Özgür Amed

Özgür Amed

Kürt sorununun gelecek sorunları!

Kürt sorununun gelecek sorunları!

Yüzyılın meselesi Kürt "sorununa" dair duyulmadık ne kaldı?

Sanırım duyulması gereken en temel şeylerin dışındam her şey. Peki bu meselenin "geleceğine dair" fikri olan var mı?

Merakımı gidermek için 2 il kütüphanesi 1 ilçe kitaplığı gezdim. Sonuçlar çok şaşırtıcı idi. Meğersem Antik Yunan'da Sofokles bu konuya dair öngörülerde bulunmuş...  Sahi bulunsa ne güzel olurdu değil mi? Ekmek çarpsın ki tek bir görüş bulamadım. Bulsam da inanmazdım zaten... Daha kötüsü zaten aramadım da. Gugıla bile bakmadım...

Fakat pes edip olası öngörülerde bulunmayacağım anlamına gelmesin!  Çok önemli iki konu var. Şimdi müsaadeniz ile detaylara bakalım.
 
Hemen söylim: Kürt sorununun gelecek sorunlarında ilk mesele "Ad" konusudur.
 
Bildiğiniz üzere son yıllarda yeni doğan çocuklara farklı bir isim takma takıntısı almış başını gidiyor. Elbet yararlı bir uğraş. Örneğin "Güneş ve Ateş" kelimelerinin kökeninden on bin isim rahatlıkla türetmiş durumdayız. Kürt Edebiyatı bile bu kadar üretemiyor. Bu konuda ne kadar övünsek az gerçekten. İşte bu ahval ve şartlar içinde isim verme mevzusu ikinci bir boyuta, ikili isim verme şeysine evrildi. Adar Jiyan, Viyan Helin, Asmin Heja vs..vs.

Bu ikili isim verme bir yerden sonra çok başka eksenler kazandı. Sınıfsal statünün, ideolojik düşüncenin ve ailesel bağların gerçek yüzünün de tabula rasası oldu. Misal gençler evleniyor. Ailelerden bir taraf biraz muhafazakar, diğeri yurtsever. Çocuk doğuyor ve tarafların kendi seçtiği ismin verilmesi baskısı oluşmaya başlıyor. Mesele bir iktidar kavgası olarak kendini deklare ediyor. Lobi faaliyetleri, doğacak diğer çocuklar için önceden isim rezervasyonu da gırla başlıyor. Orta yol ise şu oluyor: Madem çocuk iki isimli olacak, biri bizden diğeri onlardan olur. Herkes sevdiği isim ile seslenir ona. Evet çözüm bu. Son bir yılda "Muhammed Arjin, Zagros Yakup, Agit Abdullbaki, Gülsüme Jiyan, Tuana Zelal, Kulilk Naciye ve daha onlarca ilginç isim. Hele Kürt burjuvasının hafiften kaymaya başladığı Robincan, Sosin Su, Berke Gulan tarzı ise başka bir sorun...

Bence bu meseleye dair oturulup çözümler bulunsun. Yakında çok büyük aile içi çatışmalara kayacak. Aile giderse toplumda gitti! Ee Kürt kalmadı. Üreme işleri de sizlere ömür. Tehlikenin manyaklığına bakar mısınız? Yazarken bile titredim! Geleceğimizi resmen tehdit ediyor. Arz ederim...
 
İkinci en büyük ve mühim konu "Oturup kalkmayı unutmuş baba neslinin hemen arkasında duran neslin" hazin öyküsüdür.

Med, Medya, Roj Tv... Bir film şeridi gibi geçsin gözünüzden. Özellikle Med ve Medya Tv dönemleri. İşte bu dönemin gece başlayan siyasi programlarının Kürt gençliği üzerinde garip bir etkisi var. Ve bu meseleye hiç bir insan evladı kalkıp demedi ki "Olmasaydı sonumuz öyle"...Olayın özeti şu: Akşamki siyasi programlara illa ki PKK Yönetiminden bir üst düzey arkadaşta katılırdı ve başlardı süreci değerlendirmeye. E tabi bu önemli bir durum. TV cephesinden böyle iken siz bir de gelin bizim evin içinden bakın olaya. Benim babam hiç kaçırmazdı bu konuşmaları. Anlasın ya da anlamasın dinlerdi. Peki niye? Yaw niyesi mi var! Çünkü önemlidir ve saygı gösterilmesi gerek. Hepsi bu. Ee Duran Kalkan ağır ağır konuşmasına giriyor ve bir saat, iki saat, üç saat dört... Yok bitmiyor! Konuşma bitmiyor. Peki benim babam saatler süren bu değerlendirmeleri pür dikkat dinleyebiliyor mu? Yok... Ama gururuna yedirip kapatmıyor. Önünden kalkmıyor. Öyle kalkmayı unutup ölen akrabam var! Çünkü kanal değiştirmek resmen günah... İşte TV'nin önünde bu olup biterken, biz de babanın hemen arkasında yalvar yakar "Ne olur baba şu kanalı aç, bir film var" diye duygusal nirvanalar, taklalar yaşıyorduk. Bahsettiğim nesil tam olarak bu! Ne oldu bu nesile biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum. Ama ayıp edildi bence o nesle. Bugün büyüyen bu nesil artık uzun makale, uzun haber dinlemiyor. Konsantre olamıyor. Takdir edersiniz ki bu durum Kürt gençliğinin mentealitesi açısından fevkaledenin fevkinde bir noktaya denk düşüyor. Bu gençler ileri de başka başka hastalıklara gebe kalabilir! Yeni semptomlara demir atabilir. O babalar ara sıra kanal değiştirmeliydi! 
 
21 ARALIK GELDİ GEÇTİ...

Son bir haftadır Kürdistan'da olan biten tüm cinnet hallerine eklemlenen ve güncelliğini koruyan bir mevzu da Mayalar idi. Kehanetlerine göre kıyamet kopacaktı. İnsanlar yüzyıllardır bu anı bekliyordu. Ayın 21'ine denk gelmesi başta Lice olmak üzere tüm Amed halkında büyük bir sevince sebep olurken, çeşitli kurum ve şahıslardan farklı yorumlar geldi. Sizin için derledim bunları...
 
Osman Baydemir: "Açık ve net söylüyorum! Kıyamet barışa sebep olacaksa ilk başta bizim mahalleye gelsin! Bu kadim topraklar nice kıyamet gördü, artık yeni kıyametler olmasın"...
 
Xalê Evdırrehman (Ulu Cami önü analistleri sözcüsü): "Biz arkadaşlarla burada kendi aramızda konuştuk. Cengiz Çandar veya Oral Çalışlar gelip bizimle buradan röportaj yapmayana ve "Kürtlerin gündemi şöyle" başlığının atmayana kadar konuşmayacağız. Bu konuda demeç vermeyeceğiz.
 
Meheme (Felsefeci, işsiz): "A.Huxley'in de dediği gibi her insan kendi kıyametini zaten yaşar. Ontolojik bakışım bu. Olayın quantum boyutu da var. Ama sanırım  biraz konu dışı. Girmek istemiyorum...
 
Mirze (Çiğköfteci): "Benım elımın haline bax yaw! Yoxır yoxır ölmişem siz bilmem ne diyîsız… Uza hadê”
 
Seher Teyze (Ev hanımı): "Kıyametin AKP döneminde olması her şeyi özetliyor bizler için. Alışığız çok şükür bu filmlere."
 
Hasip Kaplan: "Şuan net bişi diyemem. İç tüzüğe bakmam lazım"
 
Kıyamet İnisiyatifi: "Habersiz olarak halkımızın üzerine gelen bu faşist saldırıya karşı duyarlı tüm insanları topyekûn direnişe davet ediyoruz…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Özgür Amed Arşivi