M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürt Sorunu ve Fırsat

Kürt Sorunu ve Fırsat

Türkiye"de son 30 yıl, köylerin boşaltılmasına, sivil insanların katledilmesine, göçe, drama ve 40 bin Kürt, 5 bin askerin (Genel Kurmay Açıklaması) öldürülmesine tanıklık etti. İktidara gelen her hükümet farklı yaklaşımlarla soruna çözüm aradıysa da geçen 30 yılda Kürt sorunu hep gündemin ilk sıralarında yer aldı.

 

Bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prag"dan dönerken kendisini izleyen gazetecilere, “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin; bu Türkiye"nin en önemli sorunudur. O yüzden iyi şeylerin olacağına inanıyorum. Bir fırsat var, fırsatın kaçmaması lazım” dedi.

 

Cumhurbaşkanı"nın bu açıklaması Türkiye, Ortadoğu; hatta Dünya"da yankı buldu.

 

Başbakan Erdoğan da görüştüğü Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan"a süren çalışmalarla ilgili, DTP"li Ahmet Türk"ün randevu talebine olumlu yanıt verebileceği; Kürtçe köy isimlerinin geri verilmesi, özel televizyonlardan Kürtçe yayında süre sınırlamasının kaldırılması gibi unsurlar için sembolik adımlar atılabileceğini ima edince günlerdir bu konu tartışılıyor.

 

Ancak kafaları karıştıran İma ve sembolik gibi sözler ve devam eden olumsuzluklar var.

 

İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin; ister gerçekle yüzleşmek, ister ezberin bozulması, ister barış, ister değişim, ister dönüşüm, ister engellerin aşılması, ister hatadan dönmek; Adına ister “konjonktür”, ister  “fırsat”, ister “şartlar” ya da “değişim” deyin. Ne derseniz deyin, küresel, bölgesel ve uluslar arası dinamikler çözümü dayatıyor. Cumhurbaşkanı önemli bir konuya işaret ediyor? Ucunda kan akan Türkiye"nin en önemli sorununu.

 

Böylesi önemli bir soruna ima, sembolik yaklaşım ve süren olaylar inandırıcı olmaktan uzak.

 

Türkiye"de 73 milyon içinde bütün etnisiteleri kapsayan sivil demokratik Anayasa"dan tutunuz, ekonomik projelere kadar çok boyutlu çözümün açık yüreklilikle Türk ve Kürt halkının önüne konmalı. Artık PKK eski PKK değil; TC de eski TC değil. Önemli bir eşikteyiz. Barış fırsatı var. Bu sefer kaçmamalı. Artık kan akmamalı. Güven verici bir ortam sağlanmalı. Kimse kimsenin samimiyetini test etmemeli. Sokak arası, tarlada, dağda, karargahta 17 bin 500 faili meçhul öldürülmüş Kürt gerçeği var. Bu açıdan bakıldığında güven vermesi gereken taraf Devlet"tir. Kürtler de silahı bırakmalı. Kürt sorununun silahla çözülme dönemi bitti.  

 

Ancak kafalarda soru işareti kalmamalı. Çözüm için gerçekten fırsat değerlendirilecek mi?

 

Çözüm için gerçekçi yöntemler ortaya konacak mı?

 

Örneğin:

Kürtler kimlikleri ve kültürleri ile Anayasada birinci sınıf insan olarak yerini alacak mı?

 

Kürtleri yüz yıldır dışlayan, öteki yapan faktörler ortadan kaldırılacak mı?

 

Bölgenin kalınması için sosyo ekonomik reformlar yapılacak mı?

 

Siyasi partiler için konan baraj, Avrupa normları; ya da en azında yüzde 5 sınırına çekilecek mi?

 

Bölgede yaşayan Kürtlerin 30 yıldır asker ve PKK arasındaki sıkışmışlığına son verilecek mi?

 

Kürtlere ne verilecek? Sınırlı özerklik mi? Anayasal güvence mi? Yoksa PKK"nın önce ülke dışına çıkartılarak, sonra tasfiye edildikten sonra sorun bittimi denilecek?

 

Operasyonlar yapılırken, tuzaklar kurulup mayınlar döşenirken, TRT Şeş yayınlanırken Kürtçe ajanda bastı diye Diyarbakır Baro Başkanı yargılanıyor. Seçimde oy patlaması yaptı diye sudan sebepler ile DTP"nin Genel Başkan yardımcıları, MKYK üyeleri, İl Başkanları, Parti yöneticileri ülke çapında gözaltına alınıyor, yüzlercesi tutuklanıyor. Bir nevi Anayasa Mahkemesi yerine Parti adım, adım kapatılıyor.  Bu şartlarda Cumhurbaşkanı"nın dile getirdiği, Başbakan"ın zımnen desteklediği fırsat nasıl yakalanacak?

 

Kürt seçmenlerin oyları ile seçilmiş ve iki yıla yakındır Meclis çatısı altında olan DTP Lideri Ahmet Türk ile bırakın diyalog, eli sıkılmıyorsa fırsat var söylemi havada kalmıyor mu?

 

Kürt coğrafyasında çocuklara yüzlerce yıl hapis cezaları, şehit düşen Kürt askerinin ailesi gece yarısı karakola çağrılarak haber veriliyorsa; bu yöntem çözüm için fırsatı olabilir mi?

 

Cumhurbaşkanı fırsat diyor; Başbakan ima yoluyla da olsa sembolik açılımlar diyor. Ama orta yerde elle tutulan, gözle görülen, açıkça söylenen bir şey olmadığı gibi; bir ışık süzmesi bile yoksa bu nasıl bir fırsat?

 

Açık olmalıyız.

 

Bu fırsatta silahların susması var mı?

 

Kürtlerin kimliği tanınacak mı? En önemlisi Anayasal güvence altına alınacak mı?

 

Kürtçe yer isimleri iade edilecek mi?

 

Bölgede halkın ve devletin hazine arazilerini parselleyenlerin elinden o araziler alınıp gerçek hak sahiplerine toprak reformu yapılarak verilecek mi?

 

Binlerce dönüm yasak ekim alanı tarıma açılacak mı?

 

Kürtler her yerde özgürce ana dilleri ile kendilerini ifade edebilecekler mi?

 

Her sabah Kürt çocuklarına okutulan “ Ne mutlu Türküm” andı kaldırılacak mı?

 

Korucu alımları durdurulup, mevcut korucuları mağdur etmeden belli bir süreçte lağvedilerek topluma kazandırılıp, üretime katkıda bulunmaları sağlanacak mı?

 

Her fırsatta dile getirilen Üniversitelerde Kürt Enstitüsü; Kürdoloji bölümü açılacak mı?  Kürt dili ve kültürü önündeki engeller kaldırılacak mı?

 

Okullarda isteyen ailenin çocuğuna Kürtçe seçmeli ders imkânı sunulacak mı?

 

Yayında olan TRT – 6 (Şeş) yasal bir statüye kavuşturulacak mı? Çalışanlar özgürce yayın yapacak mı? Kürtçe radyo, TV, gazete yayınlarının önündeki engeller kaldırılacak mı?

 

Siyasi partilerin seçmenlerine ulaşmak için istediği dilden propaganda yapmasının önü açılacak mı?

 

Diyanet Kürt coğrafyasına Şafii ve bu dili bilen, bu dil ile vaaz veren, hutbe okuyan din adamlarına gereken izni ve kolaylığı sağlayacak mı?

 

İster kızalım, ister şiddetle ret edelim, ister dile getirenleri hain ilan edelim; sorunun muhataplarından biri olan  PKK ile Kürt sorunun tarihin rafları arasına kaldırılması için doğrudan olmasa da dolaylı olarak muhatap alacak mı? Dağdan düz ovaya indirilen PKK"lıların siyaset yapmalarına, aş ve iş bulmalarına, topluma uyum sağlamalarına gerekli ortamı sağlamak için bekledikleri destek ve özgürlük verilecek mi?

 

Bölgede Kürtçe tiyatro, Kürtçe belediyecilik gibi toplumsal olguların önü açılacak mı?

 

Bölgede yasaklar yüzünden yok olan hayvancılık ve arıcılığın yeniden canlanması için gerekli ortam sağlanacak mı?

 

Ev, hayvan; bazı yerlerde insanları ile birlikte yakılarak boşaltılan köylere, köylülerin dönüşü için mağduriyetleri giderilerek üretime katkıda bulunmaları için teşvik edici projeler hayata geçirilecek mi?

 

Kürt coğrafyasında her şehrin, kasabanın girişine ve dağına taşına yazılan milli sloganlar silinecek mi?

 

Bölgede asimile amaçlı kurulan Yatılı Bölge Okulları yerine her köye bir okul açılarak 6 – 7 yaşında ana kucağından ve dilinden kopartılmadan eğitim fırsatı verilecek mi?

 

Anne ve babaların çocuklarına istedikleri Kürtçe isimleri vermenin önündeki engeller kalkacak mı?

 

Otuz yıldır Kürtlere yapılan haksızlıklar; Diyarbakır zindanlarında reva görülen insanlık dışı muamele için Türkiye Cumhuriyeti Kürt yurttaşından özür dileyecek mi?

 

Bölge mayınlardan, silahtan, toptan, tüfekten arındırılıp normale dönecek mi?

 

Tamam, bir fırsat var, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı gibi tepe noktada ağız ve görüş birliği sağlanmış. Ama İlter Türkmen"in dediği gibi, terör olsa da olmasa da Cumhuriyet hükümeti Kürt vatandaşı için adım atmakla sorumlu değil mi?

 

Hükümet, muhalefet, sivil toplum kuruluşları, medya, aydınlar, üniversite ve tabii ki en başta ordu yukarıda sıralanan vatandaşı mutlu ve eşit kılacak adımların atılmasında konsensüs sağlanacak mı? Fırsat yakalanmışsa bu fırsat en iyi şekilde değerlendirilecek mi?

 

Türk halkını aldatmadan, Kürd halkının ağzına bir parmak bal çalarak kandırmadan bu sorun artık Türkiye gündeminden çıkartılacak mı? Türkiye Kürtlere ne verecekse açık seçik kamu oyu ile paylaşacak mı?

 

Cumhuriyet hükümeti bu konuda kararını vermelidir. 1993 ve 1999 da kaçan fırsatları 2009 yılında yakalamışken boşuna heba edilmemeli.

 

Üniter bir yapı içinde bu sorun çözülmeli. Çözüm için koşullar hiç olmadığı kadar olgunlaşmış. Umutlar 29 Mart seçimlerinde DTP"nin aldığı oylar tetikledi. Ancak provokatörlerinde süreci kesintiye uğratmak için arayış içinde oldukları göz ardı edilmemeli. Fırsat var diyenler provokatörleri önlemek için topluma çözümün ipuçlarını vererek uzlaşmak için neden zamanı olduğu açıklamalılar. Tepe noktasındaki koordinasyon, uluslar arası konjonktür, ABD, K.Irak, Türkiye arası iyi ilişkiler ve işbirliği gündemdeyken bu sorun hal edilmeli.

 

Meclis çatısı altında DTP ile önce diyalog başlatılmalı. DTP üzerinde sallanan kapatma balyozu ve gözaltı ile tutuklama furyasına son verilmeli. DTP"nin talepleri için Anayasal güvence sağlanmalı. DTP"de sivil, demokratik, özgür iradesini göstererek sürece katkı sunmalı, eli yaralansa da taşın altına koymalı. Tarafların ortak bir yol haritası olmalı. Sınır içi ya da dışı operasyonlar durdurulmalı. Silahları bırakmayı teşvik eden düzenleme hemen gündeme getirilmeli. Toplumda bir heyecan dalgası yaratılmışken; Fırsat ise, fırsat bütün yönleri ile hayata geçirilmeli.

 

Barış için savaş, militarizm dili yerine siyasetin diliyle soruna yaklaşılmalı. Devlet Kürtlerden samimi mi değil mi testine tabii tutması yerine, kendisi samimi olmalıdır.  Türkiye dışında değil, Türkiye içinde bir Kürt konferansı düzenlenmelidir. Bu sorun Türkiye sorunudur ve Türkiye çözmelidir.

 

www.mlatifyildiz.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi