M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürtler devlet kuruyor (2)

Kürtler devlet kuruyor (2)

 Bir önceki yazımda bir kısım medya, siyaset ve bürokratların neyi amaçladıklarını kısaca dile getirdim. Bu günde Kürtlerin durumunun kısa bir özeti ve onları anlama açısından gerçek, samimi niyetlerinin ne olduğunu yazmaya çalışacağım.

Öncelikle şu bilinmeli ki; 26 yıldır süren kirli savaş sonucu yakılan ve yıkılan 5 bin köyden zorla sürgün edilen 3 milyon insan metropol (anakent) kentlerin varoşlarına savruldular. Yeni yaşamlarıyla ilk kez buluşan milyonların büyük çoğunluğu boşluğa düştü. Köyden hiç tanımadığı kent yaşamına mecbur edilen Kürtler işsiz, aşsız ve yurtsuz kaldılar.

Ama sonunda hayat devam ediyordu ve yaşamak için bir yol, bir çare bulmalıydılar. Büyük çoğunluğunun bulduğu en iyi iş hamallık, amelelik, fabrikalarda en ağır iş, seyyar satıcılık, inşaat, tarım işçiliği ve benzerleriydi.

Aslında bu işleri bulanlar çok şanslıydı. Ama önemli bir çoğunluğu bu işleri de bulamayınca kötü simsarların tuzağına düştüler. Güzel ve alımlı Kürt kızları fuhuş batağına, yağız ve güçlü Kürt gençleri uyuşturucu baronlarının ve çetelerinin kucağına itildiler.

Hırsızlık, yankesicilik, çetecilik, uyuşturucu, fuhuş sektörünün birer bireyi haline getirilmeleri için belli zihniyet ve çevreler bunu teşvik etti, destek verdi.

Kürtler 30 yıl süren savaştan sonra geriye dönüp baktıklarında bazı şeylerin ters gittiğinin farkına vardılar. Türkiye’nin tamamında ya da Kürt coğrafyasındaki şehirlerde Kürt bireyleri toplumdan kopuyordu. Kentlerin varoşlarında yasadışı yollara, kötü niyetli çetelerin tuzağına düşüyorlardı. Kürtler bu kötü gidişi durdurmalıydı.

Kürtlerin yasal ve sosyal haklarında insani bir çizgiye getirilmesi için projeler üretilmeliydi. Örnekleri batı ülkelerinde ve Türkiye Cumhuriyetinin bizzat uyguladığı, ancak Kürtler söz konusu olduğunda görmediği yöntemlerden yola çıkarak çareler üretilmeliydi.

BDP, Sivil Toplum Kuruluşları ve Demokratik Toplum Kongresi çareler aradılar. Sonunda Kürt toplumunu güçlü ve etkin hale getirmek için “Siyaset Akademisi” adıyla siyasi partilere yön veren ve onlara eleman kazandıran örgütlenmeler başladı.

Ayrıca bugüne kadar işlevlerini gerçek anlamda yerine getirmeyen İl ve Belediye Encümenlerine destek sağlayan, onlara yardımcı olan “Kent Meclisleri.” Yine Cumhuriyet’in 87 yıldır uyguladığı ve Atatürk’ün de zamanında büyük teşvik ettiği “Kooperatifleşme” yani dayanışma ve birlikte hareket etme yöntemleri ile sorunlara çare üretmek istediler.

BIRAKIN SORUNUN ÇÖZÜMÜNE KATKI SUNSUNLAR

Allah aşkına bunların neresinde kötü niyet var?

Yani kim ne derse desin, yapılan bu haksızlıkları ortadan kaldırmak için legal (yasal) zeminde Kürtlere karşı “Fiziksel, Kültürel ve Sosyal” bir vahşet uygulanıyorsa buna dur demek ve bu gidişi iyiye doğru yönlendirmek ne zamandan beri suç oluşturuyor?

Bu projelerin tamamına da “ Öz Savunma Gücü” demek nasıl bir kolluk gücü olarak izah ediliyor anlamak mümkün değil. Kürtlerin dağda illegal bir savunma gücü olduğunu dünya âlem biliyor. 27 yıldır TC’nin kolluk kuvvetleri onlarla mücadele etmiyor mu?

Bildiğimiz kadarıyla Kürtlerin yeni bir savunma gücü kurma arzuları da yok, gerek de yok? Türk, Kürt ve Dünya bu güçlerin silahlarını susturmak, bıraktırmak için uğraşırken ve de düz ovada siyaset yapmaları amaçlanırken yeni bir gücü neden oluştursunlar ki?

Yalan değilse; Kürt siyasetçilerinin tutuklandığı; Kandil ve Mahmur’dan gelenleri hapse atıp beşer yıl ceza verildiği gibi yapmayacaklarsa; silahlar sussun, gençlerin ölmesin, anneler ağlaması isteniyorsa, Kürtlerin örgütlenmelerinden neden korkuyorlar ki?

Bırakalım Kürtler kendi siyasi, sivil, legal örgütlülüklerini kursunlar. Bırakalım bu örgütlenme ile bizim 87 yıldır yapmadığımızı onlar yapsınlar. Bırakalım Kürtleri fuhuştan, çetelerden, uyuşturucudan, hırsızlıktan kurtarsınlar. Bırakalım bu örgütlenme ile hem TC’ye katkı, hem kendi kendilerine aş, iş geliştirme ve insan gibi yaşama imkânı yakalasınlar.

TC’nin bilinçli olarak yapmadığını, Kürt Sivil Toplum Hareketi içinde legal bir yöntem ile çare üretmek istiyorlarsa neden onlara karşı çıkıyoruz ki? Yoksa gerçekten Kürtlerin Türkler gibi eşit vatandaş olması, insan gibi bir yaşama kavuşmaları istenmiyor mu?

Artık Kürtler kendi inisiyatifleri ve Sivil Toplum Örgütleri emir komuta zinciri içinde güvenli ve insani bir yaşam istiyorlar. Kendi toplumu içinde fuhuş yapılmasını istemiyorlar. Uyuşturucu, çeteci, yankesici gibi kontrolsüz ve yasa dışı yöntemler ile beslenen bir toplum görmek istemiyorlar. 87 yıldır sorunun kilidini çözemeyen devletin yerine kilidi Kürtler çözmek istiyorlarsa bunda gocunacak ne var? Devlet onlara bu imkânı sağlamadığı için kendi başlarının çaresine bakmayı neden peşinen illegal ite (yasa dışı ) ilan ediyorsunuz ki?

Demokratik Toplum Partisi ve Demokratik Toplum Kongresi bu konuda attığı adım ilk ve en olumlu adımdır. Kürt halkının önemli bir kesimi de bu projeleri benimsiyor ve sonuna kadar destekliyor. Adı ister “Savunma Gücü” ister “Meclis” ya da “Demokratik Toplum Kongresi” her ne olursa olsun.

Türk ve Kürt halkının huzur ve güvenliği için bir adım ise TC Hükümetleri ve Devleti bu adımdan neden gocunuyor ki? Türk medyası da “Devlet Kuruyorlar” iftirası ile çomak sokup, ihbar edip başka anlamlar yükleyeceğine çözüme gidecek yollara destek verse ya. Varsa eksik ve yanlış anlaşılır tarafları düzeltmek için yol gösterici olmaları gerekmez mi?

Başbakan’ın Mardin’de dediğini diyoruz. “Yeter artık” Kürtleri bir birine düşüren fitne yöntemlerinden vazgeçilsin. Koruculuk, itirafçılık, muhbirlik; Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir ve Orhan Miroğlu örneklerinde olduğu gibi kışkırtmalardan vazgeçilsin. Kürtleri karşı karşıya getiren değil; soruna çare üretmek için sürece katılmalarını sağlamak gerekmez mi? Bunun için çaba göstermek ve proje üretmek varken Kürtler arasında fitne çıkarmak ya da onların iyi niyetini 73 milyona kötü yansıtmak doğrumu?

Sorun parçası Kürtler olduğuna göre barış için çaba ürettiklerini görmemezlikten gelinemez. Hükümete ve devlete düşen görev dağdaki çocukları avlamak değil eylemsizlik kararı üzerinden aylar geçmesine rağmen atılmayan adımı atmaktır. Sorun oyalama taktiği ile çözülmez. Kürt dili ve Kültürü için adım atılacağına, çare üretileceğine yasasız yayın yapan TRT Şeş yoluyla Kürt dilini tahrif için projeler geliştirmek vicdansızlık değil mi?

Kürtler seçim malzemesi olarak kullanılan oyalama taktiklerinden bıktı, artık bu taktikleri yutmuyor/yutmayacak. Ne yazık ki hükümet hala samimiyet ve iyi niyetten yoksun. Bırakın sorunu çözmek için adım atmak, şark kurnazlığı ile Kürt coğrafyasında “İrşat” ekipleri oluşturuluyor. Şark kurnazlıkları bitsin artık. Ya sorunu çözün, ya da bırakın Kürtler sorunu çözmek için katkı sunsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi