İbrahim Genç

İbrahim Genç

Sevgililer günü eleştirisi

Sevgililer günü eleştirisi

Bugün hemen hemen her şeyle ilgili bir özel gün vardır: Sevgililer Günü, Babalar Günü, Yaşlılara Saygı Haftası, Ebeler Haftası… Bu liste uzar da uzar! Bizim burada sorgulamamız gereken şey, özel günlerin ticari bir anlayışla ele alınıyor olmasının yanlışlığıdır. Özellikle küreselleşen dünyanın getirdiği bir sonuç olarak birçok kültür, kendinde olmayan ve kendisini yansıtmayan bazı gelenek ve görenekleri kendinde sayabilmekte ve bunu özümseyebilmektedir. Bunun sonucunda da tüketim çılgınlığı yoksul toplumlara bile sirayet edebilmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin, küreselleşmeyle birlikte bu tür kültür emperyalizmini yaşadıkları bir gerçektir.

Çağdaş-kentli algılamasının yaşadığı manevi hezeyanlardan dolayı Sevgililer Günü gibi özel günler, çok önem arz eder. Bunun en önemli nedeni, çağdaş-kentli bireyin problemli algılamalarıdır. Çünkü aklıyla her şeyin üstesinden geleceğini düşünen ve sahip olduğu olanakların getirdiği özgüvenle hareket edip metafizik alanı boş bırakan çağdaş-kentli insanın pragmatik tavırları kişiyi, oluşan boşluğu ancak tüketmekle dolduracağı yanılgısına düşürebiliyor. Bu sebeple de özel günler, daha çok çağdaş-kentli insanı ilgilendiriyor gibi yansır, yansıyor da.

Bu bağlamda 14 Şubat Sevgililer Günü, özellikle üzerinde durulması gereken günlerdendir. Tabi en temelde sorulması gereken şudur: Birey sevgili mi ister, aşk mı? Sevgili mi aşkını yarattığı için Sevgililer Günü denmiş? Yoksa aşk mı sevgiliyi yaratmalıydı? Bu sorular üzerinden hareket edildiğinde bu günün adı, eğer bizim doğulu aşk efsanelerinden gelseydi adı başka olurdu. Çünkü Zin’in Mem’le, Leyla’nın Mecnun’la ilişkisi bir aşktı, öncellenen ve yüceltilen ortak bir değer vardı: AŞK. Oysa bu günün ortaya çıkış noktasına bakıldığında doğulunun aşk anlayışının hiçbir emaresi yoktur ve bu yüzden de Sevgililer Günü bize özü itibariyle yabancıdır.

Sevgililer Günü her ne kadar 3. yüzyılda Roma İmparatoru olan II. Claudius’un evlenmeyi yasakladığı için gençleri yine gizlice evlendiren Aziz Valentin’nin öldürülmesi üzerine ortaya çıktığı kabulü olsa da durum bundan farklıdır. Çünkü her 14 Şubat’ta yapılan kutlamalarda kızların iradesizleştirilip bir günlüğüne erkeklere sevgili yapıldığı (sunulduğu) gerçeği var. Bu, Antik Roma’dan gelen bir geleneğin sonucudur. Öyle ki İsa’dan önce Roma İmparatorluğu’nda her erkeğin yapılan kutlamalarda birisiyle eşleşmesi için kızların isimleri küçük bir kağıda yazılıp bir kavanoza koyuluyor ve sonra da kavanozdan kağıtları seçen erkekler, ismi çıkan kızla bir günlüğüne sevgili olmaktaydı. Sevgililer Günü’nün çıkış noktasını bu şekilde irdelediğimizde çıkan sonuç, Sevgililer Günü’nün aşksız bir pragmatik erkek algısının yalnızlığa olan savaşının zafere gitmeye çabasıdır. Bu sebeple de 14 Şubat gününün “Sevgililer Günü” olması aklımda olumsuz çağrışımlar yaratabiliyor. Çünkü bu tarih, Antik Roma’da kadının iradesizliğini ve meta olarak kullanılmışlığını simgeliyor.

Sonuç olarak bu tür Batı özentisi tüketim anlayışını dayatan özel günlere ne kadar karşı çıkılsa da herkes, toplumun hareketliliğinden dolayı kendini bu paradigmanın bir parçası kılmaya çalışır. Bunun en önemli nedenlerinden biri de yaratılan kişilik dışı alışkanlıklardır. Bu tür günler, her ne kadar sevginin somut olarak gösterilmesi için araç olarak görülse de çoğu zaman bir fırsatlar zincirinin oluşturulduğu bir meta halini alabilmektedir. Bu sebeple 14 Şubat gibi özel günler, aşkın kendi samimiyetini, kendi öz değerlerinde ve yüreğinde yarattığı günler olmalıdır. Çünkü aşk günlük değildir; önemli olan öyle bir 14 Şubat yaratmak ki 365 gün çeksin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
İbrahim Genç Arşivi