İrfan Sarı

İrfan Sarı

Nisandan vazgeçme

Nisandan vazgeçme

Belki de gözlerini yeşilden okuyorum diye kızacaksın bana. Ama kahretsin ki ben senin gözlerini ovaya çökmüş su debisinin gizli yeşili gördüm hep. Tutkuyla yeşil okuyor ve tutkuyla yeşil içiyorum.

 

Mevsim bahar ve aylardan nisan olunca bitirim bir çocuk tekmeler insanın dış duvarını. Gezmediğin sırtlardan kahverengi bukalemunlar gibi aceleci geçer zaman ve görülmemiş vadilerin derinlerinden karınca gibi çıkar ilham yeryüzüne, düşer fikrine adamın ne varsa geride kalandan yana...

 

Sonra ilk filiz toprağın yüzünü yırtar çıkar güneşe.

 

Çoğaldıkça filizler güneşi daha çok emerler, sonra bitkiler yeşil bir giysi gibi olur toprağa.

 

Senin gözlerin yeşil olmazsa bile…

 

İçinde keyfince sıra dağlar geçer, kar benekli kayalıklar, köy deresi gürleye gürleye yeşil akar.

 

Biz seninle muhabbetin sadece bakıştan yana olan yerindeyken.

 

Turna katarı geçer, bulutlar rüzgarın elinden kaçmakta başka aşkların gökyüzüne. Bize mavi gökyüzünden yeşil yeryüzüne kavuşamayacak bir azap kalır.

 

Tanrı ülkesinde hükmünü yitirir.

 

Bir avuç kardelen toplasak ve bir yumruk can çekmesi, dikilsek bayrak gibi en doruk yere birazda baharı biz kışkırtsak. Damarlarımızdan bütün dünyayı taşısak hiçbir hamalın yükü bu kadar hafif olmaz o zaman.

 

Biraz da biz süpürsek bu aymaz, bu vahşi, bu akıldışı hayatı.

 

Farzet ki bir yıldır öpüşmemiş toprakla yağmur damlaları, süpürdüğümüz toz toprak, savurduğumuz ağırlığınca kıyamet ateşiymiş.

 

Gel şimdi cennet için bir ateş yakalım köknar ağacından, ateşi dumansız ve alevi yeşil. Sönmüyormuş asırlar boyu. Cennet eğer bahçeyse sevabın saltanatında ısınmak için bir ateş gerekir söyle… Yok diyorsan eğer benim yüreğimdeki ateş yedi kat dünyayı ısıtır inan kavurur da.

 

Bak bahar geldi, gözlerin geldi…

 

Nisan yine her zamanki nisan az tuzu kaçmışsa da bu kazan hep buharlaşır yerin üstünden bulutun yanına kadar.

 

Giydiğimiz bahar gömleğini hiç çıkarmayalım çünkü çıkardığımızda bahar bizden vazgeçer.

 

Adına yemin ettiğimiz çiçekleri tanrı sulamaz.

 

Bahara şapşal bir dalıştır nisan. Gözlerinin rengini yıkıyormuşum başkaldıran çimen taneleriyle.

 

Darılma ne olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
İrfan Sarı Arşivi