M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Okuyucuya saygı

Okuyucuya saygı

Benim yazacaklarımı Medical Park Batman eski Halkla ilişkiler müdürü, şimdilerde  Van hastanesi Genel Müdür yardımcısı kardeşim Hasan’ın Bulgaristan’da Tıp tahsili gören oğlu, yeğenim Malik Yıldız çok güzel özetlemiş.

 “Rabbim Şifa Versin” başlığını kullanan yeğenim Malik “Hasta olduğunuz halde, okuyucuları ve bu işe vermiş olduğunuz saygı ve değerden ötürü yayınlanan bu mesaj için selamlarımı yollar, ellerinizden öperim. Allah (c.c) hayırlısıyla ayağa kalkmanızı nasip eylesin inşa Allah. Yeğeniniz…”

Ne olmuştu, neyi yazmıştım, ne zaman yazmıştım?

Değerli okuyucular 31 Mayıs 2010 saat 09.30 kahvaltımı yeni bitirmiş, odamda ofise gitmek için giyiniyordum ki mideme ve bağırsaklarım ile karın boşluğuma çıldırtan bir sancı saplandı. Hani derler ya düz duvara tırmandıran acı, işte öyle bir sancı içinde kıvrandım.

15 dakika sonra oğlum Abdülkerim Burak tedavi ve özel dosyamın bulunduğu Konya Özel Başkent hastanesinin acil servisine kaldırdı. Hastanenin başında eski Selçuk Üniversitesi Rektörü, dostum, arkadaşım Prof. Dr. Abdurrahman Kutlu bulunuyor.

Oğluma hemen ona haber vermesini söyledim. Hoca haber aldıktan sonra her branştan 5-6 doktor başımda toplantı. Muayene, kan tetkikleri; ultrason, tomografi vs. yapıldıktan sonra karara varıldı. Söz konusu rahatsızlığın teşhisi “Akut Pankraatit” yani safra kesesinden gelen taşlar bağırsak yolu ile dışarıya atılacağına safra yolunu tıkamakla kalmamış, büyük bir taş pankreasta yara ve iltihap yaptıktan sonra oradan pankreas kanalını tıkamış.

Çare; acil ameliyat. Boğaz yolu ile ERCP denilen acil müdahale. Ameliyatı Doç. Dr. Gastroentrolok Savaş Göktür yapacaktı, müdahaleyi yakından da genel cerrah Dr. Erdal Karagülle izleyecek ve yardımcı olacaktı. Kabul ettik ve ameliyata alındık.

Bayıltıldık, uyandığımda başucumda iki doktorda duruyordu. İşlerin ters gittiğini fark ettim. “Hayırdır?” deyince, Savaş hoca, “Latif Bey, safra kesesi ve pankreas kanallarındaki taşları temizledik. Ancak pankreas kanalında büyük bir taş var onu alamadık” dedi.

Peki, çare dediğimde “yarın sabah açık ameliyat yapmak zorundayız, değilse pankreas büyük zarar görür” dedi. Açık ameliyat olayında hayatım boyu kaçındım.

Bana izin vermelerini söyleyip oğlum Burak ile istişare yaptık. Ankara’da Ortadoğu ve Avrupa’da bu alanda ün yapmış ve oğlum ile birlikte tanıştığımız Ankara Tıp’ın İbn-i Sina hastanesinde Prof. Dr. Necati Örmeci ile kontak kurmaya karar verdik.

Açık ameliyat yapacak doktorlara Ankara’ya Necati hocaya gideceğimi söylediğimde ikisi de sevindi. Çünkü Necati Hoca ikisinin de hocasıydı. Gerekli temaslar, telefon trafiği ile Salı günü Ankara’da Necati hocayla buluştuk.

Muayenemizi, tetkiklerimizi yaptıktan sonra kendi hastaları için ayırdığı tek kişilik bir odaya beni yatırdı. Necati hoca üç gün üst üste ultrason ile yaptığı araştırmaya rağmen pankreas kanalındaki taşı bulamadı. Sonunda 4. gün Cebecideki ameliyathaneye götürerek boğazdan laparoskopi ile taşın yerini belirledi. 3 gün dinlendikten sonra yine ERCP ile beni ameliyat edip o taşı alacağını söyledi.

Bir ameliyat, bir operasyon geçirmişim. Pankreas kanalındaki taş ve pankreasta yara ve iltihap devam ediyor. Ateşim 39’larda sürekli seyrediyor. 10 gündür ağızdan damla su bile verilmedi. Damardan gıda, iki okulda kelebekler, iğneler, serumlar verilirken oğlum Burak’a “galiba uzun süre makalelerimi yazamayacağım, sana zahmet sadece iki paragraf mesajım olacak onu farklı yazılarım çıkan gazete ve sitelere mail atar mısın” dedim.

Ve aşağıdaki mesajı 9 Temmuz 2010 Çarşamba günü yazdım:

“Zorunlu Mola

İnsanoğlu uzun yıllar boyunca bedenine kendisi hükmeder. Ama yaş ilerledikçe öyle bir an gelir ki, bedenin ve organların sana hükmetmeye başlar. Benim şuan içinde bulunduğum durumda tam anlamıyla böyle.

31 Mayıs 2010 günü ansızın başlayan sağlık sorunum. Acil bir ameliyat ve akabinde Ankara İbn-i Sina hastanesine sevk edilmem suretiyle devam etmektedir. Teşhis ve tedavi için laparoskopi gibi zorunlu muayene sonunda önümüzdeki cuma günü Allah kısmet ederse istenen 2. ameliyat için bekliyorum.

Bu yüzden siz okuyucularımdan dualarınızı eksik etmemenizi istiyorum. Yorucu, yıpratıcı 2 hafta ve takip edecek haftalarda sağlık durumumun ne olacağını bilmiyorum. O yüzden zorunlu mola için izninizi istiyorum. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Allah’a emanet olun.”

Bu mesajımı Batman Çağdaş’ta her zaman olduğu gibi Arif, Barış ve Çağdaş’a yani üç adrese, Yüksekova Haber’de 2, Diyarbakır Olay’da Naci’ye gönderdim. Çağdaş dışında bu mesajımın diğer iki gazete ve sitede yayınlandı. 2. Ameliyatımı olduktan ve hastaneden taburcu edildikten günler sonra Çağdaş’ta “Zorunlu mola” mesajımın çıkmadığını fark ettim.

Çağdaş’ın bunu bilinçli yaptığına inanmak istemiyorum. Ama günler, hatta haftalar boyu yeni yazısı gelmeyen yazarını şu satırları yazdığım ana kadar (25 Haziran saat 18)merak etmeyen, aramayan gazete yönetimine ve değerli patronlarına söyleyecek söz bulamıyorum.

2 ameliyat ve 1 operasyon sonucu Doktorlar toparlanmam için 4 ay istirahat ve ilaç verdiler. Ne zaman toparlanırım bilmiyorum. 23 yıl yazı yazdığım Çağdaş’ın okurlarına ve Batman halkına saygımdan dolayı bu yazıyı kaleme aldım. Yeniden ne zaman yazı yazmaya başlarım bilmiyorum. Çağdaş’ın okuyucuma durumumu ve mesajımı İstanbul medyası ve patronları gibi ambargo koyacağına ihtimal vermiyorum. Yayınlatmazlarsa da canları sağ olsun!...

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi