M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Lider Savaş ve Bayram

Lider Savaş ve Bayram

Kutsal Ramazan ayında da silahlar susmadı. 75 milyonluk TeCe de olanlar yine fakir fukara çocuklarına oldu, oluyor, olacak. El oğlu çocukları ile yazlıkta, tatil köyünde bayram yaparken dağda ölen gençlerin aileleri yas tutacak.

Siz 30 yıldır süren savaşta Türk, Kürd fark etmez; bir Başbakan, Bakan, Milletvekili, General, üst düzey bürokrat, holding sahibi, fabrikatör, zengin; medya patronu ya da bir köşe yazarının çocuğu şehitlik mertebesine eriştiğini gördünüz mü? Şu kutsal günlerde evine zar zor ekmek götüren fakir fukaranın kısmetine ne hikmetse hep “kahramanlık” ve “şehitlik” unvanları pompalanarak; haksızlığa, adaletsizliğe uğruyorlar onlar oluyor.

Lafı dolaştırmaya gerek yok. Kutsal dinimizi ve kitabımızdan örnekler vererek  oy avcılığı yapan siyasilere mübarek günler arifesinde ayetlerin meali ile sesleneceğim.

Araf suresi 34. ayette Allah diyor ki: “ Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.”

Ayetin açılımı yani tefsiri; her ümmet, her millet ve her devletin Allah tarafından tayin edilmiş bir ömrü vardır. O vakit geldiğinde onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alabilirler.

Milletler ve devletler fertler (birey-insan) gibidir. Kurulur, gelişir, duraklar, geriler ve nihayetinde yıkılırlar. Bunların uzun ya da kısa ömürlü oluşu maddi ve manevi yapısına ve liderlerine bağlıdır. Ne demek maddi, manevi ve lider? Bir örnek vermekle yetineceğim. Onu da yine Araf suresi 38 ayetinin tefsirinden alıntı yapalım:

“Toplumu, yanlış yolda yürüten liderler hem kendilerini hem de milletlerini saptırırlar” der. Dini ön plana çıkarsalar bile; değil mi ki halka zulüm, haksızlık, adaletsizlik, baskı yapmakla yetinmeyip toplumu yanlış bilgilendirmeleri sonucu yalnız kendi milletlerin değil o coğrafyada yer alan ümmetlerin de kendileriyle birlikte sonunu getirirler.

Bugün Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yaşanan bu değil mi? İslam aleminin kutsal ayı Ramazan’da Türkiye, Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde son yılların en kanlı kardeş kavgaları yaşanmıyor mu? Gerçek liderler toplum böyle mi yönetirler?

Başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere emperyalistler yüz yıl önce cetvelle Ortadoğu haritasını çizdiler. 100 yıl sonra aynı kapitalistlerin gelişen çağda ihtiyaçları ve talepleri değişti. Bu yüzden Ortadoğu’ya yeni bir dizayn veriyorlar. Peki, liderlerimiz ne yapıyor?

ABD, AB gibi çıkarı olan emperyal, kapitalist ülkeler; silah tüccarları ile iktidar hırsı olan işbirlikçi liderlerin çıkarları birleşince İslam ülkelerinde savaşların sonu gelmiyor. Neden? Çünkü bizi idare ettiğini sanan liderlerin tam da Kur’an ayetinde izah edilen, “yanlış yönlendirenler” yüzünden bizlere bu günleri yaşatıyorlar.

Kutsal kitabımız Enfal suresi 66. ayette gayri Müslim düşman için der ki “ eğer onlar barışa yanaşırlarsa sende ona yanaş.” 30 yıldır aynı dini paylaşan Kürdler “barış” diyor ama 4 ülkede de yönetenlerin kulakları bu sese kapalı. Yine Enfal 63. ayette “İslam dinini seçenler düşmanlık yerine kalpleri birleştiren adımlar atmalılar” der. Ne yazık ki 30 yıldır “barış” diyen gerilla annelerinin sesini ne kutsal Ramazan ayında ne de bayramda duyan olmadı.

Mesela TeCe’nin çakıl taşı edebiyatı ile babalandığı coğrafyamızın en güzel, en şirin, en zengin tabiat ve insanına sahip beldelerinde Ramazan ayı boyunca son 30 yılın en kanlı kardeş savaşı haftalarca sürdü. Orada neler olduğunu kimse bilmedi. Ama devletin valisi “operasyon bitti, çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi” demekle yetindi.

Onlarca köyde binlerce Kürd evlerinin kapısını bile kilitlemeden göçe zorlandı. Kendi vatandaşı bu zulmü yaşarken Dışişleri Bakanı eşliğinde haritada yeri bilinmeyen Mayamar’a Başbakan’ın eşi Emine hanım bir uçak dolusu yardım ile kıtalar arası yola alıyordu.

Bizi yöneten ve kendilerine “lider” payesi verenlerin eşi bilinmeyen bir diyara yardım için giderken o ekranlarında övünerek kendi vatandaşı için “115 terörist öldürdük” diyordu. Yetmedi İçişleri Bakanı “yazılar havan mermisinden daha tehlikeli” diyor; Beşir Atalay’da “en büyük Kürt partisi AKP’dir” diyerek adeta bizlerle dalga geçiyordu.

Bir an diyelim ki Başbakan’ın  öldürmekle övündüğü “115 gerilla”; değil de bin Kürd gerillasını öldürdüler. Bu yöntemle 20 milyon Türkiye Kürdünü bitireceğini, susturacağını mı sanıyorlar? Son 30 yılda geldiğimiz çizgi bu olumsuzluğun kanıtı değil mi?

Olayı tersten ele alalım. Diyelim ki gerilla bin asker öldürdüm dedi. 800 binlik sayısı ile Dünyanın en büyük beşinci gücü; son model tankı, topu, uçağı, silahı olan bir orduyu yenebileceklerini mi sanıyorlar. Bu konuda da 30 yılda geldiğimiz çizgi ortada değil mi?

O halde, ölmek, öldürmek ve de silah çözüm olsaydı 30 yılda bir sonuç alınırdı.

Oysa çok partili süreçte yüzde 50 oy alan Erdoğan Cumhuriyet tarihinin en güçlü lider ve Başbakanı. Askere dizayn, yargıya düzen vermiş; PKK ile Oslo’da masaya oturmuş bir Başbakan. Kısacası Türkiye’de çağın gereklerine uygun bazı adımlar atmış bir Başbakan.

Kamuoyu, dünya ve de Zana “Kürd sorununu çözerse bu Başbakan çözer” diye paye vermişler. Ama niçin, neden, nasıl bilinmez; sihirli bir değnek değmişçesine tam da “ustalık” döneminde 360 derece dönüş yapan bir Başbakan ile karşı karşıyayız.

Kutsal Ramazan ayında ve mübarek Bayram arifesinde kanlı kardeş savaşı sürüyor. Çözerse bu Başbakan çözer denilen Kürd sorununu ne hikmetse son bir yıldır çözmemek için ısrarla direnen bir Erdoğan var.

Barış Başbakan’ın iki dudağı arasındayken Erdoğan kutsal ayda ve de bayram öncesi yükselen gerilimi düşüreceğine yaptığı her konuşmada gerginliği arttırıyor. Oysa cumhuriyet ile yaşıt olan “Kürd” sorunun çözmek için risk almak gerekiyor. Sorunun terör değil Kürd sorunu olduğunu Başbakan’ın kendisi de biliyor. Dökülen kanın önüne geçmek için sorumlu bir lider olarak Toplumu ve medyayı bizzat hazırlaması gerekmez mi?

Ama hayır Sayın, Başbakan çıktığı TV programında Kürdler için “istekleri bitmiyor” diyor. Gerçekte yasal ve anayasal hiçbir şey vermediği Kürdler hakkında kamuoyunu bilinçli bir şekilde siyasi çıkarları için yanıltan Erdoğan’a “el insaf yahu” demek gerekmiyor mu?

Türk, Kürd, Arap, Acem bu coğrafyanın halklarını yöneten liderler artık sorunlarını silahla çözmekten vazgeçmeliler. Gün sorunlarını silahsız çözmek için çaba harcama zamanı. Değilse kutsal kitapta yapılan uyarı er ya da geç tecelli edeceğini bilmeleri, görmeleri gerekir.

Kürd hareketinin silahla bastırılmak istenen bu günlerde doğduğum köyün bağlı olduğu Batman’ın Gercüş ilçesinin Belediyesi anlamlı bir kararla, zevkle dinlediğim merhum, müteveffa Karadenizli sanatçı Kazım Koyuncunun adını bir caddeye vermiş.

Bu küçük adım bile Kürdlerin barış ve kardeşliğe ne kadar susadığının önemli bir gösterge değil mi? Dağlarda Kürd çocukları toprağa düşerken Kürdler bir ilçedeki caddelerine Türk sanatçısının ismini veriyorlarsa; liderim diyenler bundan ders çıkartmalı.

Kutsal günler ve Bayram arifesinde bir halka dağda ceset toplatan değil; kitabımızı anlayarak okuyan ve mesajlarına uygun icraatta bulunan liderlere ihtiyacımız vardır. İyi yönetmeliler ki; bir başka kutsal ayda ve bayramda gençlerin cenazesini kaldıran değil, birlik ve kardeşlik içinde oruç tutan ve bayram coşkuyla kutlayan günler yaşayalım.

Çok acı ve de çok kanlı bir süreçten geçiyoruz. Bu yüzden bayram mesaj yazmak içimden gelmiyor. Ramazan’ı ve Bayramı savaş arenasına çevirirken bile kendilerinin lider olduklarını iddia edenleri ıslah etmesi ve doğru yolu bulmaları için benimle birlikte sizlerin de dua etmenizi istiyorum. Çünkü işimiz Allah’a ve duaya kaldı. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi