M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Okul mu yol mu?

Okul mu yol mu?

Balyoz darbe planının Genelkurmay bilirkişisi de kabul etti amma, CHP hala direnç göstermeyi sürdürüyor. Hiç kuşkunuz olmasın CHP bu tavrını seçmen tokatını yiyene ya da Baykal CHP’nin başından gidene kadar devam edecek.

Neden mi?

Çünkü CHP kuruluşundan beri birilerinin arkasına sığınarak ayakta kalmış bir parti. Siz özgür seçimlerde halkoyuyla iktidar olmuş bir CHP’ye Cumhuriyet tarihinde rastladınız mı? 1950 tarihine kadar seçeneksiz tek parti iktidarı hariç. Bu yüzden CHP var olduğu günden beri 3 saç ayağı üzerinde durarak bu günlere gelmiş bir partidir.

Birincisi ve en önemlisi Atatürk mirası ve TSK’nin arkasına saklanarak sürdürdüğü politikaları. İkincisi Takrir’i Sükûn’un her dönem sürdürme çabaları. 3. ve son CHP’nin en büyük eseri olan ve günümüze kadar devam eden Şark Islahat Planında ısrarcı olmasıdır.

CHP’nin Kürtleri sindirerek eritme, yok etme planı olan Takrir’i Sükûn ve olmazsa olmazı yani asimile ederek Türkleştirme planı olan “Şark Islahat Planı” o kadar detaylı ve 87 yıllık sürece yayılmış geniş bir konu ki; bir başka yazımda ele alacağım için “Okul mu, yol mu?” meselesine dönelim.

Biliyorsunuz bir yılı aşkındır ortaya çıkmaya başlayan Ergenekon olayına son aylarda eklenen birde Balyoz Darbe Planı gündemi işgal ediyor.

İşte tam da bu günlerde hangi akıllı CHP lideri Baykal’a danışmanlık yapıp bilgi verdiyse Tutuklanan Generalleri “Malta Sürgünlerine ” benzeterek AKP Lideri ve Başbakan Erdoğan’a yüklenmeye kalkışınca her zaman olduğu gibi bir çuval inciri berbat etti.

Neden mi? Çünkü Malta sürgünleri İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından Malta’ya vatansever oldukları için sürgün edilmişlerdi.

Hem zaten bu konuyu Taraf gazetesinin tarih yazarı Ayşe Hür konuyu enine, boyuna ele alıp CHP liderine güzel bir tarih dersi vermişti.

Tam da bu sıralarda Başbakan ve AKP lideri R. Tayip Erdoğan Baykal’a çok güzel bir cevap yetiştiriyordu. Sen Malta’yı bırak Tunceli’ye gel, burada olanları bir anlatırsam altında ezilir kalırsın manasında birkaç söz söyledi.

Laf lafı, söz sözü açar derler ya. CHP’nin yalnız bugünü değil, geçmişi de o kadar acımasız ve baskıcı bir zihniyet ki anlatmak ve yazmakla bitmez. Yukarıda bir örneğini vermiştim. Şark Islahat Planı. Ve tabii Takrir-i Sükun ile Diktatörleşen bir Cumhuriyet var. CHP bugünde o günlerin özlemi ile tutuşuyor. Onur Öymen’de bunun işaretini vermişti. Bu yüzden Yargı ve TSK’nin arkasına sığınarak elinden geleni arkasına koymuyor.

Taraf gazetesinde Neşe Düzel’in 3 gün üst üste Mete Tunçay ile yaptığı söyleşiyi okumuşsanız bir nebze olsun ne demek istediğimi anlarsınız. Bu arada CHP’nin gerçek yüzünü öğrenmeniz için benimde söyleyecek bir çift sözüm olacak.

Bakınız kendilerini Cumhuriyet’in ve rejimin muhafızı olarak görenler bizden neleri esirgemişler. Bir tarih hocası olarak ben bile bu sözcüğü ilk kez duyduğum için başlığıma taşıdım ve bu görüşleri yaşadığım örneklerden yola çıkarak köşemde sizlerle paylaşacağım..

Mete Tunçay ile yapılan söyleşinin bir yerinde çok, ama çok önemli bir tespit ortaya atılıyor. Tunçay diyor ki “ Atatürk’e soruyorlar ‘ Doğu’ya okul mu, yol mu?’ cevap ‘Yol yapın, ordu girebilsin.’ Zaten Kürtler Meclis’e gelmesin diye CHP 20 yıl Güneydoğu’da örgütlenmedi” diyor.

Bu tespiti okurken aklıma geçen yıl yaşadığım bir olay geldi.

Batman’da Batman- Hasankeyf Festival programı içinde yer alan bir panelde moderatör, birinde de konuşmacıyım. Bu arada Batman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Arif Arslan 41 yıllık gazetecilik geçmişimin anısına plaket vereceği için Batman’dayım.

Gitmişken, köyüme uğramadan edemezdim. Kardeşimin özel vasıtası ile Hasankeyf’e geldiğimizde 50 yıldır bildiğim yol yerine birden Hasankeyf tarihi şehrine doğru yöneldi. Önce tarihi şehirde bir tur attıktan sonra köye gitmek için yolumuza döneceğimizi sandım. Ancak kardeşim tarihi şehri geçti ve benim 50 yıl önce küçük bir çocukken patika yol olarak kat edip Hasankeyf’e geldiğim Vezrine ( Uzundere) köyünün dağlarına tırmandı.

Kardeşime “Hayırdır, bizim köye değil de Vezrine’ye mi gideceğiz?” deyince güldü ve “Merak etme, artık bizim köye buradan gitmek çok daha kısa ve yol da çok güzel” deyince inanamadım.

Hani Hasankeyf’i tamda sulara boğacağız dedikleri bir süreçte Hasankeyf’ten Cümeylin (Kozlu’ya) yol yapmalarına bir anlam verememiştim. Hasankeyf’i geçip Vezrine’ye yaklaştıkça yeni yapılan yol yemin etsem başım ağrımaz; Ankara- İstanbul arasındaki otoban gibi sıcak beton asfalt yapılmış. Şaşkınlığımı gizleyemedim.

Ama artık şaşırmıyorum. Değil mi ki Atatürk doğuya okul yerine yol yapın ki ordu bu coğrafyanın her noktasına ulaşsın demiş. Eh, bu emir, bu rejim, bu zihniyet devam ettiği sürece, çağ 2010 yılını bulmuş olsa da ve de Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden 87 yıl geçse de Kürtler için okul gibi önemli bir asimile kaynağından önce dağına, taşına beton asfalt yol yapılması evladır. Asayiş için coğrafyanın her karışına ulaşmak çok daha önemlidir.

Zaten, bir önceki sene gittiğim Van, Hakkâri ve Yüksekova yöresinde de Orta ve Batı Anadolu’nun birçok il, ilçe ve köylerinde görmediğim kadar sağlam asfalt yolları görünce cahilliğime sığınarak sormuştum:

“Bir de devlet yollarımızı yapmıyor diyorsunuz. Baksanıza sizdeki yollar yaşadığım Batı İlinden ve de birçok İl, ilçe ve köylerinde bile yok” deyince, ilginç bir cevap almıştım.

“Mamosta ev re ne ji bo me çekirin. Ji bo romiye xwe, ji bo tank, panzer u cemseye xwe çekirin go zahmetiye ne kişenin” demişlerdi. Türkçesi, “ Öğretmenim (hocam) bu yolları bizim için yapmadılar. Askerin, tankın, cemse ve panzerlerin daha rahat ve zamanında istedikleri yere ulaşması için yaptılar” demişlerdi. Yanisi yıllar önce verilen emir bugün bile bölgede demiri kesiyor ve hala harfiyen uyguluyorlardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi