İrfan Sarı

İrfan Sarı

Legal ve İllegal Hırsızlar

Legal ve İllegal Hırsızlar

Legal hırsızlık nasıl olur diye sorabilirsiniz!

Türkiye’de yakın bir geçmişte tekerrür eden ve ayakkabı kutularıyla sembolleşen legal hırsızlığın evvelce de bankaların içinin kredilerle nasıl boşaltıldığını ve siyaset kurumun başındaki siyasetçilerin akrabalarının nasıl palazlandığını biliriz.

Siyaseten hırsızlığın yegâne ülkesi Türkiye değil tabi. Dünya bu konuda hatırı sayılır bir hırsız kadrosuna sahip.

Kıtlık zamanı yağmacılığın çoğaldığına rastlanılır, bolluk ve bereket zamanı da rehavete kapılan ahalinin gözlerinin içine baka baka çalmayı da görmek mümkündür ki bu tip çalma profesyonellerin işidir.

Türkiye kıtlık ya da bereketli çalma zamanların hangisinde bilemiyorum ama bildiğim bir şey var vergilerin en cafcaflısını alıyor.

Nitelikli hırsızların yaptığını herkes bilir ama pek çokta üstüne gidilmez. Kanunlar, kanun koyucular, adalet, adalet uygulayıcıları, basın, basın çalışanları, sivil toplum, sivil toplum temsilcileri o durumda suya sabuna dokunmadan yaşamayı yeğler.

Toplum ve birey bu durumda ne yapacağını anlayamaz zira kendi olmaktan uzaklaştırılmıştır. Nereye, nasıl, ne şekilde tepki göstereceğini çözemez. Bir zihin köreltme söz konusu olur. Bilgi karmaşası yaşanır, topluma doğrudan aktarım yapan merkezler bu işin böyle olmasını ister çünkü.

Neye uğradığını anlayamayan toplum ve birey açıkçası darbenin nereden geleceğini çok kestiremez. İşkence altında ve gözleri bağlı bir mahkûmu andırır bu zamanlarda toplum ve birey, çaresizdir.

O kadar çaresizliğin içinde dahi uğramış olduğu zihin köreltme toplumu ve bireyi sağlıklı karar almaya götürmez, hırsızı yakaladığında dahi onu af etmeye hazırdır. Oy verir, destekler, sorgulamaz, yargılamaz, eleştirmez.

Türkiye haritası içinde kalan güneş, su, rüzgar tarzı yenilenebilinir enerjiler gibi insanlardan doğal olarak insanların oluşturduğu toplumdan çalınan enerji kim vurdu ya gider. Bu sadece Türkiye ye mahsus bir durum da değil gelişmiş toplumlar da ve geri kalmış toplumlarda da buna rastlayabilinir ama Türkiye bu konu da ileride bir yerdedir.

Velhasıl Türkiye de doğa talan edilirken insanlarda soyup soğana dönüştürülüyor durmadan.

Yereldeki hırsızlar içinde birçok şey söylenebilir.

Uzun soluklu bir savaşın iyice yoksullaştırdığı halk gerçeği var karşımızda. Eğitimden mahrum bırakıldığını hiç söylemeye gerek yok. Yanı sıra savaşın yarattığı boşluklardan istifade edenlerin uyuşturucu alım satımı yapıp bir gecede zengin olmanın yaratmış olduğu üstler ve altlar arasındaki uçurum…

Evet, öyle büyük bir uçurum ki insanlar kıskançlık egolarına, hırslarına yenilip kısa zamanda haksız kazanç elde etmenin peşine düşer. Meşru olup olmadığı bir an akıllarından geçmez, gemisini yürüten kaptandır hep.

Ve bu illetin içicisi olan bireylerin toplum içinde dışlandığına tanıklık ederiz.

Oysa bu yüz kızartıcı işi yapanlara olan sadakat gözden kaçmaz, sadakat olmasa bile tam olarak bunun ismi yağcılık-yaranmacılık olarak tanımlanabilinir.

Ve bence toplumun ekonomik zekasıyla oynamanın en belirgin karmaşası tefeciliktir. Tefecilik kısaca dayanışma olarak algılansa da kökenin de meşrulaştırılmış harsızlığın ta kendisi olduğunu unutmamalıyız. Toplum içindeki siyaset ve din geleneği bu işe dair belirgin bir mücadele örneği bırakamamıştır.

Pratikte bu gayri meşru işleyişin toplumda çökmelere ve dejenere olmaya meydan verdiği konusunda hemen her kesim hemfikirdir. Ancak söz konusu işleyiş karşısında hiçbir kıpırdama söz konusu değildir.

Her kes ve kesim suskun olmayı tercih eder.

Ayrıca üretim kaynakları yeterince dönüştürülmediği ve üretime dair devletin yok denecek desteği kaçınılmaz sonu getiriyor. Yani üretimden düşmüş, muhtaç olmuş halk.

Tüm bu durumlar, savaşın açtığı boşluklardan istifade eden illegal hırsızları da çıkardı karşımıza. Son zamanlar da ilçemizdeki hırsızlık vakaları mutlak sonuç olarak karşımızda uzun zamandı duruyordu anacak şimdi kapımızı dövmeye başladı.

Unutulmamalı ki bu sorun bir an önce çözüm bulmazsa her bireyi potansiyel hırsız haline getirecektir ki o zaman zihin erozyonu ya da körelmesi hayat bulur.

Bu da yoz toplum, yoz yaşam olur. Düşünülmesi bile korkunçtur bu durumun. Başkalarının emeğine, alın terine, baba mirasına göz koyanların galip gelmesine fırsat vermemeli…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İrfan Sarı Arşivi