Lokman Ergün

Lokman Ergün

Kürt baharında yeni siyaset

Kürt baharında yeni siyaset

Yaklaşık otuz yıldır devam eden savaş, Kürt sorununun sonucuysa, Kürt sorunu da Türkiye’nin genel yönetim anlayışının ve sistem kurgusunun sonucudur. Dört parçaya ayrılmış Kürdistan coğrafyasında, Türkiye sınırları içinde bulunan Kuzey Kürdistan, diğer parçalardan farklı, özgün koşullara sahip olmuştur.

Arap ve Fars yönetimleri, Kürt’leri salt yönetmeye ve baskılama çalışmış, hatta dönemsel olarak federatif ve özerk yönetim modelleri geliştirerek, kendi toprak bütünlüklerini koruma yoluna gitmişlerdir. İran devlet yapılanmasında Kürdistan eyaleti yasal statüye sahiptir. Yine Irak’ta bugünkü Kürdistan Bölgesel Yönetimin’den önce de, değişik dönemlerde Kürt’ler idari yasal statüye sahip olmuşlardır.

Kuzey Kürdistan’ın özgün koşulları, Türkiye devlet sisteminin 1924’ten itibaren sistemli bir şekilde asimilasyoncu ve Kürt halkının varlığını red ve inkar temelinde ele almasından kaynaklanmaktadır. Kürt’lerin asimile edilmesini amaçlayan politikalar nedeniyle, sürgünlerle, iç nüfus mübadeleleriyle ve uygulanan ekonomik politikalarıyla, Kürt’ler demografik olarak Türkiye coğrafyasının neredeyse tamamına dağılmış ve ciddi bir Kürt nüfusu Kürdistan coğrafyasının dışında yerleşik konuma gelmiştir.

Bu mevcut durum, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı dahil olmak üzere, siyasi, sosyal ve kültürel geleceğiyle ilgili politikalarının, Türkiye’nin tamamını içerecek bir politik tutum içermesini zorunlu kılıyor. Yani Kürt’lerin demokratik bir ulus mücadelesi, özünde demokratik bir Türkiye ulusu mücadelesini de kapsamaktadır.

Temelleri ittihatçı zihniyetin tezgahlarında kurulan Türkiye devletinde, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar ve mu iktidarların muhalifleri, İttihatçı Kemalizm’in taşıyıcısı olmuşlardır. Sistemin egemen kodlarına karşı gerçek muhalefeti sadece Kürt Özgürlük Hareketi hayata geçirmiştir. Mevcut durumda da Türkiye’yi demokratik bir cumhuriyete dönüştürebilecek tek muhalefet hareketi Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncülüğünde gerçekleşebilecektir.

Neo-Liberal Kemalizm’in İslamcı kanadını temsil eden Ak Parti iktidarı da, cumhuriyet seçkinlerinin sözcülüğünü yapan ulusalcı CHP de, Türk ırkçılığının tarih dışı kalıntılarını barındıran MHP de, aynı İttihatçı zihniyetin değişik yelpazedeki temsilcileridir.

Eşitlikçi, özgürlükçü, emekten ve demokrasiden yana Kürt, Türk ve diğer bütün etnik grupların, sistemin baskıları altında ezilmiş Alevi’lerin ve bütün dini inanç gruplarının, kadınların, emekçilerin taleplerini örgütleyecek ve bu mücadeleyi yürütebilecek olan Kürt Özgürlük Hareketi’dir.

Yıllardır Türk ve Kürt solunun, emek hareketinin ve genel olarak özgürlükçü halk yığınlarının dinamizmini, Kemalist seçkinciliğin değirmenine taşımaktan başka bir siyasi tutum sergileyemeyen CHP’in önümüzdeki süreçte ayrışmaması mümkün değildir. Bu ayrışmayla açığa çıkacak olan saflaşmada, demokratik cumhuriyet taraftarlarının yöneleceği ana mecra, çatısını Kürt Özgürlük Hareketi’nin kurduğu siyasi yapılanma olacaktır. Ve bu çatı, Türkiye siyasetini belirleyen en önemli güç olacaktır.

Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşen, bu sürecin alt yapısını tahkim etmek, çoğullaşmak ve örgütlenmektir. Savaş ikliminin siyasi ve toplumsal hayatın üzerine serdiği kalın örtünün altında, birçok eksiklik ve yetersizlik görünmez olabiliyordu. Silahların sustuğu ortamda, daha yetkin ve güçlü bir siyasi mücadeleye ihtiyaç olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Lokman Ergün Arşivi