Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kürt Tarihi (2)

Kürt Tarihi (2)

Bir önceki yazıma gelen yorumlardan anladığım kadarıyla inkâr ve imhacı tarihle beslenen bazı şahıslar Kürt gerçeği karşısında rahatsızlık duymakta ve hala inkâr politikası doğrultusunda yorumlar yapıp uzun yıllara dayanan Kürt ve Türk dostluğunu İttihat ve Terrakici bir yaklaşımla baltalamak istemektedirler. Oysa bu tarihi gerçekleri anlatmamdan kastım, sistemin inkâr politikaları ile Türk ve Kürt halkları arasına serptiği kötülük tohumlarını doğru bilgilerle dostluk için yeniden yapılandırmaya yönlendirmektir. Aksi takdirde gün geçtikçe sistem tarafından derinleştirilen halklar arası düşmanlık ileride onarılmaz yaralara sebep olacaktır. 

41760

Dostluk karşılıklı kabul ve saygı temelinde gelişir. İnkâr ve imhacı anlayışla ilişkiler gerildiği sürece Kürtlerin dağa çıkan ve taş atan çocuklarının sayısı çığ gibi büyüyecek ve kartopu misali üstümüze gelecektir. 

Yugoslavya ve Irak senaryolarıyla ve ırkçı oligarşik anlayışla işleyen sistemin halklar arası düşmanlığına piyon olmamak için, geçmişimizle yüzleşmek zorundayız.  Bu nedenle başlatmış olduğum “Kürt Tarihi” adlı makale dizisini devam ettirerek Kürtlerden saklanan tarihi gerçekleri özetleyerek yazmak istiyorum.

 Şüphe bilimin/bilmenin güdüleyicisidir.

En azından bazılarını bu sebeple düşünmeye ve araştırmaya sevk edebileceğimi ve bunun da yine topluma bilgi olarak geri geleceğini düşünebiliriz. Bizden saklanan ancak dünya gerçeklerini objektif değerlendiren yabancı akademisyenlerin bulgu ve belgelere dayandırdığı tarihi gerçekleri araştırıp paylaşmak bizi daha sağlıklı düşünen ve hareket eden bir toplum yapacaktır.  Dolayısıyla bu yazı dizisi ile birilerinin kafasına düşmanca etkiler bırakmak yerine, saklı gerçekleri ortaya çıkarıp yeniden yapılanmaya ve yeni bir dostluk girişimine katkı sunmaktır istiyorum.  

HATAMTİLER / ELAM

M.Ö. 4000’lerde Aşağı Mezopotamya’da boy gösteren bu Aryan uygarlığı, Zagros Dağlarından Basra körfezine,  Kuzeyden Güneye doğru uzayan coğrafik bir alanda yaşamıştır.

İbrani kaynakları bu kavmi Elam diye ifade etmişler ancak, Elam halkının kendilerini HATAMTİ diye tanıttığı arkeolojik bulgu ve belgelerde görülmüştür. 

Arkeolojik kazılarla ortaya çıkan ve Elam’ın başkenti olarak kabul edilen SUS kentinde yapılan kazılarda bu kentin üst üste beş kültür katmanından oluştuğu,  ilk katmanın M.Ö.4000 yıllarında Elam uygarlığına, daha sonraki katmanlarda da görülen kültürlerin, Sumer, Guti, Babil, Kassi, ve Asur gibi bölgede hâkimiyet gösteren diğer Aryan ve Sami topluluklarını da işaret ettiği tespit edilmiştir.

Elam’da ortaya çıkarılan Avan ve Sus kentlerinin tarihteki ilk kent örnekleri olduğu ve bu kentlerin daha sonra bu alanda hüküm süren Sumer’lerden daha da ileri olduklarını A.Pabel, E.A.Spiser, E.Sarzec gibi bilim adamları tarafından belirtilmektedir.  Elam’ın kuzeyindeki Avan prensliğinin askeri açıdan, Sus kentinin de sanat ve kültür açısından ilerde olduğu yapılan kazılarla ortay çıkarılmıştır.

Elam birliği yani krallığı İlk defa Kuré Kom tarafından sağlanmıştır. 2000 yıl devam eden bu uygarlığın başkenti SUS şehriydi. Elam’lıların bilim, teknik ve sanatta ilerledikleri görüldüğü gibi güzel sanatlar ve süsleme alanında da büyük gelişmeler gösterdikleri tespit edilmiştir. Tarımla ilgilenen bu kavimin çok Tanrılı dinlere inandıkları ve M.Ö. 640 yıllarına kadar varlıklarını sürdükleri belirtilmektedir.

Güney Mezopotamya’da Elam gelişirken daha kuzeyde Sumer, Guti ve diğer Ari boylarına ait şehir devletleri de gelişiyordu.

Bu sırada Mezopotamya’nın Güney Batısına yerleşmeye çalışan (bugünkü Süriye)  (Arap) Akad’lar da bölgede tehdit unsuru haline gelmeye başlamıştı.

Ariler sanat ve Kültür ile ilgilenirken Akad’lar savaş sanatlarını geliştiriyordu.

Akad kralı 1. Sargon savaş gücünü doruğa çıkarınca Mezopotamya yani Ari boyları üzerine fetih seferlerine girişerek, Anadolu’dan Basra körfezine kadar olan bölgeyi Sumer, Elam ve diğer şehir devletlerini işgal etti.  Ancak bu savaş sırasında teslim olmayan Ariler Zagroslara sığınmış ve tekrar birleşerek Akad başkentine kadar topraklarının bir kısmını geri alarak uzun yıllar süren savaş sürecine girmişler. Karşılıklı yenilgi ve başarılarla devam eden bu mücadele Zagros halkını Sami-Akad’ların (Arap) boyunduruğuna razı etmemiştir.  Ari Lulubi’lerin Kralı Anobami Süleymaniye yakınlarında bu savaşların yazıtlarını kayalara kabartma şeklinde oydurmuştur.  Akad’ların zayıflaması sonucu Guti Kral Şarlak bütün Mezopotamya’yı 135 yıl süren bir işgal süreciyle egemenliğine dâhil etmiştir. Gutilerin bölgeyi egemenliklerine alması sonrasında Ari boylar (Sumer, lulubi, kassi vb.) tekrar özerkliklerine kavuşmuşlardır. Bu sırada Zagros’larda Gırmane adında bir kralın Elam’da Gutilere bağlı Simaş adında bir prenslik kurarak bu dönemde Mezopotamya’daki Ari boyları ile Elam arasında ticaret ve kültür ilişkilerinin geliştirdiği gözlenmektedir. Guti’lerin egemenliğinin zayıflaması sonrasında SUS şehri veziri 1. Kudur Nahundé( M.Ö.2200) Simaş prensliğine darbe yaparak Elam’ın bağımsızlığı ve birliğini yeniden sağlar. Sus Kadur NAHUNDE  döneminde büyük tapınaklar ve saraylarla donatılarak yüksek bir kültür düzeyine ulaşır. (Sus kenti aynı zamanda Danyal peygamberin yaşayıp öldüğü kent olarak da bilinir.) Uygarlığın zirvesinde iken Sami-Arapların yağmasına maruz kalır. Bu yağma ve talan sonrası kuzeye yönelen Samiler Babil devletini kurarlar. Samilerin Kuzeye yönelmesi ile beraber Elam tekrar dini lider Kak Kurmanc tarafından bağımsızlığını kazanır, ancak Babil devleti yani Hamurabi tarafından vergiye bağlanır. 70 yıl süren bağımlılık sürecinde Kutir NUMTE, Kak NAHUNTE adlı krallar Elamı yönetir. M.Ö. 1750’lerden sonra Kuzey Zagroslarda güçlenen Kassitler güneylerinde bulunan Babilin üstüne yürüyerek egemenliklerine son vererek Elamı da kendilerine bağladılar. 400 yıl süren bu istiladan sonra Kassit kralı Kuri Kal-zu (M.Ö. 1344-1320) Elamı yağmaladığını yazarken kuzeyde bulunan Asur tehlikesi karşısında ordusunu kuzeye yönlendiğini de yazıtta belirtir. Kassit’lerin çekilmesiyle Elamın başında bulunan Prens Hımba Numena kendisini kral ilan ederek Basra Körfezindeki Liyan adasına bir stel diktirerek buraları saray kompleksleri ile donatır.

Bu süreçte ticaret ve heykelcilikte ileri düzeye ulaşan Elam, Akad ve Sami yağma ve istilalarına rağmen kültür ve diline karşı kuvvetli bir reaksiyon göstererek yazıtlarını Elam Aricesi ile yazmıştır. Daha sonraları Şutruk NAHUNTE (M.Ö.1207-1171) ve oğulları Şilhaq-énşu Şénaq döneminde Elam sınırları Batıda Fırat, Kuzeyde Hewlér(Erbil), doğuda Persepolis, güneyde Basra körfezi olup en parlak dönemini yaşamıştır. Ancak Şilnaq éşu sonrasında yerine geçen oğlu dönemimde Elam zayıflamış, güçlenen Babil ve Asurluların eline geçmiştir. Bundan sonra Elamdan bahseden Babil ve Asur belgeleri M.Ö.742-640 yıllarına aittir. Asur kralı Asurbanipal savaşla ilgili yazıtında şöyle der: “ Irmak öldürülenlerin naaşları ile dolmuş, Sus ovasını baştan başa cesetler  kaplamıştı.” Elam parçalanarak prenslikler halinde Asur’a bağlanmıştır. Sus prensliği  Ada-Hamiti adlı bir prense bırakılmıştır. Hamiti kendisini Elam Gışati diye tanıtır.  Gışati = hepsi anlamında olup Kürtçedir. Yani tüm Elamın başı diye kendini tanıtıp Elamın yeniden birliğini sağlamak ister. Ancak birlik sağlayamayan prensliklerin Asur’u rahatsız etmesi sonucu, Asurbanipalin son defa Elam üstüne sefer düzenlemesine neden olur. Önceleri Elam prensliklerini birbirine düşürerek karışıklık çıkarır ve sonrasında zayıflayan prenslikleri kuzeyden başlayarak istilaya başlar ve halkı kılıçtan geçirir. Asur ordusu komutanı Bel İbni “Sus “ kentinin görkemli ahşap yollarını yaktırarak şehre girdiği tabletlerde yazılır, saraylar, tapınaklar, yazıtlar, fildişi ve altın, gümüş eserleri yağmalanarak şehir yok edilmiştir. Bütün hazineler yağmalanırken insan kafalarından piramitler yapılmıştır. Asurbanipal bu talan ve barbarlığını yazıtlayarak şöyle der:”Bundan böyle Sus şehrinin harabelerini yabani eşeklerle, yabani hayvanlar dolduracaktır.

2 bin yıllık Ari-Elam uygarlığı sona ererken SUS kenti harabeleri yabani eşekleri değil, dünyanın ilk kültür öğelerinin numunelerini çağımızdaki arkeolojik çalışmalara taşıyarak insanlık tarihini aydınlatmıştır.

ELAM’DA KÜLTÜR ve SANAT:

Dünyada ilk şehir devleti örnekleri Elamda görülmüştür.

Şehir devletlerinin kurulması, ticaretin doğmasına, kültür ve sanatın gelişmesine sebep olmuştur.

Dünyanın henüz o dönemde tanımadığı altın, gümüş, bakır ve pırlanta gibi değerli madenler SUS kentinde insan hizmetine sunulmuştur. Elam’lılar yaptıkları kaya resimlerini ignografik bir hale getirerek yazıyı bulmuşlardı. Kule şeklinde ilk çok katlı tapınaklar SUS’TA yükselmiş ve bütün bu gelişmelerle beraber dünyada sanat ve edebiyat ve insan yaşamını düzenleyen kültür öğeleri de burada doğarak gelişmeye başlamıştır. 

Bugün çokça işlenen soyut resim ve heykel sanatının ilk örnekleri M.Ö.4000’lerde SUS kentinde ortaya çıkmıştır. Bu konudaki örnekler Tahran ve Luvr (Louvre) müzelerinde bulunmaktadır. Bu sanatın daha sonraki dönemlerde Arap, Greek ve Roma tarafından kullanıldığını ve onlara mal edildiğini görmekteyiz. Ancak bunların ilk defa Aryan’lar tarafından yapıldığı arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır.

Sus döneminde sanat kübikleşmekte ve Picasso’nun günümüzdeki resim ve heykelleri o dönemdeki sanatta özünü bulmaktadır. Luvr müzesindeki bir heykel üzerinde bu açıkça görülmektedir. Bu dönemde diğer bir önemli buluş ta hayvan şeklinde yapılan ve özellikle kültlerde içki kabı olarak kullanılan kablardır. Topraktan yapılan bu kablar zamanla yerini vazolara bırakmıştır. Bu kablarda Aryan’ların önem verdiği Kartal motifi çokça kullanılmıştır. M.Ö 3000’lerde Elam-Arya sanatında hayvan çeşitleri çoğalırken insanların hayvanları kullanmaya başladığı görülmektedir. Ör: Luvr müzesinde bulunan silindir bir mühür üzerinde av tanrıçası 2 tazı üzerinde dururken başka bir tanrıça da aslan üzerinde diz çökmüştür. Bu şekildeki tanrı insan betimlemeleri daha sonraları Arya uygarlıklarında sıkça görülmektedir.

Giyim kuşan konusunda ilk Arya-Elam dönemine bakacak olursak eğer, bunun da çağdaş giyime yakın olduğu görülecektir. Halen Luvr müzesinde bulunan ve M.Ö.2000’li yıllara ait fildişi kadın heykeli Elam giyim sanatı konusunda bize bilgi vermektedir. Kadın giysisi boyundan göğüs üzerine kadar açık olup, kıymetli takılardan üç sıra ile motiflendirilmiştir. Omuza ucu bıçak ağzı şeklinde ovalaşan ve kenarında saçaklar bulunan bir şal, sağ kol üzerinden diz kapakları hizasına sarkıtılmıştır. Bu tarihi bulgu bugünkü modern kadın kıyafetlerinin Ari-Elam kadınları ile benzeştiğini göstermektedir.

Kısaca söylemek gerekirse bugünkü Avrupa insanının yaşam tarzında yer alan kültür ve uygarlık ürünlerinin temeli ve yaratıcısı bilindiği gibi Helen ve Roma kültürü değil Arayan kültürüdür. Ancak Kürtlerin bir devleti olmadığı için tarihi değerleri ve kültürleri başkalarınca sahiplenilmektedir.

Bir halk tarihine sırtını dayadığı zaman onu motive edecek güçlü bir hafızaya sahip olmalıdır.

Kürt halkının hafızası gasp edildiği için sırtını dayayacak tarihi bulgulara ve eserlere de sahip çıkamamaktadır.  Bu yüzden bize ait olan eserler gerçek yerlerinden koparılıp başka ülke topraklarında ve müzelerinde sergilenmektedir.

Başka toplumların müzeleri ve kütüphaneleri Ari-Kürt halkının kültür, tarih ve arkeoloji örnekleri ile süslenirken,  Kürt halkı bundan habersiz var-yok olma mücadelesi vermektedir…

(Devamı var)

Kaynakça:
Kürtler –Bazil Nikitin
*Kürt Tarihi- E. Xemgin
*Arya Uygarlıklarından Kürtlere -S.Mıhotoli
*Xenephon – Anabassis
*Herodot Tarihi -R.Kitabevi
*Vikjipedia (Kurdi)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
29 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi