Mustafa Acar

Mustafa Acar

Rojava’da Kürtler nasıl kazanır?

Rojava’da Kürtler nasıl kazanır?

Hem Türk hem bir kısım Kürt medyasında Güneybatı Kürdistan (Rojava)  üzerine çıkan haberleri, özellikle de Federal Kürdistan Yönetimi karşıtı yorumları analiz etmeden yazının başlığındaki soruya sağlıklı bir cevap bulamayız diye düşünüyorum.

Aylardır tüm dünyanın olduğu gibi, Türk medyasının da gözü Güneybatı Kürdistan’ın üzerinde. Fakat Türk egemen medyasında – hatta bazen alternatif medyada bile - bu kadar yalan yanlış haberin çıkması bir tesadüf değil elbette. Gidişatı tam anlayabilmek için Kürt siyasetçiler Güneybatı Kürdistan için ne istiyor, bir bakalım.

Barzani, PYD`nin Hewler ile Şam arasında bir seçim yapmasını ve Esad’a yakın bir politika içinde olmamasını istiyor. (Kaynak: http://silvantimes.com/haber/barzaniden-pydye-mesaj-ya-erbil-ya-sam-2165.html) Yani esaret altındaki Kürtler, yüzünü kime dönecek? Onları esir edenlere mi, yoksa Kürdistan’ın diğer parçalarındaki kardeşlerine mi? Aslında tartışmanın özü de bundan ibarettir.

Öcalan’ın da bu konuda bir değerlendirmesi olmuştu: Öcalan, “Suriye’de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi. Suidi Selefiler çok tehlikeli, Esad ise küçük burjuva diktatörlüğüdür. Kürtler (Suriye’deki Kürtleri kastederek) Barzani’nin emrine giremez. Onun çizgisi farklı. Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı” şeklinde konuşmuştu.

Burada dikkatimizi çeken bir nokta daha var: Öcalan, “Barzani'nin çizgisi farklıdır” demekle neyi ima etmeye çalışmaktadır? Bağımsızlıkçı çizgiyi mi? (Kaynak: http://www.radikal.com.tr/turkiye/ocalan_bdp_gorusmesinin_zabitlari_ortaya_cikti-1123269)

Kürtlerin partilerinin çoğu - buna PYD de dâhildir - 11 Temmuz 2012 tarihinde Güney Kürdistan’ın Hewler kentinde Hewler anlaşmasına imza attılar. Bu anlaşmanın en önemli maddelerinden bir "Kürdistan Ordusu"nu kurmak ve Güneybatı Kürdistan’da beraber mücadele etmekti. (Kaynak: http://www.dengeazad.com/en/NewsDetailN.aspx?id=21191&LinkID=114)

Ancak ilerleyen tarihlerde PYD, bu anlaşmaya uymayacağını bildirdi; Salih Müslim, ortak Kürt Ordusuna YPG`yi dâhil etmeyeceğini, kendileri dışında herhangi bir silahlı grubun Güneybatı Kürdistan’da olmasına izin vermeyeceklerini dile getirdi.

(Kaynak: http://www.ajansafirat.com/news/kurdistan/salih-muslim-iki-ayri-askeri-guce-izin-vermeyecegiz.htm

Kürtler Güneybatı Kürdistan’da aslanlar gibi mücadele etmekteler fakat bu mücadelenin nihayeti ne olacak sorusu cevaplanmaya elzemdir. Salih Müslim’in su açıklaması birçok soruya cevap niteliğinde: “Biz ayrılmak istemiyoruz. Kuzey Irak’taki gibi federal yapı da kesinlikle talep etmiyoruz. Suriye’nin bir parçası olarak demokratik özerklik üzerinde anlaşmak istiyoruz.” (Kaynak: http://www.rojevakurdistan.com/index.php/roeportaj-hevpeyvin/10377-salih-mueslim-ne-devlet-ne-de-federasyon)

Geçen hafta KDP'nin Başkanlık Meclisi üyesi Ali Avni ise şu açıklamayı yaptı: "Böyle bir durumu 5-7 yıl sonra göremeyiz. Bizim derdimiz Rojava değil, 4 parça Kürdistan'dır. Bunların sorunları birbirine bağlantılıdır. Biz Rojava'da federasyon kurulmasını ve Irak Kürt bölgesindeki gibi tarih sahnesinde yerin almasını istiyoruz. Ama Rojava'da yanlış siyaset yapılırsa ve işler kötüye giderse bundan Irak Kürdistan'ı da etkilenecektir. PYD'nin izlediği yanlış siyaset, Kürtler'in elindeki fırsatı kaçırmasına neden oluyor. Nasıl Osmanlı döneminde Kürtler'in devlet kurma fırsatı elinden alındı, şimdi de yapılanlar aynı duruma düşmemize neden olacaktır. Milletimizin açık açık orada yanlış bir siyaset yapıldığını bilmesi lazımdır. Kürtler yine parçalanıyor, güçsüz bırakılıyor" diye konuştu. (Kaynak: http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1096305-salih-muslim-diktatorunu-istemiyoruz)

Ayrıca Türk basınının, Barzani ve Erdoğan’ın Güneybatı Kürdistan ile ilgili 4 maddede anlaştığına dair haberi de asılsız çıktı. KDP Başkanlık Divanı Başkanı Dr. Fuat Hüseyin, hiçbir anlaşma yapılmadığını, ikili görüşmede Rojava'nın konuşulmadığını ve enerji konusunda hiçbir anlaşmanın yapılmadığını söyledi. (Kaynak: http://www.firatnews.com/news/guncel/dr-fuat-huseyin-erdogan-ile-rojava-yi-konusmadik.htm)

Esad geçtiğimiz ay verdiği bir röportajda ise şöyle konuşmuştu: “Kürtlere gelince, onlar da her Suriyeli gibi kendilerini savunuyorlar. Özellikle en baştan beri vatan ve devletin yanında yer alarak güçlü bir duruş sergilediler. İnanıyorum ki bu bölgelerdeki Kürtlerin çoğu görevlerini yerine getiriyorlar… Federasyon ya da konfederasyon ile ilgili söylenenler, başkanlık sistemi, parlamenter sistem veya hangi rejim olursa olsun şüphe yok ki halkın oylayacağı bir anayasaya göre olmalıdır.” (Kaynak: http://www.sendika.org/2013/10/esad-kurtlerin-durumunu-krizden-sonra-degerlendirecegiz-omer-odemis-yurt/)

Esad’ın bu sözleri, hükümetinin savaş sonrasında uygulayacağı Kürt politikasını gözler önüne sermek için yeterli diye düşünüyorum.

Esad, bu referandumu kimlerle yapacak? Bütün Suriye halkıyla mı? Yani Kürtlerin geleceğine Arap halkı mı karar verecek? Baas rejimi, savaştan sonra bir Kürdistan parçasının daha özgürleşmesine göz yumacak mı?

Şunu unutmamak gerek: Kürdistan’in işgalcilerinden biri Esad ailesidir; Kürtler yüzyıllık statükonun yanında değil, karşısında yer almalıdır. Suriye’de sular durulunca Esad’ın ilk icraatlarından birinin Güneybatı Kürdistan’a girip Kürd’ün tüm kazanımlarını bertaraf etmek olmayacağının bir garantisi var mı?

Salih Müslim’in geçici Kürt yönetimini ilanı, elbette Güneybatı Kürdistan’da daha düne kadar insan yerine konmayan Kürtler için sevindirici bir haber gibi kulağa geliyor olması doğaldır. Fakat Müslim daha sonraki açıklamasında, Rojava'da oluşturduklar meclisin, geçici yönetim ilanı olmadığını, fakat bunun ilk adımı olduğunu söylüyordu. (Kaynak: http://www.radikal.com.tr/politika/salih_muslimden_gecici_yonetim_aciklamasi-1160744)

Peki, bu yönetim neden geçici? Ne zamana kadar geçici olacak? Esad savaşı kazandıktan sonra, Esad hükümetinin insafına mı bırakılacak?

Sahi Güneybatı Kürtlerini, Güney’deki kardeşleriyle birleşmekten alıkoyan nedir? Kürtlerin birliğine hizmet etmeyen bütün politikalar, Kürdistan’ı işgal eden güçlerin politikalarıdır. Bunlara alet olmak, işgalcilerin oyununa gelmektir. 

Önümüzdeki fırsatlar da, tehlikeler de bu kadar açıkken, ne yazık ki Kürtler bugün birbirinden daha çok, düşmanlarıyla ilişki içindeler ve tarihlerinden ders çıkarmaktan çok uzak bir noktadalar. Gönül isterdi ki tüm Kürt grupları bir araya gelip ortak oluşumlarla, Kürt ulusal değerlerini her şeyin üstünde tutarak birlik sağlasınlar. Fakat gerçek durum, bunun çok uzağında.

Kürdistan’da Kürtler El Kaide canilerine karşı yiğitçe çarpışıyor; bedenlerini özgürlük için siper ediyor. Kürtlerin bu kahramanca mücadelesini, dünyanın bütün vicdanlı insanları hayranlıkla izliyor.

Peki, tüm bu can bedelli mücadelenin sonucu neye varacak? Elimizdeki veriler bize neyi gösteriyor? Esad’ın deyimiyle “Suriye devletini ve vatanını korumak için” mi Kürt gençleri canlarını feda ediyorlar? Şu, on yıllarca Kürtlere bir nüfus cüzdanı bile vermeyen Suriye devletini…

Kürtler mevcut enerjilerini ve kendilerinden yana olan bu şartları, Suriye’de suların durulmasını beklemekle harcamamalı.  Bugün federasyon koşulları oluşmuşken bundan geri adım atmak, Kürtleri yüz yıllık bir felakete sürükleyebilir.

Kürtler önlerindeki bu tarihi fırsatı kesinlikle kaçırmamalı. Bunun için de düşmanlarına değil; birbirlerine dönmeliler. Dört parça Kürdistan’ı birbirinden ayrı görmeyerek ve ulusal bağımsızlığı her şeyin üstünde tutarak…

Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
45 Yorum
Mustafa Acar Arşivi