Bedri Çallı

Bedri Çallı

Sivil toplum ve son yaşadıklarım (2)

Sivil toplum ve son yaşadıklarım (2)

NOT : Baş tarafı sivil toplum ve son yaşadıklarım (1) de YERELİMİZDE : Demokrasiye defalarca ara verilmiş ülkemizde sivil toplum örgütleri bir çok defa yok olmuş ve sonraki yıllarda yeniden filizlenmiştir. Bu gün sivil toplum örgütleri yeniden filizlenmeye doğru harekete geçmiştir. Bu gelişme ülkemiz ve halkımız açısından sevindirici bir gelişmedir. İlimizde yukarıda tarif etmeye çalıştığım türden bir çok sivil toplum örgütleri mevcuttur. Ancak aynı kulvarlarda ve aynı imkanlarla hizmet etmediğimiz aşikardır. İlimizde sivil toplum örgütlerinin başında veya içinde bulunmanın dünya ve ülkemizin diğer bölgelerinden farklı yönleri vardır. Bunların hiç biri avantaj değil, tam tersine dezavantajdır. Son zamanlardaki gelişmelerden öyle fark ettim ki, hepimiz sivil toplum örgütleri olsak bile, bazen beraber hareket etmemiz mümkün değildir. Tıpkı, Şemdinli olayı ile gelişen süreçte üyelerimizin maddi imkansızlıklardan dolayı çok istememize rağmen bir çok ziyaret vb. programlara iştirak edemememiz gibi. Bizim gerek gelişen dünya ve gerekse ülkemizin batısındaki illerinden farklı olarak Hakkari’de bulunan sivil toplum örgütleri olarak bir tek benzer yanımız var, oda Belediye ile çalıştığımızda devletin bazı kurumları veya idarecileri bize cephe alır, bu kurumlar ile çalıştığımızda ise Belediyenin idarecileri cephe alır. Yani iki ateş arasındayız. Birbirimize hiç benzemeyen bir başka yanımız var, oda yukarıda belli geliri olan sivil toplum örgütlerinin başında yada içinde bulunan bazılarının, aslında yeteri kadar özveride bulunmadığını düşünüyorum. Sivil toplum örgütleri içerisinde “gönüllü örgütler” olarak tanıtmaya çalıştığım, hiçbir yerden hiçbir kaynağı ve geliri olmayan yöneticilerinin daha özverili olduklarını düşünüyorum. Bazı örgüt yöneticileri bir yerlere ulaşmak ve oralarda işlerini daha kolay yürütmenin peşinde olduklarını düşünüyorum. Şu an, o yanlı veya bu yanlı şeklinde bu örgütlerin bölünmüşlüğünü görüyorum. Sivil toplum örgütlerinin objektif olmadıklarını ve bu şekilde yönlü olmalarından dolayı, objektif bakış açısı çok fazla prim yapmamaktadır. Diğer bazı örgüt yöneticilerinin sanki örgütleri, sadece bir tek amaç için kurulmuş gibi çalıştıklarını görüyorum. Aslında tüzüklerini incelediklerinde, ne kadar dar çerçeveli gözlükle temaşa ettiklerini görecekler. Kendi örgütleri içerisinde değişik kullar ve kurulların oluşması ve farklı alanlarda, farklı insanların bulunmaları gerektiği ve bu şekilde yararlı hizmetlerde bulunmaları gerektiğini görecekler. Ülkemizde ve hele hele İlimizde geçmişten bu güne gelen ve halen aşılamayan bir başka sorun, insanların sorumluluk almaları yönünde bir alışkanlık henüz kazandırılamamış olmasıdır. Mevcut her bir örgütümüz sadece bir kişinin omzunda bırakılmaktadır. Seçim ile olsa bile, belli kurumlara seçilmiş eğitimsiz insanların sadece koltuk işgal ettiği, ülkemizin ve ilimizin en büyük sancılarından bir tanedir. Bir şekilde bunun önü alınmalıdır. Lise mezunu bile olmayan bir insanın çözümün bir parçası olması mümkün müdür? Bazı mevkilerin işsizleri istihdam sahası olma düşüncesi silinmelidir. Bu insanlar yaptığımız toplantıları, yaptıkları o uzun ve gereksiz konuşma ve nutuklarla bir çok zaman verimsiz kılmışlardır. Bir çok zaman karşısındakinin konuşmalarını tam tahlil edemeyenlerin toplantıların seyrini başka mecralara taşıdığını görmek gerçekten üzücüdür. Bu davranış karşısında toplantılara katılma arzumuz kalmamıştır. Devleti, milletvekillerini, siyasileri, ve idarecileri hiçbir şey yapmadıkları yönünde sürekli eleştirenlerin, aslında hiçbir şey yapmamış olmaları ve buna rağmen başkalarını eleştirmeleri beni ve eminim ki bir çok insanı rahatsız etmektedir. Her şeyi başkasından beklemenin hiçbir haklı mantığı olamaz. Ne yazık ki bu davranış her ne kadar halkın büyük bir kesimde var ise de, bir çok sivil toplum örgütü yöneticisi de bu yola başvurmaktadır. Oysa bir konuda çaba sarf eden, birilerinin engellemelerine maruz kalan ve yeteri desteği alamayanların eleştirmeye ve bu tür insanları kınamaya hakları olduğunu düşünüyorum. Fakat herhangi bir çaba içerisinde olmayan, hazırcılığa ve beleşçiliğe alıştırılan insanların başkalarını eleştirme hakları olmadığını düşünüyorum. Yukarıda bir çok imkana sahip, fakat ilimizde yaşanan işsizlik ve fakirliğin ortadan kaldırılması için çok fazla bir şey yapmayan örgütlerin yöneticileri de bu yola bir çok zaman başvurmuştur. Yine yukarıda herhangi bir gelir kaynağı olmayan gönüllü örgütlerin bir kısmında yıllardır yönetici olarak görev almış bulunuyorum. Bu görevlerim esnasında ilimizde yaşanan işsizlik, ekonomik, eğitim, sağlık vb. bir çok alanda, çok şey yaptığımı düşünüyorum. Başka örgütlerin bu çalışmalara katılımı için teşvikçi oldum. İnsanları bilinçlendirmek yönünde üzerime düşenini yapmaya çalıştım. Halkımın yaşadığı sıkıntıları sesimin duyulduğu ve avazımın çıktığı kadar yüksek sesle dile getirdim. Fakat maalesef hep kırıldım, hep küstürüldüm, ama yinede inadımdan o kalan külleri ile yine bütün bu olumsuzluk ve kırgınlıklar karşısında var olma mücadelesi veriyorum. Bu mücadeleyi tek başıma veriyorum, vermeye de devam edeceğim. Ben kendime göre , başlı başıma bir sivil toplum örgütü olduğumu düşünüyorum. Benim hakkımda ne düşündüğün beni çok fazla alakadar etmiyor. Ben kendimi yaşıyorum. Evet her platformda bu kadar, her şeyden dert yanan ve sitem eden insanların elini tutmam gerekiyor diye düşünmüştüm. 19.12.2005 NOT: devamı Sivil toplum ve son yaşadıklarım (2) de bulacaksınız. Bedri ÇALLI [email protected] [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bedri Çallı Arşivi