M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürt açılımı üzerine

Kürt açılımı üzerine

Bugüne kadar “Kürt Sorunu” ya da “ Demokratik açılım” sözleri etrafında ne olupbitti derseniz; geçmiş iki ay boyunca yazdığım o kadar olumlu, güzel ve iyi niyetli yazılarıma rağmen vardığım sonuç iç açıcı olmayacak. Kürt açılımı bitti mi? Çözümü başka bahara mı? Kuşkularımı atabilmiş değilim. İçişleri Bakanı’nın Pazartesi yapacağı açıklamadan da pek umutlu değilim. Sebebi beklentilere cevap vereceğinden endişeliyim. Dilerim yanılırım.

Öyle hemen yelkenleri suya indirdin diye beni suçlamayın. Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasından bir gece önce bütün TV kanallarının ana haber bültenlerini izledim. Verilen görüntüler, yapılan haberler, öne çıkartılan, ileri sürülen argümanlara ve tek yerden emir almış gibi bildik parmak sallamalar, sindirmeler, sertleşmeler, korkutmalar, ister istemez inkâr ve imha konseptine gerimi dönecek “bu iş zor mu zor” dedim.

Nitekim ertesi gün Genelkurmay Başkanının açıklaması gündeme oturdu.

CHP ve MHP ile ulusalcıların çıkışı AKP’de sinirleri zaten germişti.

Genelkurmay’ın MGK sonrası görüş bildirmesi ortamı daha da karıştırdı.

Daha öncede böyle olabileceğini satır aralarında yazmıştım. AKP, Kürtlere “Ben çözmek için risk aldım. Ama gördüğünüz gibi şahinler fırsat vermedi” diyebilir demiştim.

Ya da “Ben zaten baştan beri çözüm projemi söylememiştim, işte şimdi açıklıyorum benim çözüm projem şunlar” diyecek ve söz konusu projeden de Genelkurmay’ın, MHP’nin, CHP’nin ve Ulusalcıların öne sürdüğü ile aynen örtüşecek,  Nitekim Genelkurmay’ın kırmızıçizgileri CHP ile örtüşüyor. Ama Cumhurbaşkanı da açıklama için olumlu diyor. Hükümet çizgiler bizimkiyle örtüşüyor diyor. MHP’nin referansı ordu oluyor. Başbakan renk vermiyor, sadece “süreç işliyor” diyor. Peki, açılım bunun neresinde?

Yanisi kâğıt üzerinde sözde bireysel haklara yönelik birkaç iyileştirme falan, filan. Hepsi bumu olacak? Dilerim yanılıyorum, ancak benim ön görülerim ve sezilerim bu saatten sonra bana bunu söylüyor.

AKP bir türlü güven vermiyor. Ne Kürtlere, ne siyasi temsilcileri DTP’ye; ne de CHP, MHP, Asker ve Ulusalcı elitlere. Hatta kendi tabanına bile. Bir adım ileri, iki adım geri attığı hep oluyor. Bu seferde böyle yapar mı, yoksa attığı adımda ısrarcı mı olur göreceğiz.

Bunları bildiğim için iyimser olan her yazımda “Güven” sözcüğünü hep öne çıkardım. Geçenlerde Erbakan Hoca Cuma namazından çıkarken bir gazeteye beyanat vermişti: “ Böyle Türk – Kürt diye, ayırım diye bir meselemiz yok. Kürt – Türk birbirimizin kardeşiyiz. Tek bir milletiz, tek bir ümmetiz.“ Bu söylemi okurken Erbakan’ın partisinin kapatılmasına sebep olan “Ne mutlu Kürdüm” diyen hocayı ve talebesini hatırladım ve ilk kez korkuyorum.

Beni ne CHP’nin şovenist tavrı, ne MHP’nin militarist, inkârcı ve imhacı tutumu çok fazla korkutmadı. Erbakan, Tayyip’in hocası, İstanbul’da il başkanıyken ve 2002 yılından sonra başbakan olan Erdoğan’ın son 7 yılda icraatları ortada.

İkinci olarak Başbakan’ın muhalefete “ispatlamazlar ise şerefsizdirler” cümlesi sarf ettiği gün içime bir kurt düştü.“Kürt sorunu” gibi dev bir sorunu hal eden bir Başbakan ana ve diğer muhalefet parti ve kurumlar ile kavga edemez. Kavga ve savaş ile gidebildiği yere kadar bu sorun zaten gitmiş. Çözümü için kavga eden değil, konuşanlar lazım. Açılımın dili olmalı. Kürt açılımı kapışma ile değil, tartışmak ile hal edilir.

Cevap verilir ama Başbakan’a yakışan bir tavır ve tutum içinde olurdu.

Üçüncüsü de MGK’da her şey konuşuldu ve mutabakata varıldı denilmesine rağmen bildik bir şekilde MGK’dan sonra Genelkurmay Başkanı açılım için yaptığı açıklamada ifade özgürlüğüne ipotek koyuyor, CHP ve MHP alkışlıyor. Oysa çözüm için silahlar konuşmamalı siviller konuşmalı. Bırakın herkes eteğindeki taşı döksün. Pimi çekilmiş bombayı saklamak ve düşünce özgürlüğünü kısıtlamak sorunu çözmek için marifet değil.

İşte bu yüzden tamam dedim. Bu iş bu kadar. Yoksa dağ fare mi doğuracak dedim.

GENELKURMAY BAŞKANI NE DEDİ?

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TSK’nin Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına zarar verilmesini hiçbir gerekçeyle kabul edemeyeceğini bildirdi. Ve 30 Ağustos Zafer Bayramı gerekçe gösterilerek mesajını bütün detaylarıyla verdi.

Orgeneral Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kültürel farklılıklara saygılı olduğunu, ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremeyeceğiz" dedi.

Orgeneral Başbuğ, "Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.’ Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir" dedi. Öyle ki bazı yazarlar ordu kılıcını çekti, yazılı darbe bile diyenler oldu..

TSK’nin kültürel farklılıklara saygı, yani “Kürt” var ve işte oradalar dedi. Hepsi bu.

AKP NE YAPMAK İSTİYOR?

Sayın Başbakan bu açıklama için ne dedi? Hiç. Cevap verir mi, yoksa susup kalır mı onu ben bilemem. Cılız bir sesle de olsa “Sonuna kadar devam” dedi, ama neye devam!

AKP ne dedi? Genelkurmay sürece destek verdi dedi. Niçin böyle dedi. Çünkü Genelkurmay AKP’yi büyük bir girdaptan kurtarıyordu. Sivil siyaset askerin omzundaki yükü alması gerekirken, asker sivilin yükünü hafifletiyordu. Nitekim Başbakan kabul ettiği Şehit yakınları ve gazilerle yaptığı toplantıda yine “Tek millet, tek bayrak, tek vatan” söylemini tekrarladı. Yani şimdi bu kadar kızılca kıyamet ve gelinen sonuç bumu olacaktı?

CHP, MHP ve diğerleri alkış tutarak “memnuniyetle karşıladık” dediler.

Hatta MHP Genel Kurmay Başkanı’nın açıklaması üzerine “Bu iş bitmiştir bile” dedi. Tarafta Ahmet Atlan da ne güzel yazdı : “ O siyasetçi o açıklamayı yaparken aslında ‘ ben yokum, partim de yok, seçmenim de yok, parlamento da yok, sadece general var’ demek istiyordu” diyerek süreci çok çarpıcı tahlil ediyordu. Kolay değil, statüko yıkılıyor. Gerçek ile yüzleşmemek için süreci baltalamak gerekiyor.

Dün Ergenekon’a Amerikan senaryosu diyenler, bugün de Kürt açılımına Amerikan projesi diyebiliyorlar. Genelkurmayın demokrasiye getirdiği sınırı da alkışlıyorlar.

Bunlar “Üniter” devlet mi; yoksa “Üniforma” devleti yeniçeri anlayışı mı istiyorlar? Herkes biliyor ki bu sorunun çözülmesi için demokrasi gerek. Artık dünyanın kaderi ortak akıl ve çıkar üzerinde kurulu. Türkiye’de bu çıkara göre çatışma ortamını sonlandırmalı. AKP Lideri Erdoğan’a da bunlar söylendiği için olsa gerek her seferinde“Geri adım atmayacağız” sözcüğünü dile getiriyor. Kışla kapılarına yazılan yazılar ile bu sorun çözülmez.

Sonuç; iki aydır süren süreç yani Kürt sorunu çözülür mü, çözülmez mi; Kürtlerin ana sütü gibi helal olan hakları verilir mi verilmez mi; PKK dağdan iner mi, inmez mi; zorla indirilir mi, indirilemez mi; onları da Hükümet, TSK ve PKK bilir.

Bugün muhtemelen İçişleri Bakanı açıklama yapacak, bekleyip göreceğiz. Biz sade vatandaşa düşen olayları izlemek ve çözüm için dua etmek olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi