İbrahim Genç

İbrahim Genç

Sen Roboski'sin!

Sen Roboski'sin!

Çeper çeper dolanan dağların

Kar boran fırtınasında yıkanan,

Boğaz boğaz kesilen vadilerin

Derinliğine usulca sızan,

Kıymık kıymık zirvelerin

Serinliğinden kana kana içen.

Sen Roboskî’sin…

Gençlerin sevdasıyla yaşanır

Çeperinde dağların, boğazında vadilerin

Budur işte sebep

Gülücükleri Roboskîli çocukların

Parçalanırken de… Ölürken de…

Ötesinde sınırların… Berisinde sınırların…

Sen Roboskî’sin….

Çeyizlik battaniyelere sarılısın

Kanlı bir üşümeye tutulusun

Dilin yok, gözün yok, ellerin yok

Katırlar sırtında bin bir parçasın

Bin bir bahçenin tek mahzunusun

Yaprak yaprak savrulmuşsun heyhat!

Sen Roboskî’sin…

Çocukları dağlarda tutulu

Yolları kapalı, umudu vurulu

Kazan bombalarıyla bir gece…

Pasaportunu göster çocuk!

Çıkar ellerinden yoksulluğunu

Göster uçakların sesine

Vurmasınlar diye

Son gülüşün artığını…

Sen Roboskî’sin…

Bir torba şeker, bir bidon mazot

Bir harçlık, bir ekmek, bir umut

Yeter de artar inanmaya yarına

Bir torba şeker, bir bidon mazot

Yeterli bir sebep vurulmana

Külünün rüzgara karışmasına

Gülüşlerinin köz köz yanmasına

Ya da bir şeker torbası içinde

Annelerine sunulmana bir vakit

Paramparça… Paramparça…

Sen Roboskî’sin…

Bir tarafta yaşam, bir tarafta ölüm

Yeni bir yıla giriyor insanlık vay vay

Kutlamalar metropol sokağında

Havai fişekler göklerde aydınlık

Ve senin başında Roboskîli çocuk

Aydınlatma fişeğiyle gelen

Sağanak sağanak bombalar…

Yeni bir yıl geliyor metropol sokağında

Yeniden ölüyoruz Roboskî dağlarında…

NOT:

Aralıkta bir kedi üşürse içimiz titrer; bir köpeğe vicdansızın biri eziyet etmişse isyanımız depreşir. Dünyanın farklı coğrafyalarında eziyet gören çocuklar gördüğümüzde zalimlere karşı öfkemiz kabarır. Aşağı mahallede çocuğunu kaybeden bir annenin ağıtları sokaklarda yürüdüğünde, acısına koşarız o annenin. Dayanamayız, ağlarız da… Sorarlarsa bir kedi ya da köpek için niçin bu kadar hassas olduğumuzu, “Çünkü hayvanları sevmeyen insanları sevemez” deriz. Başkalarının acılarına hassasiyetimize dikkat çekildiğinde ise “İnsanız sonuçta! Zalime sessiz kalınmaz, acılar görmezden gelinmez.” deriz.

Ah siz anneler, babalar, ağabeyler, ablalar… Ah siz Başbakan’lar, Bakan’lar… Kentler, renkler, iklimler, rüzgarlar… Sınırlar, anayasalar, coğrafi bölgeler… Efe’si Ege’nin, Yörüğü Akdeniz’in… Öğretmen Umut, Hemşire Ayşe…

Efendiler!

Bu ülkede çoğu çocuk 34 insan paramparça edildi bombalarla… Şırnak’ın Uludere’sinin, Roboskî’sinde…28 Aralık 2011’de! Sustu gazeteler, ajanslar saatlerce… Devletin ağzına baktılar, ama saatlerce devlet de sustu. Ve kentler yeni bir yıla hazırlanıyordu yüzlerce kiloluk havai fişeklerle… O saatlerde parçası bulunmayan ölüler eksikti hâlâ kefenlerinde. Katırlarla taşınmıştı onlarca beden. Kiminin torbalarda taşındı bedeni. Kiminin parçası bulunamadı günler sonra…

Tarifsiz acılar içinde yanarken yürekler, Batı’nın metropollerinde havai fişeklerle 2012’ye şaşaalı bir giriş yapılıyordu. Çok uzak’tı Şırnak çok… Arakan’dan, Gazze’den, Srebrenitsa’dan, Hocalı’dan ah ah… Yüreği merhamet deryası olan kurban olduğum o güzel peygamberimizin ümmeti olamaz bunlar…

Ve katliamdan aylar sonra Roboskîli bir anne, trafik kazasından kurtardığı yaralı bir askerin başını dizine koyup “Bak ben de senin annenim oğlum” diyordu. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi