M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kutsal topraklara doğru yolculuk

Kutsal topraklara doğru yolculuk

Bir süre önce köşemde bir cümle ile dile getirmiştim. Allah kısmet ederse Umreye gideceğim demiştim. Belki de Kutsal topraklara gitmenin verdiği duygular ile son zamanlarda dini konulara köşemde daha fazla yer verdim. Her canlı gibi bende bir insanım ve benimde duygularım, düşüncelerim, inançlarım var. Dolayısıyla bu bakışıma hoş görüyle yaklaşılmalı.

Uçaklarda yer sıkıntısından dolayı 40 gün öncesinden rezerve yaptık. Umre için ben de hanımda hazırlıklarımızı yaptık. “Hac” görevimi yerine getirdiğim için hanımdan tecrübeli biri olarak “Umre” rehberini inceleyerek yolculuğun havasına girmiştik.

Yolculuğa o kadar şartlanmıştık ki uçuş gününden 35 gün kala iki dizimde beliren müthiş ağrılar sonucu bırakın namazımı kılmayı secdeye gidemez, dizlerimi bükemez oldum.

Paniğe kapıldım ve uzun süredir diz şikâyetlerimi takip eden Fizikçi doktorumuza eşim ile birlikte başvurduk. Eşimin 2 yıl önce sağ ayağının 5 parmağı kırılmış çiviler ile tutuşturulmuş O’nun da ayağından ve dizinden şikâyeti vardı.

Doktor şikâyetlerimizi dinledikten sonra; “ Latif Bey, sizin şikâyetler çok ciddi, bir emar çeksek iyi olur” dedi. Emar çektirdim, hanımın ayağında çiviler olduğu için emar yerine film çektik. Ne yazık ki korktuğumuz başımıza geliyordu.

Benim 2, hanımın 1 dizinde yılların getirdiği olumsuzluklar sonucu yıpranmıştı. İkimize de Ortopediye yol göründü. Çekilen Emar ve Film raporlarında her şey anlaşılınca kapalı ameliyat ile dizlere girilerek hasarın ne olduğunu Artroskopi ile tespit etmek ve bir ön tedavi, tamir ve temizlik gerektiği ifade edildi.

Ne yapalım, Allah’tan gelen baş göz üstüne dedik. Umre öncesi ameliyat kararı alındı. Ben de eşime de Umre seyahatimize 28 gün kala ameliyata aldılar. Benim iki dizim çok fazla tahribat olduğu için 2 saatlik uğraşı sonucu menüsküs, yırtıklar, kireçlenme yani kıkırdak doku tahribi ve dezenformasyonlar gibi 4 hasar ameliyat masasında müdahale görünce bir hayli zorlandım. Hanımın daha hafif atlatmıştı. Her halde bana bakması için kutsal yolculuk öncesi Allah yüzüme gülmüş olacak ki hanımın hasarı çok değildi.

Sonuç benim iki dizim 42 yıllık çok aktif koşuşturmalarım sonucu fazlasıyla tahrip olmuştu. Umre dönüşü protez mi, ya da sıkı bir tedavi mi kararımızı vereceğiz.

Her şeye rağmen moralimizi bozmadık. Doktorlarıma danışarak seyahatimi de iptal etmedik. İlaçların ve manevi gücün verdiği psikoloji ile seyahatimize devam etme kararı aldık. Son kez ameliyat yapan doktorla yetinmedik ve konusunda uzman dost doktorların da görüş ve önerilerini alarak Umre kararımızı kesinleştirdik. Siz bu satırları okurken Allah’ın izni ile ben ve eşim Kutsal topraklarda olacağız.

Yapacağım kutsal yolculuk üzerine dini bir konuyla yazımı bitirmek istedim. Hürriyet gazetesinde Cuma sohbetleri adı altında köşesi olan Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu’nun derlediği ve köşesinde haftalarca yayınladığı “Veda Hutbesinden sonra Peygamberimizin Konuşmaları” konulu bölümlerden bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Başlık “Kıyamet’in Alameti”ydi. Okuduğunuzda Peygamberimizin yüz yıllar önce söylediğini bugün bire bir yaşadığımızı göreceksiniz. Kutsal yolculuğa çıkarken sütunlarımda sizlerle paylaşmayı bir inanç görevi saydım.

KIYAMETİN ALAMETLERİ       

PEYGAMBERİMİZ (sav) veda haccından sonra yaptığı konuşmalarda uyarı dozunu arttırıyordu. “Benden sonra cahiliye dönemindeki putperestliğe dönersiniz diye bir korkum yok” diyordu. “Bütün korkum sizin dünya uğruna birbirinizle boğuşmanızdır.”

Sanki kendisine iman edenleri tertemiz bir havuzun etrafında topluyor ve sonra da iç ve dış âlemlerini temizliyordu. Bir babanın evladına olan düşkünlüğünden daha çok düşkündü iman edenlerine. Ateşle müminler arasına bir bariyer gibi duruyordu. Elleriyle tuttuğu cehennem kapısını bir daha açılmamacasına örtmeye çalışıyordu.

* * * 

Hz. Enes (ra) anlatıyor: Ey insanlar! Kıyamete yakın zamanlarda çetin işler, zor zamanlar ve büyük korkular olacak'”.

* * *

Hz. Huzeyfe (ra) anlatıyor: “Peygamberimizi (sav) gördüm. (Veda haccındaydı) ve Kâbe'nin örtüsüne yapışmıştı. Gözlerinden yaş boşalıyordu.

Yanına yanaştım ve şöyle sordum. Ey Allah'ın Resulü! Neden ağlıyorsunuz? Allah sizin gözlerinizi yaşartmayacaktır. Ağlamanıza müsaade etmeyecektir.

 O (sav) şöyle cevap buyurdu:

“Huzeyfe! Dünya tükenip gidiyor. Gün olacak sanki sen dünyada hiç olmamışsın gibi olacak. Sanki kıyamet yakınlaşmış gibidir.”

Dedim ki; Ey Allah'ın Resulü! Kıyametin yaklaştığının işaretleri nelerdir?

O (sav) şöyle buyurdu:

“Ümmetim namazı terk ettiklerinde, şehvetlerinin peşinde koşuşturduklarında, ihanetler çoğaldığında, emanete riayet kaybolduğunda, su kaynakları azaldığında, ufuk tozlandığında, insanlar küfürleştiğinde, kanaat ortadan kalktığında, insanlardan iyi niyet kaybolduğunda, ağaçlar çok olsa da meyve vermediğinde, alım gücü azaldığında, sarsıcı rüzgârlar, ters ilişkiler, gereksiz yere yapılan yeminler çoğaldığında, geçim zorlaştığında, insanlar baba ve annelerine küfrederek karşılıklı olarak şakalaştıklarında, haram yoldan para kazanma hırsı ve zina çoğaldığında, Allah'ın verdiğine rıza azaldığında, sefihler idareci olduklarında, ihanet çoğalıp emanet kaybolduğunda, herkes kendi aklını ve yaptığı işini beğenip övmeye başladığında, her cahil ve boş adam cehaletiyle ön plana çıktığında, evlerin duvarları yükselip aşırı süslü hale getirildiğinde, lüks ve yüksek binalar çoğaldığında, batıl olan şeyler gerçek, yalan ise doğru kabul edildiğinde, sağlıklı akıl sahibi olmak acizlik, şeytanca adım atmalar akıllılık, sapıklık doğruluk, gerçeği açıklamak körlük, suskunluk aptallık, ilim sahibi olmak ise cahillik olarak kabul edildiğinde, kalpler köreldiğinde, kötülük iyiliği mağlup ettiğinde, insanlardaki dünya tutkusu azgınlaştığında, ticari yollar çoğaldığında, tembellik yaygınlaştığında, vahşi hayvanların derileri lüksün göstergesi olarak giyilmeye başlandığında, dünya ahrete tercih edildiğinde, kalplerden merhamet duyguları çıktığında, fesat yaygınlaştığında, Allah'ın kitabı oyuncak -ve oyun aracı- haline getirilmeye çalışıldığında...

İşte ey Huzeyfe bütün bunlar olduğunda İslam'ın sadece ismi kalacak. Kuran kalplerden silinecek. Ancak görüntüsü kalacak. Okuyucular ve insanlar Kuran okuyacaklar ama bu okudukları Kuran boğazlarından öteye geçemeyecek. Okudukları Kuran'ın emirlerini uygulamayacak, yasaklarından da sakınmayacaklardır.

İşte ey Huzeyfe! Bütün bunlar olduğunda Müslümanların mescitleri süslü ama cemaatinin kalpleri imandan yoksun olacak. Âlimler yeryüzünün en şer insanları olacaklardır. Fitneyi bu âlimler başlatacaklar. Fitne neticede onlara dönecektir. Hayırlı insanlar ve hayır yok olup gidecek. Şerli insanlar ve şer olduğu gibi kalacak. İşte bütün bunlar olunca Allah insanların amellerini önemsiz sayacak. Amellerine itibar etmeyecek. Çünkü insanlar böyle bir dönemde sadece paraya dalacaklar. Öyle bir hale geleceklerdir ki en zengin olan bile kendini fakir sayacak'”. (Nebhani, Alamatü Yevmi'l Kıyame, 55)

NOT: Kısmet olur, sağ salim dönersem umre izlenimlerimi yazmak üzere size Allaha ısmarladık diyorum ve hayır dualarınızı bekliyorum. Esselamünaleyküm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi