Kürtler
Kürtler, Ortadoğu´nun en eski halklarından biridir. Bilinen bir gerçekte, Kürt ve Kürdistan terimleri´nin Selçuklular ve ondan önceki dönemlerde sık sık kullanılmış olunmasıdır. Zira Selçuklular XII yüzyılda Kürtlerin yaşadığı cografyada bir Kürdistan Eyaletinin kurulmasını kabulettiler.
Selçuklular öncesı dönem, yani X-XII yüzyıllar Kürtlerin altın cağı idı. Bunun yanında 990 da Diyarbakırda kurulan Mervani Beyliği, Kürtlerin en parlak dönemini ifade ediyordu. Bu Beylik Selçukluların istilasına uğradı, bu nedenle uzun ömürlü olamadı. Kürtlerin zamanımızda bağımsız bir devletleri yoktur, fakat Iraktaki Federal Kürt Cumhuriyeti Kürtler tarafından idare edilmektedir.
Takriben Kürt Ulusunun otuz milyon kadar olan bir çoğunluğu bugünkü Türkiye sınırları içinde, geri kalanı kısmı ise Irak, İran, Suriye ve çok az bir kısmı da Ermenistan, Azerbeycan, Lübnan ve Kırgızistanda yaşar. Müslüman bir halktır. Halen aralarında az da olsa Yezidi, Yahudi ve Hırıstiyan dinine inanlarıda bulunmaktadır. İslamiyetin kabülünden önce Güneşe taparlardı.
Kürtlerin kendi aralarında kültür ve hayat tarzı farklılıkları bulunmamaktadır. Ortak bir Kürt bilinci gelişmiştir. Lehçe farklıkları bulunmasına ragmen, farklı lehçelerde konuşsalar bile birbirleriyle rahatca anlaşabilirler.
***
Kürt bilinci değerli yazılarıyla tanıdıgımız Haydar Isik´in kaleme almiş olduğu Bitlis Beyi Abdal Han´ a gönderilen Kanlı Ekmek isimli Romanda daha detayli fark edilmektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesini kaynak alarak okuyucuya 1650lili yıllarda adil davranışlarıyla tanınmış Kürt Hükümdarı Abdal Han yönetimindeki Bitlis Beyliğinin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi durumunu, anlatmaktadır.
Bu romanda yazar Osmanlı Sadrazamı Melek Ahmed Paşanın Bitlis Beyi Abdal Hana niçin savaş açtığını? Zamanında yörede nufuslu olan bazı tanınmış Kürt aşiretleri´nın Abdal Hana neden ihanet ettiklerini? Bitlis Beyliğindeki şehzadelerin birbirine niçin düşman olduklarını? konu edınmektedir. Sevginin en temizinin anlatıldığı romanda, düşmanlığı, kini, ve kalleşliği de okuyacaksınız.
Yazar romaninda Bitlis Beyi Abdal Hanın cariyesi Sofiaya olan derin aşıkını Sofia, biliyorum sen Hırıstiyan, ben de Müslüman´ım ama dinlerin gerçeği nedir biliyormusun?, sorusuna yine kendinin vermiş olduğu Gerçek din yüreğin dinidir, cevabıyla dile getirmektedir. Abdal Han beyin bu tavrının onun ta 1650 li yıllarda aşka olan düşkünlügünü dilegetirmektedir.
Yazarın bu Romanı okuyucuyu üçyüzelli yıl öncesi Bitlis'ine götürürken, o dönem Ortadoğunun pırlantası olan Bitlisteki yaşamı okuyucunun tanımasını sağlamaktadır. Abdal Han Beyin aynı zamanda mimar ve mühendisi olduğunu, onun yaptırmışolduğu hamamına, Osmanlı Padişahı Sultan Murad Hanın, hayranlığını anlayacaksınız.
***
Osmanlılara karşı Kürtler arasında, 1840 lardan itibaren bagımsızlık isteğiyle önemli milli isyanlar başösterdi. Kürt tarihinde önemli bir role sahip olan Bedirhan ailesi, bu isyanlardaki önclüğü nedeniyle bugün hâlâ Kürtler tarfindan sayğıyla anılmaktadır. Bedirhan ailesinin desteğiyle, 1987 yılında ilk Kürtçe Gazete olan Kürdistan yayın hayatına başladı. Bu Gazete Kürt kültürünün yayılması ve gelişmesine büyük katkılarda bulundu.
14 Ocak 1923 günü bir yurt gezisinde Atatürke gazeteci Ahmet Emin (Yalman) ın Kürtlük sorunu nedir, bir iç sorun olarak değinseniz iyi olr sorusuna karşılık Atatürk şöyle cevap verimiş.
başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok, Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır. O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise onlar kendilerini özerk olarak yöneteçeklerdir demiş. ( detayı için bkz. Ugur Mumcu, Kürt İslam Ayaklanması, s 48. ). Atatürk´ün Kürtlere ilişkin bu sözlerine resmi yayında, yer verilmemiş, sansör uygulanmış, sadece Musul meselesine ilişkin sözleri yer almıştır. ( detayı için bkz- Inan Ari, Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün 1923 Eskişehir-İzmir Konuşmaları, TTK Yayınları, Ankara, 1982, s. 45.). Nasil bir özerklik olacaktı bu? Başka bir yazım da değerlendireceğim.
Daha sonraları Kürt sorunu´nun varlığı 90´lı yılların başında Türkiyeyi idare eden Özal , Demirel ve günümüzde Recep Tayyip Erdoğan gibi siyasetçiler tarafından kabul edilmesine ragmen, bu ana kadar bu sorunun çözümü için çözümler geliştirmek 90´lı yıllar dahil pek mümkün olmadı. Bunda Kürtler adına legal siyaset yapan siyasi partilerinde hataları mevcut, çünkü dar kalıplar içerisinde meseleye çözüm üretemiyorlar.
Kananatimce Kürtler için , Kürtlere özel , federatif bir özerklik, AB üyesi olmak isteyen Türkiyede tartışmaya açılmalı, güçlü yerel yönetim modelinden Kürtlerde yararlanabilmelidir.
Türkiye, Avrupa Birliği´ne üyelik süreci içerisinde birçok demokratik açılım sağlamışken, Türkiye'de buğün Kürt sorunu devletin bir iç sorunu olmaktan çıkarak, Avrupa Türkiye ilişkilerin´de irdelenmektedir, çünkü bu sorunun uluslararası önemi genişlemektedir. Türkiyenin önüne müzakerelerde Avrupalılar tarafından Kürt sorununa ilişkin taleplerin getirilmek istenmesinin bilinen belli sebebleri mevcuttur. AB Kürt sorunu´nu uluslararasi areneda hem kendi çıkarlarına uygun buluyor, hem de Türkiyenin yukarıdan aşağıya demokratik reformları praktikte gerçekleştirebilmesi için ona, Kürt sorununun barış ve demokrasiyle çözülmesini önermek istiyor.
Bugün gelinen noktada artık Kürt sorununu, uzun süre söylendiği ğibi dış güçlerin pusulalarına indirgemek pek de mümkün ve doğru degil. Kürt sorununu geçmişten bugüne dek yeniden ve her yönüyle siyasi düşünmek, sorunu Bölğe belediye başkanlığı sistemine geçişyaparak çözmek gerekiyor. Artık inkarın veya görmez gelmenin fayda etmeyeceği bir dönemdeyiz.
03.05.2006 Berlin
[email protected]
www.yazicioglu.de