Lokman Ergün

Lokman Ergün

PKK’ye alışma – Devletle barışma

PKK’ye alışma – Devletle barışma

Evet, tarihin garip bir mizah anlayışı vardır. ( Bu cümleyi seviyorum.) Ağzını her açtığında dövecekmiş gibi konuşan Erdoğan, birden bire ortalık yere bir müzakere masası bıraktı. Elbette ki emareleri epeydir görünen, bazı dinamikleri ustalıkla örülen bir hamleydi bu. Yine de kim neyi amaçlıyor olursa olsun, yaşananların, tarihin muazzam kaos paradigmasının bir iz düşümü olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Çünkü yüzlerce değişik güç odağı ve milyonlarca insanın kişisel hamleleriyle örülen tarihsel süreç, ortaya bütün aktörlerin amaçladığından çok başka sonuçlar doğurur. Ve ilk amaca yönelik hamlelerin yarattığı yeni gerçeklik, kaçınılmaz olarak, hem amaçları değiştirip güncelleme hem de yeni duruma ve yeni amaca uygun hamleleri zorunlu kılar.

Devletin PKK’ye alışma, Kürt’lerin devletle barışma dansının yeni koreografisinden biz ölümlülere nasıl bir seyirlik çıkacağını zaman gösterecek. Ama kesin olan tek şey, bunun nihai bir dans olmayacağıdır. Kaos paradigmasının kaçınılmaz kuralları gereği, yeni amaçlar, yeni hamleler, yeni durumu yaratacak ve hepimiz, bu yeni duruma göre şekillenip, kendimizi güncelleyeceğiz.

Konu umutlu olmak ve ya olmamakla ilgili değil maalesef. Kürt’ler ve Türk’lerin yeni ilişki biçimlerini karara bağlama sürecinden söz ediyoruz. İç ve dış bir yığın güç odağından, yine bir yığın dinamikten ve değişik ajandadan, her güç odağının tarihsel arka planından beslenen, evrilen ve neredeyse her saat başı, yeni gelişmelerle güncellenen bir sorundan söz ediyoruz. Bunun için umuttan çok daha fazlasına ihtiyaç var.

Üstelik, bu coğrafyanın sorun çözme(me) konusundaki tarihi hafızasından bir nebze olsun haberdarsanız, ne kadar kırılgan bir zeminde yüründüğünü tahmin etmekte hiç zorlanmazsınız.

Çözülmeyen sorunların olası sonuçlarını ve ödenecek bedellerini algılayamamak ve ya ön görememek aptallıktır. Aptallığın çaresi zor da olsa vardır. Olası sonuçları ortaya koyar, kayıplar ve kazançlar ile ilgili muhasebeyi yapar, muhatapları ikna edersiniz. Bilgi ve gerçek, toplumsal algıyı arttırır ve sorun çözme iradesini güçlendirir.

Oysa, bırakın olası sonuçları, neredeyse göstere göstere gelen kaçınılmaz noktayı görüp, bunu yok saymak ve ya önemsememek, ahmaklıktır. Ahmaklık, bilgi ve gerçekten değil, temelsiz kibir ve ön yargıdan beslenir. Ve maalesef, bu coğrafyanın muktedirleri, bedenlerindeki ahmaklık geni ile maluldürler.

Yoksa, 21. Yüzyılda, Kürt ve Türk halklarının kuracakları ilişki biçimini, 100 yıl önceki oldu bittinin ortaya çıkardığı düzlemde devam ettirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini bilmek için, okuma yazma bilmek yeterli olacaktır.

Kürt ve Türk halklarının yeni ilişki biçiminde belirleyici olacak olan da, bu müzakereler sırasında tarafların yaklaşım tarzıdır. Muhatabının değer yargılarını yok sayan söylemler, konjonktürel gücün kibrine yaslanan tavırlar, empati yoksunluğu, beklentilerin çok uzağında sonuçlar doğurabilir. Ve görünen, bu kibrin hala bombardıman uçaklarına yakıt olduğudur.

Halbuki tarihin bu kavşağında, bütün emareler, Kürt’lerin ve Türk’lerin ortak müştereklerde bir araya gelebileceği bir kapı aralıyor. Üstelik bu kapı, ehven-i şer kapısı değil, her iki halkı daha müreffeh yapacak bir sinerji kapısıdır.

Bu kapıyı nezaketle tıklatıp içeri girmek de,  tekmeleyerek kırmak da mümkün. Umalım ki ahmaklık galip gelmesin. Ne de olsa, aptallar yavaş yavaş da olsa, akıllanmaya başlıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Lokman Ergün Arşivi