Özgür Amed

Özgür Amed

Kürt siyasetind​e kavram sevdası!

Kürt siyasetind​e kavram sevdası!

Demokrasi platformu ve diğer sivil kuruluşların olduğu bir toplantıdayız. Bir proje anlatılıyor. Üzerinize afiyet projeyi de ben anlatıyorum. Neyse bazı bilgi ve detayları verdikten sonra oturdum. Katılımcı arkadaşlar söz alarak görüşlerini ifade etmeye başladı… Değerli bir abimiz kalktı ve hepimizi selamlayarak söze girdi:

"Öncelikle çok önemli bir proje olduğunu belirtmek isterim. Gerçekten kentimizin bu önemli projeye ihtiyacı var. Bize düşen görev ne ise yapmalıyız… Kişisel fikrim şudur: Gerekirse belediye önünde ya da başka bir yerde bu proje dekorasyon edilmeli. Daha sonra da elbette el birliği ile biz bunu halka dekore etmeliyiz…" 
 
Whaatt?
 
Ben o ara kalem elimde, önümdeki kâğıda gömülmüşüm. Bu önemli bir an elbet! Dünyada balta girmemiş Amazon ormanlarına düşen yıllık yağış miktarının 9 katı kadar toplantı yapan Kürtler, şüphesiz masa, müsvedde kağıtları ve sandalyelere en çok eziyet çektiren halk olarak da tarihteki yerini çoktan almış durumda. İşte bu toplantılarda ki kâğıtlara çizilen alakasız, garip şekiller, sözler, ağıtlar ve yakarışları toplasan buradan başbakanlığa yol olur! Hatta heval Dostoyevskî’nin 3 ciltlik “Suç ve Ceza”sını sollar, Kerem Soylu’nun Mesail-i Mühimme-i Kürdistan kitabını da rahatlıkla döver. Heh işte! Ben de o ara bir şekil çiziyorum. Yasaklı ülkemin üzerine düşen dolunay ışıklarının yarattığı ahengi yakalayan titremsi hüznün, bir keman ezgisi ile yüreğimde serhildanlara, newrozlara dönüşen anını resmediyorum desem de siz inanmayın… İtiraf ediyorum, yeminle saçma sapan kareler çiziyordum. Tabi bir yandan da dinliyorum abêmizi. Ve  "….el birliği ile biz bunu halka dekore etmeliyiz…" kısmı ile başımı kaldırdım! Halka neyi dekor edeceğiz? Konumuz ile alakası ne diye? Allah’ım ben neyi kaçırdım? Soruları kafamda kaçışırken, Belediye Başkanı ile göz göze geldim. Baktım yüzünü aşağı indirmiş. Gülmek istiyor ama gülemiyor… Sonra çaktım ki bizimki “deklare” kelimesinden bahsediyor. Yani projenin halka deklare edilmesi gerektiğini söylüyor, bu afili kelimeyi kullanarak etkili bir söylev vermiş olacağını düşünmenin heyecanı ile alt üst ediyor her şeyi… 
 
Xalê Sılheddîn ve permatiği!
 
Sevda yarasına sator bağlamış bir Amed kekosu sürrealist bir deyim ile “Sene bin dokuz yuz otız. Saç saqal topız. Tabê sız daha yoqtız” der. Yanış anlamayîn, biz bin dokuz otızlara gitmeyeceğiz. Var olduğumuz bir zamana demir atacağız. Kameramızı saç sakalın kenarına sabitleyerek bıyığın özerkleşen ve hüzünlere sarı çiçek eylemiş yalnızlığını da anlatmayacağız… Şöyle 3-4 abê görürsek yanlarına otursak kâfidir.  Tabi bunların Kürt siyaseti ile uğraşması da temennimizdir… Çünkü derdimiz ve anlatacağımız mesele budur!
 
Siyaset ile damarlarında dolaşan kanın sıcaklığı kıvamında uğraşan bir akrabam var. Adı Xalê Sılheddîn. Okuma yazması yok, yaşı 70’lere dayanmış durumda. İnanılmaz radikal biri. Stêrk ya da Nuçe Tv’de akşam haberleri başlayınca gözyaşlarını tutamıyor. Böyle de duygusal bir bağı var yani. Elbet bu kadar ile de yetinmiyor. Kendisi Gılgameş’ten sonra çeşitli özelliklere sahip tek birey. Çünkü “ağzımla duydum” diyor. Korkuyorum sormaya bu iş nasıl oluyor diye. Öyle zevkle dinliyoruz onu.

Genelde bize gelir. Her eylem sonrası genel bir siyasi değerlendirme için illa ki uğrar! Cebinde ki kesme şekeri ve sıkılmaktan imanî gevremiş limonu çıkartıp bırakır.

Bir gün yine geldi. O ara evde de iki üç şahıs daha var. Öyle güncel meselelerden bahsediliyor. Arada da köy möy ve akraba dedikoduları! TV açık, çaylar dolu. Xalê Sılheddîn dayanamadı ve söze girdi… 
 
"… Bugın de gordız, ev kurê keran eynî wehştırlar. Kürdlerden nefret edîler. Allahwekîl Allahwekîl! Ben büle bêujdanî gormedım. Bu Erdoxan war ya! Çok permatik… Varsa yoxsa biz dıyor. Bu permatik halleri elbet çok yanış!"

Permatik? Neyi kaçırdım ben yine? Bir telaş aldı beni. Metafor mu kurdu acep diye düşündüm. Hani permatiğin keskinliği ve Erdoğan’ın keskin, uç politikaları arasında bir bağdan mı bahsediyor diye düşünürken…

Tabi ya! Jeton düştü! Xalê Sılheddîn, Kürt politikasının şaşmaz kelimelerinden biri olan "Pragmatik" kelimesini kullanıyordu. Kelime zor geldiğinden ancak bakkaldan aldığı permatiğe evirebilmişti… Xalê Sılheddîn de konuşurken anlattığı şeyi etkili kılmak istiyor sürekli. Kendisinin daha pek çok facia kelimesi var. İçeriği +60 olduğu için yazamıyorum… 
 
Akademik Cengo ve quzzulqurtumsu maceraları!
 
Bizim bi Cengiz var. Hangi rüyasında Gurê Manco ona musallat olduysa adamın dili resmen evrim geçirdi. Çünkü söylediği hiçbir şeyi anlamıyoruz. Kafaya taktığı Ewropa felsefesine dair kitaplara da bulaşınca iyice çekilmez biri oldu. “Rojbaş” diyoruz, O “sabahın kognitif kelimeleşen tılsım kümesinin desomatidaksiyonu ile…” diye devam ediyor. Biz “Kürt sorunu ne olacak böyle?” demeden o sözü alıp "Kürtler, Sanrısal sinerjinin pörtleyen retorik sektirme eğilimlerini, anti-zincirel reaksiyonda …."

Tamam Cengo! Quzzulqurt Cengo! Allah belamızı versin ki bişi dedik haaa!!!
 
Siz değerli Roma halkına demem o ki,
Kürt siyasetinde ifade etme şekillerinin birden çok ekolü var. Pek çoğunun kendine has bir aurası var. Ve bu auraların doğal icra edicileri çok değişken! Sanırım en çekilmezi Cengo stilidir. Hema diyîsen al qafasîni sok Hegel’in mezarına oradan çıkar yolla Niçe’ye…
 
O değil de, sahiden ne permatikçi bir başkanımız var! Fakat her permatiğin bir iki traştan sonra köreldiğini unutan bir başbakan…
Bir İtalyan Kürt kökenli atasözünün de dediği gibi “Permatikçi olacağıma, oturup kendimi halka dekor eder insan gibi yaşarım”…
...

(Not: Hala tutuklu bulunduğu Tekirdağ F tipinden bana “hesaplar benden, elın çek!” diyerek mesaj yollayan Berat Birtek’e adanmış bir yazı. Zindanlarda ki tüm arkadaşlara kucak dolusu selamlar, sevgiler.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Özgür Amed Arşivi