M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Savaş barışı öldürüyor

Savaş barışı öldürüyor

Bayramlarda yeni nesli geçmişin yolculuğa çıkarmaya gayret ederdim.  Ne yazık ki bu kutsal günlerde şiddeti ve savaşı öne çıkartanlar bunu yapmama fırsat vermediler.

Malum Kürt halkının Bayram Namazı’ndan sonra başlayan ve Bayram süresince devam eden farklı bir kutlama tarzı var. Ama savaş bu güzel anıları bile silip süpürdü.

Biliyorum sıcak savaş ortamında barışın diliyle yazı yazmak bazılarına anlamsız gelebilir. Lazerli roketlere, güdümlü bombalara, ezdik, yok ettik naraları altında barışı seslendirmek zordan da öte bir yaklaşım. Söylenmesi gereken sözlerin yasaklanacağını, susma ortamı yaratılacağını, Bayram sonrası tutuklama furyası geleceğini neredeyse yazmayan kalmadı.

Ama bu kulvarda yürüyenler galip geldik derken savaş bittiğinde gerçekte mağlup olduklarını görecekler. Çünkü her anne evladının konumunu haklı görür, şehit görür. O yüzden dün olduğu gibi bugün de yapılan yanlış bir savaş. Nitekim Kürt anneleri daha fazla kan dökülmeden bu savaş durdurulması için üzerine düşeni tülbentlerini (çarıklerini) ölen askerin can verdiği yere atarak tavrını gösterdi. “Akılsız yaşlıların cezasını genç nesil ödememeli. Savaş barışı öldürmemeli.” dediler.

Yetinilmedi Kürt siyesi partileri, demokratik çevreleri ve sivil toplum kuruluşları topyekun Kürt tarihinde ilk kez bir araya gelerek devlete “operasyonları durdur”, PKK’ ye de “ silahı bırak”; İkisine de “ edi besse (artık yeter)” dediler.

Peki Türk anneleri nerede? Türk hakim ulusun aydını, yazarı, gazetecisi, İslamcı çevreleri, muhafazakar ve barış sever demokratları, devrimcileri, liberalleri, özgürlükçü çevreleri nerede?

Unutulmasın ki silahın panzehiri diyalog, konuşmak ve siyasettir. Medyanın Kürtlere karşı yürüttüğü topyekun saldırı ile Kürt sorunu çözülseydi 30 yılda 50 bin insan ölmezdi. “kana kan intikam”, “bitene kadar devam” ile çözülseydi şimdiye kadar 50 kez barış ve huzur gelirdi. Daha fazla intikam aklı teslim alırsa korkarız ki tehlike büyük kardeş kavgası getirir. Medya gençleri kin ve nefret çemberine hapsetmekten kaçınmalı. Barışı “amasız” ve “fakatsız” savunmalıyız.

Meşru talepler “Arap Baharı”nda olduğu gibi milyonları sokağa dökerek talep edilebilir. Ama şiddet ve savaş bu çağda çözüm değildir. Tek çözüm siyasettir. BDP tam da bu sıcak savaş ortamında daha zor olsa bile çok daha önemli kazanımlar için meclise dönmelidir.  

ALLAHA SIĞINIYORUZ

Ne demek; “sözün bittiği yer?” Siz bundan nasıl bir anlam çıkarırsınız? Bunu söyleyen öyle sıradan biri değil, ülkenin başbakanı. Söz biterse sonra söz söylemek zorlaşır. Çünkü Kürt sorunu silahtan çok söze dayanan bir çözümdür. Benim yerime siz olsanız “ şerden, şiddetten, baskıdan, adaletsizlikten Allah’a sığınırım” demez misiniz?

Neden mi sığınırım; izah edeyim:

Mübarek Ramazan ayı ve Ağustos sıcağında yazılarıma ara verdiğim süreçte bir taraftan Kuran-ı Kerim-i hatmederken; bir taraftan da uzun zamandır ele alamadığım “Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 2” kitabını okuma fırsatım oldu. Bu belgelerde ifade edilen Kürtlere karşı tek çözümü ve yaklaşımı “tedip” ve “tenkil” olmuştur.

“Tedip” nedir? Kelime anlamı edeplendirmek. Terbiye, adap öğretmek için şiddet kullanmak, ceza aracılığı ile yola getirmek demektir.

Peki, “Tenkil” nedir? Herkese örnek olacak topluca ceza vermek için etkisiz hale getirmek yada ortadan kaldırmaktır.

Bu iki kelime 1923 yılından 1938 Dersim isyanına kadar Kürtler için kanun bağlamında kullanılmış ve fiili olarak uygulamaya konmuş. İşte bu yüzden Başbakan “söz bitti” derken ister istemez Kürtler adına Allah’a sığınırız dedim. Cumhuriyet boyunca Kürtleri ezmek, sindirmek, inkar ve imha etmek üzerine politikalar kurgulandığı için Allah’a sığınmaktan başka çare düşünemiyorum.

O gün de bu günde “üzerlerine çok şiddeti gidin, kahredici kuvvetle üzerlerine gidin ki Kürt halkı devletin bastırıcı gücünü anlasın.  Öyle bir imaj yaratın ki, korksun, sinsin, tırssın, pıssın. Bunu yaparken de top yekun bir propagandayı da ihmal etmeyin” dediler/diyorlar. Nitekim son günlerdeki propaganda içerikli haberler, yazılar, makaleler,  röportajlar boşuna yapılmıyor.

Bu yaklaşımı 90 yıldır fiili uygulayan egemen güce karşı bizim gibi siviller Allah’a sığınırız demekten başka bir çıkış yolu, çaresi var mı?

ŞİDDET ve DİNDAR MUKTEDİRLER

Sayın, Erdoğan Türk etnik ve de İslam inancı konularında önemli adımlar attı. Örneğin; Ulusalcıların, Kemalistçilerin, Laikçilerin ve de militarist statükocuların “ demokratik ilkeler” , “İnkılaplar”, “özgürlükler” ve “sosyal hukuk devleti” adına savundukları bütün kavramları iktidarlarının devamı için yaptıklarını açığa çıkardı. 80 yıllık statükonun sonunu getirmesi açısından küçümsenmeyecek bir başarı. Ancak Kürtler Erdoğan şimdi kendi sivil statükosunu kurma endişesini taşıyor.

Çünkü aynı Erdoğan bu ülkenin can alan, kan döken en önemli meselesi “ Kürt sorununu” çözmede aynı cesareti göstermedi/gösteremedi. Sorunu açılım adını verdi, ancak sonuçsuz kaldı. AKP kendince bir çözüm üretmekten öteye gitmedi. Bunlar yetmiyormuş gibi Başbakan partisinin 10. kuruluş yıl dönümünde ve de bir iftar yemeğinde yaptığı “bıçak kemiğe dayandı, faturası ağır olacak, bedelini ödeyecekler, Bayramdan sonra her şey farklı olacak.” Sözleri ile savaşın dilini öne çıkardı. 3 gün sonra gençler ölünce “söz bitti” diyerek savaşı başlattı. Bu yaklaşım bizleri 30 yıl geriye götürdü. Doğrusu hayatını şiddete karşı, barış için kurgulamış ben ve benim gibi düşünen aktivistler endişe içindeyiz.

Her zaman dini yönünün güçlü olduğunu iddia eden Başbakan’ın “sözün bittiği yer” cümlesine karşılık Allah’ın iyilik olarak verdiği makamı adil olarak yönetmesi kendisine hatırlatırız. Çünkü makam sahipleri ahrette farklı sorgulanacaklar.

Bu yüzden Sayın Başbakan’a Hatmettiğim Kuran’dan birkaç ayet ile sesleneceğim. Hani belki bu kutsal Ramazan ve Bayram adına inancı bütün bir Başbakan olarak daha fazla ne yapmaya kalkışmadan bir değil birkaç kez düşünür. Nede olsa yalnız bu dünya yok, bu işin birde öbür dünyası, sevabı, günahı var.

Örneğin:

- Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışanlar, kendilerini aldatırlar. (Bakara 9)

- Bir vakitler söz aldık birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. (Bakara 84)

- Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, bir birinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir

grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz. (Bakara 85)

- İnsanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmedin. (Nisa 58)

- Sakın bir kavme kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. (Maide 8)

- Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. (Maide 48)

Yine Araf 168. ayette “ ve onları yeryüzünde bir çok ümmetlere (milletlere) parçaladık.”

-  Ve en önemlisi “ dillerinizin ve tenlerinizin de değişik oluşu O’nun ayetlerindendir.” ( Rum süresi 22. ayet.)

Son ayetim de “zalimler için hiç yardımcı yoktur.” (Hacc 71)

Nisa 58. ayette dikkat ederseniz, müminler, Müslümanlar arasında adaletle hükmedin demiyor. Ne diyor? İnsanlar arasında adaletle hükmedin diyor. Yani ırkı, dini, dili ne olursa olsun insanlara karşı adil olacaksın. Egemen olan ve hükmedenler için bu ayetler 2 kez geçerlidir. Özellikle dindarım diyen muktedir siyasetçiler için geçerli.

Maide 48. ayette de Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet (millet) yapardı diyor. Ve Rum 22. ayet dillerin ve tenlerin değişik olduğunu söylüyor.

Allah’ın bile tek yapmadığını yönetenler 90 yıldır “ tek dil, tek millet (ümmet)” deyip duruyorlar. Bu Allah’ın ayetlerini inkar etmek değil mi? Zerre kadar inancı olan politikacılara ayetleri hatırlatmayı bu kutsal bayramda bir görev bildim. Bilmelerine rağmen yanlış yolda devam edeceklerse onların şerrinden ve şiddetinden Allah’a sığınırız demekten başka bir çıkış yolu bulamıyoruz.

Mübarek Ramazan ( Fıtır ) bayramınızı kutlar, Allah hepimizi zalimlerin şerrinden korusun. Çıka şer şer ji be; disa Cejna ve e fıtra pirozbe.

Yüksekova Haber Gazetesi’nin imtiyaz sahibi, dostum, kardeşim, güzel insan Necip Çapraz’ın geçirdiği trafik kazasında ağır yaralı olarak Van Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığını üzüntüyle öğrendim. Durumunun iyiye gittiğini öğrendiğim Çapraz’a Allah’tan acil şifalar diliyorum. Çok yakın bir zaman diliminde yeniden aramızda görmek dileğiyle tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi