hapis cezaları istemekle açılım ne kadar gerçekçi olacak?

Açılımın başarılı olması için Türkler ve Kürtler söylem dillerini değiştirecekler mi? “ “ Terörist”, “Etkin Pişmanlık” söylemleri ile açılım gerçekleşir mi? Bir Devlet projesi haline getirilen DTP’li seçilmişlere baskın yaparak, tasfiye ederek, tutuklayarak ya da Anayasa mahkemesinde kapatmak için bekletilerek açılım ne kadar aşılmış olur?

Kürt halkı ve siyasetçileri oluşan bu gelişmelerden sonra açılımdan şüphelenmeye başladı. Kürtler silah bırakılacak, demokrasi gelecek ve barış olacak ise izlenen açılımın yöntemi bu olmamalı diyorlar. Kürt halkı Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a inanmak istediklerini; ancak açılım karşıtı olanlara karşı güçleri yetecek mi, başarabilecekler mi soruları Kürtlerin zihinlerini yormaktadır.

Türkiye tarihi boyunca “Derin Devlet”, “Derin Güç”, “Ergenekon”, “JİTEM” gibi ülkeye hâkim olan bir güç var. AKP bu güç içinde rol almış mı, yoksa bu güçlerden farklı olarak bu sorunu çözmeye mi niyetli, bunu açıkça ortaya konması isteniyor. CHP ve MHP’ye verilen roller belli. AKP bu örgütlenme dışında Türkiye’ye reform getirecek ise bunu cesurca çıkıp yapmalı. Yoksa yeni Ziya Gökalpler, yeni Nihat Atsızlar çıkarak her şeyi ters yüz edebilirler. 4. Cumhurbaşkanı gibi yeni Orgeneral Cemal Gürseller gibi “ Dünya üzerinde ‘Kürt’ diye adlandırılacak müstakil hüviyetli bir ırk yoktur” diyenler ortaya çıkabilir ve AKP’nin Kürt açılımı ya da demokratik açılımı iyi yönetmezse son fırsata da çok yazık olur. Ki doğuracağı sonuçları tahmin bile etmek istemiyorum.

Tamam, Barış savaştan zor, ama AKP zoru başarmalı. Unutmamak gerekir ki barışın içinde yaşamak, iyilik, güzellik, neşe, sevgi, saygı, hoşgörü gizlidir. Savaş ise her yönüyle yıkım, kan, ölüm gibi iç karartıcıdır. Açılıma rağmen delikanlılar toprağa düşüyorsa, bu işte acele etmek gerekiyor. Artık Türk tarafı sükûnetle konuşmalı ve açılım için ne yapacağını kamuoyu ile paylaşmalıdır. Çünkü yola taş, toprak, moloz dökerek tıkamak isteyenler kar topu gibi belli adreslerden aldıkları cesaretle çoğalmakta. Kapalı kapılar arkasında büyük dümen çevirenler var. Bölmek, parçalamak, yıkmak, yakmak, savaşmak kolaydır. Barışmak, inşa etmek, bir arada tutmak zordur. Ama önemli olanda zoru başarmaktır.

Son söz; “Kürt realitesini tanıyoruz” diyen Demirel’i, Bask modelini inceletiyorum diyen Tansu Çiller’i, “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen Mesut Yılmaz’ı unutmayalım. “Kürt sorunu benim sorunum” diyen Erdoğan ayni akıbete uğramak istemiyorsa elini çabuk tutmalı. MHP, CHP ve çatık kaşlı Generallere bakarsa demokratik açılım küllen gerçekleştiremez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi