İrfan Sarı

İrfan Sarı

Sende geç Keremes güzeli

Sende geç Keremes güzeli

Seyyar sinema gelir Kürdistan illerinden birine fi tarihinde. Keremes köyüne gidince sinemacının cebi iyice dolmuştur. Köyün uyanık yaşlı kadını gelir gösterimdeki filmi izlemek istediğini söyler sinemacıya. Sinemacıda “para” ister. O da ben deliyim delilerin parası olmaza getirir konuşmasını. Sinemacı sevinçlidir çünkü ilin bütün köylerini dolaşmış neredeyse tek kuruş bırakmamış kimsenin cebinde buna mukabil; yüksek sesle “Hadi sende geç Keremes güzeli” benden olsun der.
 
Bizim siyasi kültürümüze de böyle bir yaklaşım hakim olmuş. Her seçimde hadi Hakkâri’ye sen git. “Bendensin” diyorlar.
 
Hakkâri kültürel derinliği olan ve zengin bir direnişe sahip yerleşik halk gücüne sahiptir.
 
Ama siyasetçisini çıkaramaz.
 
Hakkâri sınır boyunda kimliğine ve diline kimsenin sahip çıkamayacağı kadar yüksek bir frekansla sahip çıkar ama siyasetçisini kendi seçemez.
 
Genel merkez bir atama yapar.
 
Siyaseti bilmez Hakkârili.

Aşiret çocuğudur Hakkârili.

Genel merkez atama yapmazsa birbirine girerler maazallah.
 
Tabi Hakkâri filmi çekilecekse elbette aktörler bu işi üstlenirler Hakkârililer ancak figüran olarak kalır filmin bir yerinde. Üçüncü roller hatta dublör olarak kalabilirler.
 
Hakkârililer defineye ulaşana kadar kazma kürek çalışabilirler ama defineye ulaşılınca terlerini soğutmak için rüzgârın önünde durmalılar.
 
Ağaların ve beylerin hâkimiyetinden sıyrılabilmek için on binlerce çocuğunu feda etmiş bu halkın hala kararlılıkla sürdürdüğü mücadelede hak ettiği durum değil bu.

Elbette halka mal olmuş önemli kişilik ve önderlerin yine karizmatik siyasetçilerin her yerden aday gösterilmesine kimse bir şey demez. Ama bunu daha aşağılara çekmek ve kılıflar uydurmak amiyane tabirle haksızlıktır.
 
Hakkârililer elbette kendi aralarında siyasette rekabet içinde olabileceklerdir. Hatta birbirlerine siyasi üstünlüklerini göstermek için kabiliyetlerini sergileyeceklerdir. Bu marifetlerin sergilenmesine kimse “kavga hali, kırgınlık, kan davası” diye bir yaklaşımla isim bulunamaz. Bulmamalıdır.
 
Bütün herkes gibi Hakkârililerde haklı bir rekabet sonucu daha faydalı bir kimlik ve birikimli bir bireyi kendi siyasetçisi olarak seçip ve temsiliyetini ona teslim etmek ister. Bu tanımdan vardığımız sonuçta şudur; kendisiyle yaşayan, bölgenin öznel durumlarını daha iyi bilen, halk gerçekliğini çok daha iyi tanıyan, coğrafik yapısını karış karış dolaşmış, ekonomik, sosyal, kültürel tüm yapılarını analize etmiş ve kendisinin de bu tanımlar içinde olduğunu bildiği bir lideri çıkarmak ister.
 
Keza yaşadığı bölgede özgürlük taleplerinin yanı sıra özgürlüğü kalıcı kılabilecek kentsel bir altyapıya da ihtiyaç olduğunu biliyor olmalıdır Hakkârilinin siyasetçisi. Yani burada kalkan toz bulutunun zerrecikleri onunda nefes yolundan geçmeli, burada karakışın yarattığı ayazda onunda parmakları üşümeli, doğan güneşin altında onunda benzi esmerleşmeli ve yüzü kabuklanmalı, kavgasında onunda kafası kırılmalı, düğün-derneğinde onunda göğsü sevinçle dolmalı, ölen bebeğin annesinin acısına ortak olabilmeli, doğan bebeğin babasına destek çıkabilmelidir.
 
Kısacası onun gibi yaşayabilmelidir ki; varmak istediğimiz hedefe daha kısa ve etkin bir şekilde ulaşalım.
 
Babadan kalma siyaset kafasıyla seçim zamanlarında kapısı çalınan halk olmak istemiyor artık Hakkârili.

Kendi siyasetinin değer yargılarını kendisi kucaklayıp kendisi yüceltmek ve kendisi taşımak ister.
 
“Bir kişi dara düştüğünde, dardan çıkabilmek için kendisinden güçlüsü yoktur.” Eğer bu sözden yola çıkarsak Hakkâri’nin ve Hakkârilinin yarasının acısını ancak Hakkârili his edebilir.
 
O anlamıyla temsiliyetini Ankara’da da kedisi yapacaktır.
 
Sinemacının dediği gibi “sende geç Keremes güzeli” demeyecektir Hakkâri ve Hakkârili. Çünkü cebi değil beyni dolu Hakkârilinin.

Aklıyla hareket etmeyi herkesten çok iyi biliyor velhasıl.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
60 Yorum
İrfan Sarı Arşivi