Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kürtlerle psikolojik savaş

Kürtlerle psikolojik savaş

Bir halk sadece dili ve kimliği ile yıpratılamaz!

 

Bir halkın kazanımları olan tüm kültürel değerlerini kaybetmesi için onu eğitimsiz, aç ve sefil bırakmak yeter.

 

Cehalet ve açlık en korkunç tehlikedir.

 

Savaş ortamlarında en medeni insanlar bile açlık ve yoksulluğa yenilirler, önce hırsızlık sonra katletmeyi ve sonrasında her türlü kötülüğü hiç düşünmeden yaparlar.

 

Kürtler TC dönemiyle beraber cehalete ve sefalete terk edildi.

 

Dili kimliği ve kültürü yasaklanan bir halk açlığa da mahkum edilince ne yapabilir?

 

Gerek Arap ve gerekse TC"nin kültürel dezenformasyonu ve baskıları sonucu kendi kadim kültürlerinden uzaklaşıp kendilerine yabancılaştılar.

 

Dolaysıyla bugün her suç olayının altında onları görenler pek de haksız değiller.

 

Her çetenin altında polis ve asker kökenliler çıktığı gibi, her suçun altında Kürtleri aramak ve bulmak da mümkündür.   

 

Her çetenin altında polis ve askerin çıkması gibi, her suçun altında Kürtlerin çıkması da tesadüfî değildir.

 

Sistem kendi aktörleri ile kötülüğü beslemekte ve birilerini de bu kötülüğe ortak koşmaktadır.

 

Yani, sistem kendi canavarını yaratmaktadır/yaratmıştır.

 

Kötülük ve iyilik bir ırka ve bir bölgeye ait değildir. Bunlar evrensel değerlerdir.

 

Bilginin disipline edemediği her birey ve toplum kötülüğe alet olabilir.

 

Bilgisiz bir toplum disiplinsiz ve örgütsüz olur.

 

Yüce yaratıcı, insanın insan formatında yaşaması için din müessesesini farz kılmıştır.

 

Yani insanın her gün eğitilmesini şart koşmuştur.

 

Eğitimin kurumsallaşmadığı dönemde insanı ettik açıdan eğitmek için dinler ortaya çıkmıştır.

 

Bugün ise dinlerin yanı sıra insanın ilahi/evrensel formata uygun olması için eğitim kurumları devreye girmektedir.

 

Yaşamın kalite standardını geliştirmesi ve insanın insan olabilmesi için, bilgi ve onun getirdiği disiplin şarttır.

 

Kötü olmasını istediğiniz birini veya bir toplumu önce bilgisiz ve cahil bırakın sonra da açlığa mahkum edin.

 

Sistemin ağalar ve aşiretçilik sarmalında doğu insanını cahil ve ekonomik yönden bağımlı kılarak Kürt insanını bilgiden ve bilgiye dayanan disiplinden uzaklaştırmak istemesi tamamen bir politikadır.

 

Böylelikle cahil ve sefil kalan Kürtler zaman içinde egemen kültürü benimseyip iyi birer devşirme Türk olabilirler diye düşünülmüştür.

 

Terörü, ekonomik sorun gibi görenlerin esas düşünceleri de bu politikadan kaynaklanmaktadır.

 

Kürtlerin yeterince fakirleştiğini, ekonomik kazanımları kültürel kazanımlarına tercih edeceklerini ve ümmetçi söylemlerle desteklenen ekonomi politikalarla Kürt sorununun biteceği sanılmaktadır.

 

Ne yazık ki, sisteme bu yönde telkinlerde bulunup Kürtleri kömür ve makarna ile kandırmaya çalışanlar da ekonomik kazanımlar (ihaleler) sayesinde devşirtilen Kürt kökenli siyasilerdir.

 

Makarna, kömür ve ihaleler karşısında kendi öz benliklerine ihanet eden bir halk vardır sanılmaktadır.

 

Her özgürlük hareketinde ya da her bağımsızlık mücadelesi veren toplumlarda hainler olmuştur. Ancak Kürt halkının hainleri gerçekten de çoktur.

 

Sebebi de; Arap, Fars, Türk ve Rus egemen kültürlerince asimilasyon uğratılmalarıdır. Her yönden kuşatılarak asimilasyona uğratılan bir halkın bunca zamandır ayakta durması bile mucizedir.

 

Asurlular, Süryaniler ve daha birçok halk bu bataklıkta kaybolup gitmiştir.

 

Bu halkların yok olması planlı bir uygulama ile yürütülmüştür.

 

Zincirin son halkası da Kürtlerdir.

 

Dün Rumlara yapılmak istenenler, bugün Kürtlere yapılmak istenmektedir.

 

Ancak, Kürt nüfusunun yoğunluğu egemeni ürkütmektedir.

 

Bir kalkışmanın altında neler çıkacağı bilinmemektedir.

 

CIA"nın raporlarına göre 2000 yılından sonra Anadolu"daki Kürt nüfusu Türk nüfusunu geçmiştir.

 

Diğer etnik grupları da hesaba katınca –bu rapora göre- Kürtlerin mutlak çoğunluk olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.

 

Bu durumda Ermenilere veya Rumlara karşı yapılan bir hareketin sonuçları farklı olacaktır.

 

Ayrıca dünya da değişti, küçüldü, artık kimse istediği gibi hareket edemez.

 

Saddam"ın akıbeti zorbalara ve soykırımcılara ders olmuştur.

 

Dolayısıyla barışmaktan ve dostlukta öte bir şansı yoktur.

 

Bu minval üstüne oturup barış çubuğunu tüttürmek herkese fayda sağlayacaktır.

 

Ancak bu savaştan rant sağlayan kesim hariç.

 

Bu kesim sistemin karanlık gücüdür.

 

Ama örgütlü olanıdır.

 

Bu bir kurumdur ve resmi ideoloji ile beslenmektedir.

 

Kimi kaynaklar (basın) bunun  “özel harp dairesi” olduğunu belirtir.

 

Psikolojik hap dairesi!

 

Kürtleri tüm kötülüklerin müsebbibi gibi gösterme planları burada yapılır.

 

Bu dairenin esas amacı Anadolu da Türklüğü egemen kılıp Türk olmayan tüm unsurları pasifize ederek devşirmek ve kullanmaktır.

 

Meydana gelen kitlesel olayların tümüne yakını bu dairenin aktörlerince organize edilmektedir.

 

Ama sağ da, ama solda olsun bu aktörler görevlerini tereddütsüz yaparlar.

 

 “1000 "e yakın kişi öldürdüm” diyen Ayhan Çarkın gibiler…

 

Geçmişte İstanbul ve Ege"de yaşayan Rumlara karşı girişilen yağmalama ve katliam olaylarını da Ergenekoncu ya da susurlukçu A. Çarkın"lar yapmıştı.

 

.Tüm bunlar niye?

 

“Rebbena hep bana” demekle olmuyor.

 

İlahi adalet gelir bulur, suçluyu.

 

Barış çubuğunu tüttürmek için Ergenekoncuların yargılanması bir şans olabilir.

 

Ancak kimse mevcut şartlarda adil bir yargılamanın olacağına inanmıyor.

 

Hatta içerdeki paşanın gerçekten düşüp beyin kanaması geçirdiğine de…

 

Adil bir yargılama olursa eğer, BEKO deşifre olur ve memleketin sorunları, -başta Kürt sorunu olmak üzere-  çözüm şansı bulur.

 

Aksi taktirde Kürtler haklarını istemek için mücadeleye devam edecektir.

 

Ancak bazı aymazlar bu hakkın nasıl isteneceği yönünde hala tartışmaktadırlar.

 

Elbette genel kabul; sorunların demokratik platformlarda demokratik çözüm önerileri ile dile getirilip, demokratik çözümlerle aşılması yönündedir.

 

Ancak, güçlü ve hakim taraf her türlü demokratik tepki ve oluşumu suç gibi gösterip çözümsüzlüğü dayatıyorsa eğer, bu şiddet ortamının daha uzun süre devam edeceği anlamına gelmez mi?

 

Kavgasız, gürültüsüz bir çözüm dileğiyle adalet tecelli etsin, istiyoruz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
23 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi